Murat Özyaşar‘ın 2008 Haldun Taner ve 2009 Yunus Nadi Öykü ödülünü aldığı kitabı Ayna Çarpması uzun zaman önce aldığım ve bir türlü okuyamadığım kitaplardan biriydi. Ve sonunda, okudum.
Murat Özyaşar, benim de gittiğim bir söyleşisinde edebiyatı gençlik dönemlerinden beri çok sevdiğini fakat üniversiteye gittiğinde umduğunu bulamadığını söylemişti. Fakat üniversitenin son iki yılında Bilge Karasu’nun bir öğrencisiyle tanıştığını ve onun sayesinde en azından biraz daha mutlu bir şekilde üniversiteyi bitirdiğini anlatmıştı. Bu hikâyesini dinlediğimde, aklıma eski zamanların derviş-mürid ikilisi gelmişti. Neyse ki üniversitede umduğunu bulamayışından ötürü Özyaşar edebiyatı bırakmamış ve bizi Ayna Çarpması‘ndan mahrum etmemiş. Türk edebiyatının iki değerli ödülüne layık görülen bu öykü kitabı, bende şiirsel bir tat bıraktı. Yazarın bulunduğu coğrafyadan etkilenmesi, aile kavramını ve o kültürün hayatını öykülerine kondurması, bunu da şiirsel bir dille yapması çok etkileyiciydi.
Kitabın adını da alan ve kapağı açtığınız da karşınıza çıkan ilk öykü olan Ayna Çarpması, okuduğunuzda hiç zorlanmadan hayalinizde canlanan ve sonunda bir çok ünlem işaretli tepki verebileceğiniz bir öykü. Hele bu öykünün hemen ardından okuyacağınız İtiraf isimli öykü ise bir erkeğin gözünden sevgi ve şeref arasında nasıl kalındığını, size bir seçim yapmak zorunda olduğunu gösteren bir diğer öykü…
Murat Özyaşar, öykülerinde okuyucularına hayal kurabilecekleri ve hatta, -ki bende bu çok oldu, o coğrafya da yaşayan ya da o coğrafyanın hikâyesine hikâye olmuş birisi için çok içimizden diyebileceğimiz bir dil kullanıyor. Özellikle bazı öykülerindeki şiirsel hava sizi tekrar okumaya sevk edebilir.
Kürt edebiyatında dikkatimi en çok çeken şeylerden birisi, yazarların anne ya da babaları ile olan ilişkilerini mutlaka eserlerinde dillendirmesi. Örneğin Seyyidhan Kömürcü’nün şiirlerinde baba faktörünü daha çok görülürken, Murat Özyaşar’ın Ayna Çarpması’n da anne faktörü daha çok göze çarpıyor. Açıkçası kitabı kapattığımda, acaba bu yazarın annesi ile hikâyesi nedir, diye kendime sormadan edemedim. Sanırım bu biraz görülen otorite ve bunun aileye ve aileden yansıması olarak okunabilir. Zannediyorum ki, Özyaşar öykülerinde annesine yer verirken mutlaka onunla yaşadığı hikâyelerden hissettirmeden bahsetmiştir.
Kitapta bir çok yerde çocuk figürünü de görebiliriz. Çocuklarından gözünden yazılan öykülerde mutlaka bir dram ve hüzün oluyor, Özyaşar’ın. Yukarıda da bahsettiğim gibi nasıl annesi ile hikâyesi olduğunu düşünüyorsam, yine zannediyorum ki yazarın çocukluğundan da hafızasında kalan ve bu kitaba öykü olan bir çok şey vardır. Ve belki de yine bize hissetirilmeden yazılmıştır. Kitabını, Uzun Hikâye adlı kısa bir öykü ile bitiren Özyaşar, aklımızda halen varlığını sürdüren öyküleriyle bizi kendisine sevdirmiştir.
Murat Özyaşar‘ın Doğan Kitap’tan çıkan Ayna Çarpması‘ndan sonra, Sarı Kahkaha isimli bir öykü kitabı daha çıktı. Eminim Sarı Kahkaha’da, Ayna Çarpması kadar bizi şaşırtacak ve bizden bir şeyler bulacağımız öyküler verecektir. Mutlaka okumanız isteğiyle..
- Murat Özyaşar – Ayna Çarpması
- Doğan Kitap – Öykü
- 95 sayfa