“Doğru adres var mı, dedim.
Biz postacı değiliz, dedi.”
Günlerdir peşimden gitmeyen, bir hayalet gibi dolaşan yalnızlığımın gün yüzüne tekrar çıktığı, üzerimde her an yağacak bir bulutun gezdiği zamanlardaydım. Evet, her insan kadar yalnız olduğumu biliyordum da bu kadarı diyeceğim kadarına ulaşmamıştım henüz. Ulaştığım ve sadece yeni öyküler okumanın bana ilaç gibi geleceğini bildiğim bir zamanda tanıştım Yalnız Uyuyanlar İçin kitabıyla demiştim tam bir sene önce.1 Yalnızlığın daha uzun ve şekil değiştiği bir zamanda ise Yüzünüz Kuşlar Yüzünüz ile tanıştım. Cemil Kavukçu’nun bir önceki kitabı Yalnız Uyuyanlar İçin beni derinden etkilemişti. Cemil Kavukçu öyküleri kurmaca değil gerçek olduğuna inandığımız dünyanın bir parçası aslında. Yalnızlığı tanımlayan karakterleriyle, meyhaneleri ve hep içki içenleri, bu hayatta sanki hiç var olmamış insanları ile tanıştıktan sonra neredeyse onların gerçekten bir yerde olduğuna inanma noktasına gelirim. Yüzünüz Kuşlar Yüzünüz’ü okuduktan sonra en son yaptığı söyleşisini okudum Cemil Kavukçu’nun, benim kendisi hakkında düşündüğüm ne varsa hepsini dile getirmiş: “…ya da öbür karakterlerim; yazarken, onları öykü sahnesine sokarken kendimi her birinin yerine koyarım. Var etmeye çalıştığım kurgu kişisiyle empati kurmaya çalışırım. Öyle ki, neredeyse onların gerçekten var olduğuna inanma noktasına gelirim. Tamamen öyle olmasa da, bir anlamda yaşadıklarımı, yaşamadıklarımı, yaşamak istediklerimi, yaşamaktan korktuklarımı onların üzerinden aktarırım.”2
Yüzünüz Kuşlar Yüzünüz kitabına dönecek olursak, bir güç tarafından dürtülmüşçesine uyandırılan, her gece bir huzur bulur umuduyla yatağa değil de kıyıya bağlanmış, karanlık sularda hafifçe salınan bir sandala uzanan, yataktan çıkmanın işine hiç gelmediği, kendini kandırma konusunda üstüne olmayan, sigarayı ve içkiyi hala bırakmamış olan ve renksiz bir hayatının olduğunu düşünen, bir gün yıkanmasa kaşınmaya başlayacak olan, kendi tabiri ile saplantılı bir herifin teki, kendi sesinden korkan, çekip gideceği hiçbir yeri olmayan, kendisi ile sadece aileden kalan ev için konuşan bir ablaya sahip olan Feridun… Günlerden Pazar, sıkıcı bir Pazar sabahı üstelik yağmur da yağıyor. Feridun ve meyhanenin garsonu Gero. Başlarına tuhaf bir masal kuşu konar ve olaylar ve diğer karakterler peşi sıra gelir kitabın arkasından. İşinin gereği uzaklara bakanlar, denizi ve mesleği sevmeyen yalnız gemi adamları, aslında içki sevmeyen âlem değiştirmek için içen adamlar…
Cemil Kavukçu’nun deniz ile bağlantısı nedir bilemem ama öykücülüğümüzde denizin, balığın bir kerameti var, buna inanıyorum. (Sait Faik’e bir Hişt Hişt! ettim.) Cemil Kavukçu için içimden kendi cümlesini söylüyorum hep: “Abi kaptan olmasa bu kadar hikâyeyi uyduramaz.”3 Belki de öykücülüğümüz daha doğrusu edebiyat için “Hepimizin sıkıntısı farklı da olsa derdimiz bir”4 demek gerekiyor, bilemiyorum.
“Çok yalnızdı.”
“Biz de yalnızız. Buraya gelen herkes yalnız. Ne kadar içseler de değişen bir şey olmuyor.”5
Son olarak, her gün en az beş tane öykü kitabının çıktığı fakat çoğu öykülerin akmadığı, kişilerin gözümüzde canlanmadığı düşünülürse su gibi akıp giden, dokunabilecek kadar hayal ettiğimiz kişileri ve onların bulunduğu bir öykü kitabını hak etmiştik. En kısa sürede tanışabilmeniz dileğiyle.
- Yüzünüz Kuşlar Yüzünüz – Cemil Kavukçu
- Can Yayınları – Uzun Öykü
- 1.basım, Eylül 2017, 103 sayfa
Dipnotlar:
- https://www.neokuyorum.org/yalniz-uyuyanlar-icin-cemil-kavukcu/
- Söyleşi için Soner Sert’ çok teşekkürler. ( http://t24.com.tr/k24/yazi/cemil-kavukcu,1407)
- Cemil Kavukçu, Yüzünüz Kuşlar Yüzünüz, Can Yayınları, İstanbul 2017, s.92
- Cemil Kavukçu, Yüzünüz Kuşlar Yüzünüz, Can Yayınları, İstanbul 2017, s.93
- Cemil Kavukçu, Yüzünüz Kuşlar Yüzünüz, Can Yayınları, İstanbul 2017, s.103