Hem şair hem de büyük bir filozof olan Ehmedê Xanî, 1651 yılında Bazîd’de (Doğubayazıt) doğdu. Aslen Hakkarili olan Xanî’nin Babası Şêx Elyaz’tır ve Xaniyan aşiretine mensuptur. İlk derslerini babası Elyaz’dan alan Xanî, kendini hem bilim hem de din alanında geliştirmek ister. O dönemde yüksek öğrenimler feqi okullarında yapıldığı için Xanî’de bu okullardan birine başlar. Feqilik derslerinde Arapça öğrenip Bayezîd’deki Muradiye Medresesi’ne gider ve bir süre burada eğitim görür. Kısa bir süre sonra Urfa, Ahlat ve Bitlis’e giden Xanî’nin daha sonra Suriye, Mısır, İran gibi ülkelere gittiği yazdığı eserlerden anlaşılıyor.
Xanî’nin yaşamı bir şair, düşünür ve tasavvufçunun yaşamı olmanın yanında aynı zamanda bir felsefecinin de yaşamıydı. Düşüncelerini yaşama geçirmek için çok uğraşan Xanî onları kuram düzeyinde tutmak yerine, insanları hareketlendirme ve bilinçlendirmeye yönelik bir güç haline getirmeye çalıştı. “İyi bir devlet için iyi bir yönetici olmalı,” diyen Xanî, fikirlerini dönemin yöneticilerini bilgilendirmek ve onları yönlendirmek için kullanmıştır. Sürekliliğini ve kolay ulaşılabilirliğini sağlam temellere dayandırmak ve sonraki kuşaklara kalmak için gençlere yönelik çalışmalar yapmıştır. Bu çalışmaları arasında Bayezîd’de bir okul ve İshak Paşa Sarayı yanında bir kütüphane kurduğu söylenmektedir. İlmi yaymayı kendine ödev bilen Xanî yaşamı boyunca bir sürü düşünürden etkilenmiştir. Bunların başında Feqiye Teyran, Hipokrat, Platon, Aristo, Farabi, Firdevsi, Ömer Hayyam ve Nizamî gelmektedir.
Döneminin en etkili ilim adamlarından eğitimini alan Xanî, Muradiye Medresesi’ne geri dönüp uzun yıllar burada ders verip çalışmalar yapmıştır. 1707 yılında doğduğu yer olan Bazîd’de ölmüş ve buraya gömülmüştür. Türbesi ziyaretgâha dönüşmüş ve günümüzde de ziyarete açık kullanılmaktadır.
Ehmedê Xanî’nin en önemli özelliği yurtsever ve halkçı oluşudur. Kürtler arasındaki bölünmüşlüğe, aşiretler arası anlaşmazlıklara karşı çıkmış ve aynı toprak parçası üzerinde yaşayan tüm halklar için birliği savunmuştur. Hem Kürtlerin hemde geriye kalan bütün halkların eşitliğine inanmış ve yaşamı boyunca bunun uğruna çalışmalar yapmıştır. Xanî bazı şiirlerinin her bir mısrasını farklı bir dil ile yazarak bizlere edebiyat dilinde de eşitliği savunduğunu en güzel şekilde göstermiştir (Arapça, Farsça, Osmanlıca ve Kürtçe dilleri kast edilmektedir).
Dört dile de çok iyi hakim olan ve hepsi ile şiirler yazan Xanî’nin en önemli eseri Mem û Zîn adlı mesnevisidir. Dünyada en çok tanınan Kürt eserlerinin başında gelir ve Kürt yazınında çok büyük öneme sahiptir. Kürt halkının kültürünü, hayal dünyasını, siyasi ve sosyal yapısını dünyaya anlatan onurlu bir eserdir. Dr. İzzeddin Resulü bu konuda şöyle yazmaktadır: ”Şimdiye kadar onun hakkında yeterince araştırma yapılmasa da ona duyulan ilgi, hiçbir Kürt yazarın ulaşamadığı bir boyutta yoğunlaşmıştır.” Celadet Ali Bedirxan ise Mem û Zîn’e “Milletimizin Kitabı” demektedir. Esasında her ne kadar bir aşk hikâyesi olsa da aslında bir halkın hikâyesidir. Kürt halkının yaşam tarzını, düşüncelerini, toplum yapısını, geleneklerini anlatan bir toplum değerlendirmesidir diyebiliriz. Ulusalcı içeriği, felsefi, tarihi, sosyal, dinsel ve sanatsal estetiğiyle bir manifesto niteliğindedir. Ayrıca destan kusursuz bir şekilde düşünce, hayal ürünü ve öğretilerini içerecek bir çerçeveye dönüştürmüştür. İslam dünyasındaki mesnevi geleneği açısından bakıldığında son derece önemli özellikler göstermektedir. Öncelikle bu mesnevi, Tevrat ve Kur’an’da geçen ve mesnevi yazarlarına ilham veren meselleri değil, İsa’dan önceki dönemden beri Kürtler arasında yaşayan “Meme Alan” destanını temel almaktadır. Bu destandaki Kürt motifleri, kimliği ve geleneği ile Mem û Zîn mesnevisindekiler eş değerdir.
Xanî’nin Mem û Zîn’i, pek çok okunmaya açık bir metindir. Ayrıca Xanî’nin bu eseri Kürtçe kaleme alması Kürt edebiyatı adına en büyük adımlardan biridir çünkü bir halkın hikâyesini anlatmanın en etkili yolu hiç kuşkusuz onun dili ile mümkündür. Bunun yanında Xanî’nin bilinen iki tane daha eseri vardır, bunlar: Eqida İmanê ve Nûbara Biçukan adlı yapıtlardır.
Eqida İmanê (İmanın Şartları), Xani’in İslam’ın temellerinden söz ettiği ve diğer din konularını Kürt dilinde açıklamaya çalıştığı, 73 beyitten oluşan uyaklı bir dini kitaptır. Nûbara Biçukan ise Xani’nin masum biçimde yazdığı Arapça-Kürtçe bir sözlüktür. Nubar, çeşitli şiirsel uyaklar ve ritimlerle yazılmış, 14 bölümden oluşmaktadır. Her bölüm öğrenmenin ve dürüstlüğün yararları, öğretmenlerin görevleri, sabırlı olma, mücadele, bilgiyi pratikle bütünleştirme ve daha bir çok başka konuda içten bir öğütle başlar ve Nubar, Kürt dil tarihindeki ilk sözlüktür. Ondan önce başka bir Kürt sözlüğü yoktur. Bu Xani’nin Kürt diline büyük bir önem verdiğinin ve bu dilin gelişmesi için uğraştığının açık bir kanıtıdır. Bütün bunların yanında Xanî’nin katkıda bulunduğu birçok eser de bulunmaktadır.
Xanî, yazdıkları, düşündükleri ve yaptıklarıyla bütün insanlığa bir örnek niteliğindedir. Bu yüzden herkesin okuyup araştırması gereken büyük bir filozoftur.
Mem û Zîn’de eseri neden Kürtçe yazdığını anlattığı bölüm:
Sebebê Nivîsîna Pirtûkê Bi Zarê Kürdî / Kitabın Kürt Diliyle Yazılmasının Nedeni
Xanî ji kemalê bêkemal î / Ey Xanî, sen ki yetkinlikten yoksunsun
Meydanê kemalê dîtî xalî / Marifet meydanını tenha bulmuşsun
Yanî ne ji qabilî û xebîrî / Yani yeterli değil ,ehil değilsin
Belkî bi teesub û eşîrî / Belki biraz tutucu ve asilzâdesin
Hasil: Ji înad, eger ji bêdad / Yani inat ya da bedel ödemekten
Ev bid’ete kir xîlafê mu’tad: / Süregelene karşı bu yenildikten
Safi şemirand, vexwarî durdî / Saf olanı terk edip tortuyu içtin
Manendê durê lîsanê Kurdî, / İnci gibi olan Kürt dilini seçtin
Înaye nizam û întîzamê / Özenle ele alıp düzen verdin sen
Kêşaye cefa ji boyê amê / Halk için cefa ve eziyet çektin sen
Da xelqi ne bêjitin ku: “Ekrad / Ki elalem çıkıp da demesinler, “Kürtler
Bême’rîfet in, bêesl û binyad / Yeteneksiz,hünersiz, temelsizdirler
Enwaê mîlel xwedankitêb in / Türlü türlü milletin vardır kitabı
Kurmanci tenê di bêhesêb in” / Yalnızca şu Kürtlerin yoktur nasibi”
Hem ehlê nezer nebên ki: “Kurmanci / Hem düşünce ehli demesin ki,
Işqê ne kırın ji bi xwe amanc /”Kürtler Aşkı amaç diye hedef seçmemişler
Têkda ne di talibin, ne metlûb / Hepsi birden ne talip olur, matlûb
Vêkra ne mihîbb in ew, ne mehbûb / Hepsi birden ne muhîb olur ,ne mahbub
Bêbehre ne ew ji ijqebazî / Aşktan sevgiden nasipsiz kalmış onlar
Farix ji heqîqî û mecazî” / Hakikatten, mecazdan vazgeçmiş onlar”
Kurmanci ne pirr di bêkemal in / Kürtler asla yetkinlikte az değiller
Emma di yetim û bêmecal in / Ve fakat kimsesiz ve mecalsizdirler
Fîlcumle ne cahil û nezan in / Hepsi birden cahil, bilgisiz değil ki
Belki di sefîl û bexwedan in / Amma öyle yoksul ve sahipsizler ki
Ger dê hebûya me jî xwedanek / Bizim de kimimiz kimsemiz olsaydı
Alîkeremek,letîfedanek, / Bir kerem sahibi, iş bilen olsaydı
Ilm û huner û kemal û îz’an / İlim ,yetenek,yetkinlik ve terbiye
Şî’r û xezel û kîtab û diwan, / Şiir ve gazel ve kitap ve divan ve
Ev cins bibûya li ba wi ma’mûl / Bütün bu türleri işleseydi eğer
Ev neqd bibûya ki nik wi meqbûl, / Ve bu nakti de makbûl sayılsaydı eğer
Min dê elema kelamê mewzûn / O an vezinli sözün bayrağını ben
Alî bikira li banê gerdûn / Dünyanın tepesine dikerdim hemen
Bîna ve ruha Melê Cizîrî / Mela’nın ruhunu geri getirirdim
Pê hey bikira Elî Herîrî / Onunla Herîrî’yi diriltirdim
Kêyfek we bîda Feqîhê Teyran / Bir sevinç verirdim Feqîyê Teyran’a
Hatta bi ebed bimayî heyran / Sonsuza dek hayran kalırdı o da
Çi b’kim ku qewî kesad e bazar / Neyleyim ki pazarda işler çok kesat
Nînin ji ji qumaşî da xerîdar / Alıcı bu kumaşa vermiyor fiyat
Xasma di vê esrê da ki hemyan / Hele de şu asırda para kesesi
Maşûq û hebîb e bo me hem’yan / Hepimizin dostu olmuş ,sevgilisi
Yanı j’ temeê dirav û dînar / Yani paraya pula tamah etmekten
-Her yek ji me ra we bûne dildar- / – Hepimize maşuk olmuş şu meretten-
Ger ilmê temam bidî bi polek / Bütün ilmi bir pula satacak olsan
Bif´roşî tu hîkmetê bi solek, / Felsefeyi bir ayakkabıya veren
Kes nakete meyterê xwe Camî / Kimse Câmî’yi atına seyis almaz
Ranagiritin kesek Nîzamî / Kimse Nizamî’yi uşak diye almaz
Weqtê ku me dî zeman e ev reng / Zamanın böyle olduğunu gördük biz
Fîlcumle li ser diravê bû ceng / Savaşlar para içinmiş, anladık biz
Hez kir me bi bîne kîmîyager / Biz de kimyager olmaya heves ettik
Gava ku me dî nebû muyessern / O vakit gördük ki,kolay değilmiş pek
Mem û Zîn’de Mem gül ve reyhanları seyrederken şöyle der:
‘Ey gul! Eger tu nazenînî, / ‘Ey gül! Gerçi sen de nazeninsin,
Kengê tu ji rengê ruyê Zîn’î / Sen nerde, Zin’in yüzünün rengi nerde?
Ey sınbıl! Eger heyî tu xweş bû, / Ey sünbül! Gerçi senin güzel kokun var,
Reyhan ji te bûyîne sîyehrû, / Reyhan senin için kara yüzlü olmuş.
Hun ne ji mîsalê zilfe yarin / Fakat siz yarimin zülfine benzemezsiniz.
Hun her du fızûl û he zekarın / İkiniz de arsız ve herzecisiniz.
Ey bılbıl! Eger tu ehlê halî / Ey bülbül! Gerçi sen de aşk adamısın,
Perwanyê şem’ê werdê alî, / Kırmızı gül mumunun pervanesisin.
Zîn’a me ji sorgula te geştir / Benim Zîn’im senin kırımızı gülünden daha şendir.
Bext’ê me ji talıê te reştir’ / Benim bahtım da senin talihinden daha karadır.’