Ne Okuyorum? ekibi olarak sizlere kütüphaneleri tanıtacağımız bölümün ilk yazısı olan Ahmet Hamdi Tanpınar Müze Kütüphanesi’ni kısa bir süre önce sizlerle buluşturmuştuk. (Yazıyı okumak için tıklayın) Ancak, bizler sadece kütüphaneleri değil aynı zamanda kütüphanecilerimizi de tanıtmaya çalışacağız zamanla. Kütüphaneleri kütüphanecilerden ayrı düşünmek elbette olanaksız. Bu vesile ile serinin ilk yazısını 2011’de tanıdığım kıymetli bir kütüphaneci olan Selahattin Öztürk ve onun çalışmalarının bir kısmı hakkında hazırlamak istedim.
1964 Yozgat doğumlu olan Selahattin Öztürk ilk eğitimini Yozgat’ta almış ve 1982’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Kütüphanecilik Bölümüne girmeye hak kazanmıştır. 1986 yılında mezun olduktan sonra proje bazlı olarak pek çok arşiv ve kütüphanede proje koordinatörü olarak çalıştı ki benim de kendisini tanımam bir proje vesilesi ile olmuştur. 1989-2011 yılları arasında Türkiye’nin en prestijli kütüphanelerinden biri olan İslam Araştırmaları Merkezi’nin (İSAM) çeşitli birimlerinde çalıştı ve 2011’de İSAM’dan ayrılarak serbest kütüphaneci olarak yoluna devam etti. Yakın zamanda bu isimle bir de site kuran Selahattin Öztürk’ün çalışmalarına kısa süre sonra kişisel sitesinden de ulaşabileceksiniz. (Site için)
Selahattin Bey’in çalışmalarının ağırlığını Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi süreli yayınları oluşturmaktadır. Öztürk, süreli yayınları şöyle ifade ediyor: Adı üzerinde hareketi hiçbir zaman dinmeyen, hayatın içerisindeki hüznü, sevinci, tarihi ve siyaseti canlı olarak gelecek kuşaklara aktaran yayınların olduğu bir alt bölüm. Ayrıca dikkatin bir an olsun dağılmadan üzerinde çalışılması gereken meşakkatli bir alan. Süreli yayınların kültür dünyasındaki yerinin mühim ve müstesna olduğunu belirterek tüm bu meşakkatin aslında çok değerli bir amaca hizmet ettiğini belirtiyor.
Çalışmalarında birinci elden kaynaklık etmesi amacıyla topladığı 2300 değişik derginin ilk sayısını elinde bulunduran Öztürk, aynı zamanda bir koleksiyoner. 120 tane Osmanlıca süreli yayının birinci sayısı, 3000’e yakın herhangi değişik dergiye ait nüshalarla birlikte sayısı 5000’i aşan değerli bir koleksiyona sahip. Kıymetli olan bunları sadece elinde bulundurması değil aynı zamanda bu materyali bir amaç doğrultusunda kullanması. Hazırladığı katalog, kitap ve makaleler araştırmacıların işini kolaylaştıracak nitelikte.
Ben, Öztürk’ün son çalışması olan İsim Değiştiren Osmanlıca Gazete ve Dergiler Bibliyografyası makalesini de sizlere kısaca tanıtmak istiyorum. Dile kolay tam 20 yıldır bu makale ile ilgili verileri topluyor sevgili Öztürk. İhtiyacın artık net olarak ortaya çıktığı görülünce çalışmasını yayınlıyor. (Bk. Müteferrika, Yaz 2016/1, S.49. s. 249-281) Selahattin Bey’in tek başına ağır bir yükü omuzlamış olduğunu görüyoruz aslında. Bu makaleden çıkarılacak en kaba fayda 89 başlık süreli yayının (gazete ve dergi) 336 defa isim değiştirmiş olması. (Bazı isimler birden fazla kullanılmak üzere) Bu değişikliklerin temel sebepleri ise sansür, yayıncının el değiştirmesi veya yayına ara verilmesi. Bundan araştırmacının anlaması gereken ise şu, eğer çalışmanız için bakmanız gereken ‘X’ süreli yayınının yayın hayatına ne yıllarda ve ne isimlerle devam ettiğini bilmezseniz araştırma sırasında hem sıkıntı yaşayacak hem de eksik bir çalışma yapmış olacaksınız. İçlerinde kültür-sanat gazete ve dergileri; günlük, haftalık gazeteler; askerî yayınlar vs. diğer türlerin de bulunduğu bir hazinenin kataloğu aynı zamanda bu çalışma. Selahattin Bey ile sohbetimiz esnasında çalışmadaki en çarpıcı örneği sorduğumda ise şu cevabı aldım:
1911-1921 arasında yayın hayatına devam etmiş ve tam 24 defa isim değişikliğine uğramış olan günlük gazete: Alemdâr. (Cevap üzerine bende sadece şaşkınlık ifadesi…)
Süreli yayınlar hakkında yapılan bu tür bir çalışma, araştırmacıların çalışmalarının sağlıklı yürümesi için oldukça elzem. Ancak bazen isim değiştiren yayınların gözden kaçırılmasının farklı sebepleri de oluyor. Araştırmacı konuya vakıf olsa bile fizikî bazı koşullar önce kütüphaneciyi dolayısıyla da araştırmacıyı yanlış yönlendirebiliyor. Örneğin isim değiştiren bazı yayınların sayfa sayıları ve ebatlarının değişmesi, hemen hepsinin de 1. Sayıdan başlamış olmaları bunların farklı yayınlar olarak algılanmalarına yol açabiliyor.
Heyecanıma daha fazla yenilmeyerek son bir soru sordum Selahattin Bey’e. Malum şu aralar gençler için oldukça stresli bir tercih dönemi başladı. Kütüphanecilik okumak isteyen gençler için siz ne düşünüyorsunuz diye sorduğumda:
Benim isteyerek seçtiğim bir bölüm ve severek yaptığım bir meslek kütüphanecilik. Tüm diğer meslekler için geçerli olan kaide burada da geçerli. Sevmeden yapılamaz çünkü geçmişle gelecek arasında köprü vazifesi gören bir meslek olması açısından da sorumluluğu oldukça yüksek. Bilginin evrenselliği ilkesini unutmadan yürütülmesi gereken, doğru bilgiyi ihtiyacı olana şartsız olarak sunabilme becerisi gerektiren bir meslek aynı zamanda.
Dileriz bu yazı hem araştırmacılar hem de kütüphanecilik okumak isteyen gençler için bir küçük fayda sağlayabilmiştir.
* Hâfız-ı kütüb: Kitapları hıfzeden, saklayan, kütüphane memuru.