Şenlikten Önce, Bosna asıllı Alman yazar, Sasa Stanisic‘in Türkçeye çevrilen ikinci romanı. Stanisic bu kez büyülü gerçeklikle yoğrulmuş bir esere imza atmış. Hikâye, etkileyici bir anlatımla, kayıkçının ölümüyle başlıyor. Daha ilk sayfalardan okuru kitabın içine alıyor yazar fakat kurgunun, kayıkçının ölümü ve sonrasıyla ilerleyeceğini zanneden okuru yanıltıp farklı farklı karakterlerle devam ediyor. Bu durum başta biraz kafa karıştırıcı olsa da satırlar ilerledikçe, okur karakterler arasında belirgin bir bağ olup olmadığını sorgulamayı bırakıp sadece anlatıma yoğunlaşıyor.
Kitap boyunca tekinsiz bir ortam hakim. Şenlikten Önce yapılması gereken hazırlıklar varken bir tarafta kitap sürekli geçmişe, köyün geçmişine götürüyor bizi. Köyünü gece resmetmeye çalışan Bayan Kranz, emekli asker Bay Schramm ve yavrularına yemek bulmaya çalışan tilki, kendi tavuk kümesini yapmak için “Ufacık” Durden ve daha pek çok karakterle resmedilen bir köy, Fürstenfelde. Sasa Stanisic, bir şenliği anımsatan ve aynı coşku ve telaşın hakim olduğu ve aynı zamanda gerilim olduğu büyülü bir roman yaratmış.
Arşivin de açılmasıyla, işler daha da karmaşıklaşıyor, farklı senelerde köyde yaşananlar, artık okura karakterlerin kesişim noktasının Fürstenfelde köyünün olduğunu ve hikâyenin de bu köyün yaşadıklarına ait olduğunu düşündürüyor. Bu yaşayan bir köy; sadece bugününe dair değil, var olduğu günden bu yana biriken sıradışı hikâyeleri var.
“Bodrumdaki oda hakkında az şey biliyoruz. Bir tür yerel tarih arşivi. Ama tam olarak ne arşivleniyor bilemiyoruz. Tarih kulübümüz bu konuda sessizliğini koruyor. Ama ilginç. Bu sanki bir şeyin koleksiyonunu yapıyorsun da kimseye söylemiyorsun gibi bir şey. Ya utanıyorsun -çünkü elli yaşında bir mühendissin ve kullanılmış dudak nemlendiricileri çalıp istifliyorsun- ya da koleksiyonunu yapmanın yasak olduğu bir şey biriktiriyorsun, mesela nesli tükenmekte olduğu için, yani böyle bazı küçük maymunlar falan var.”
Genel olarak üçüncü tekil şahıs anlatımı hakim olsa da yazar bazı bölümlerde birinci çoğul şahıs anlatımla devam ediyor. Bu da Fürstenfelde köyünün hikâyesinin anlatıldığına dair düşüncelerimizi pekiştiriyor. Aslında kitap değişen anlatıcıyla beraber kendini de anlatıyor: “Raku çömleklerinin karakteristik özelliği buz camda olduğu gibi rastgele çatlakların olması. Hiç aynı yönde ilerlemiyorlar. Hayat hikâyemizin bir parçası haline gelen kırıklar ve kesikler gibi.”
Festival, açılan arşiv, Anna, Bayan Kranz, Bayan Schwermuth, zaman içerisinde yolculuk yapıyor gibi hızla ve zaman zaman birbirinden bağımsızmışçasına anlatılan olaylar; hepsinin bir anlamı var tabii, fakat bunların birleşmesi biraz zaman alıyor.
“Her markanın servisi, Eddie. Festivalde ona da dokunduracağız. Birisi şöyle diyecek: ‘Bugün artık Eddie gibi insanlar yok.’ Tabii ki bu doğru değil. Sadece bu Eddie‘yi artık göremeyeceğiz.”
Yazarın dili aslında oldukça yalın ve hızlı okumaya olanak veriyor ama hikâyenin parçalara ayrılarak anlatılması ve sürekli yeni karakterlerle zenginleşmesi, bir bulmaca gibi; okura bir yandan okuma zevki yaşatırken bir yandan da doğru yanıtların peşinden gittiğinden emin olma gayesiyle yavaşlatıyor. Fakat her parçada zenginleşen bu hikayenin kendine has bir ritmi ve detayları var, bu da Şenlikten Önce’yi özgün bir eser kılıyor.
“Anılarında kahraman gibi ol, gerçekten ne olduğunu dürüstlükle itiraf et.
Bir kahraman gibi ol ve bil: Kahramanlar her zaman kahraman olamaz, yapacak başka işler de var.”
- Şenlikten Önce – Sasa Stanisic
- Çeviri: Mehmet Ali Sevgi
- Palto Yayınevi – Roman
- 300 sayfa