Prof. Emmy van Deurzen ve Dr. Claire Arnold-Baker’ın birlikte kaleme aldıkları “Varoluşçu Terapi”, insanın varoluşunda gizlenen boşluk duygusu, anlam arayışı gibi çetin duygularla baş etmede en etkili yöntemlerden biri olan varoluşçu terapinin, 15 teorik ve 15 de pratik tekniğini okura sunarak bu yöntemin en temel halini anlatmayı amaçlıyor.
Prof. Emmy van Deurzen, varoluşçu terapinin dünya çapındaki en önemli isimlerinden biri olarak kabul görüyor. Konuyla ilgili şimdiye kadar 16 kitap yayımlayan Deurzen, Varoluşçu Analiz Topluluğu ve Varoluşçu Akademi’deki Yeni Psikoterapi ve Danışmanlık Okulu’nun da kurucusu. Deurzen gibi varoluşçu bir terapist ve psikolojik danışman olan Dr. Claire Arnold-Baker ise Yeni Psikoterapi ve Danışmanlık Okulu’nda dersler vermeye devam ederken aynı zamanda Middlesex Üniversitesi’yle birlikte yürütülen DCPsych Programı’nın da lideri olarak düzenli bir şekilde Varoluşçu Terapi’ye Giriş başlıklı atölye çalışmaları yürütüyor. Prof. Emmy van Deurzen ve Dr. Claire Arnold-Baker’ın birlikte kaleme aldıkları, Müge Özçelik çevirisiyle Beyaz Baykuş Yayınları tarafından yayımlanan “Varoluşçu Terapi”, insanın varoluşunda gizlenen boşluk duygusu, anlam arayışı gibi çetin duygularla baş etmede en etkili yöntemlerden biri olan varoluşçu terapinin, 15 teorik ve 15 de pratik tekniğini okura sunarak bu yöntemin en temel halini anlatmayı amaçlıyor.
Toplamda otuz bölümden oluşan ancak on beşerli iki kısma ayrılan “Varoluşçu Terapi”nin teorik tarafını kapsayan ilk kısmında 15 maddede, varoluşçu terapinin “kâğıt üzerindeki” anlamları üzerinde duruluyor. Burada varoluşçu terapinin kökünü oluşturan, terapiyi psikolojik olarak değil felsefi olarak gören yaklaşımın derinine iniliyor. Varoluşçu felsefenin insan olmaya dair sorduğu sorulara yanıt aranırken dünyada “var olmaya” dair daha geniş bir perspektif ortaya konuluyor. Özgürlük, yönelimsellik, zaman ve geçicilik, ölüm, anlam ve amaç gibi konulara değinilen ilk kısım, varoluşçu terapiyi bir ders biçimde anlatıyor desek yanlışa düşmeyiz sanırım.
Kitabın varoluşu terapiyle pratik ve uygulanabilir bölümlerinin yer aldığı ikinci kısmında ise yöntemin fenomonolojik bir değerlendirmesi yapılıyor ve terapötik ilişkinin niteliği, durum değerlendirmesi yaparak hayatın getirdiği sınırlamaların farkındalığıyla hareket etmenin yolları açıklanıyor. Varoluşun dört boyutu ve varoluşun boyutları enine boyuna tartışılarak “büyük resme” bakılan ve buradan hareketle dünyada fiziksel olarak var olma, dünyada sosyal olarak var olma, dünyada kişisel olarak var olma, dünyada tinsel olarak var olma gibi bireyin bizzat deneyimlediği olgular incelenirken danışanların duygu dünyasına geçiş yapılıyor ve tüm bu bunların bedensel olarak nasıl deneyimlendiği üzerinde göz gezdiriliyor. Bir bütün halinde ele alınan bu alt başlıklar, yaşamın paradokslarının incelenmesi, değer ve inançların yeniden gözden geçirilmesi, anlam yaratma ve amacı ortaya çıkarma hedefiyle temellendirilerek özgürlüğü bulmaya giden yolun rotasını çiziyor.
Varoluşçu terapi, bundan birkaç on yıl evvel bir belirsizlik ve tekinsizlik hali içinde ele alındı. Ancak son birkaç yıldır tüm dünyada bu yönteme karşı büyük bir ilgi var. Kuşkusuz bunun en büyük çekiciliği varoluşçu terapinin dolaysızlığından ve bireylerin yaşam içinde karşılarına çıkan zorlukları birer hastalık olarak kabul etmemesinden geliyor. Direkt olarak kişilerin varoluşsal sorunlarıyla ilgilenen varoluşsal terapi, kültür, din, politik görüş, içinde yaşanılan toplumun üzerinde seyreden bir yöntem ve bu yüzden de sadece ve sadece kişinin varoluşuyla ilgileniyor. “Varoluşçu Terapi” kitabı da, bu fikirler etrafında bireylerin dünyayla, diğer insanlarla ve en önemlisi kendisiyle ilgili anlam bütünlüğü daha geniş olan bir amaca yönelen bağlantılar kurmanın teoriğini ve gündelik yaşamdaki kullanılabilirliğini gösteriyor.
- Varoluşçu Terapi – Emmy van Deurzen / Claire Arnold-Baker
- Beyaz Baykuş Yayınları – Psikoloji
- 184 sayfa
- Çeviri: Müge Özçelik