“Kağanımızın buyruğudur! Eli kılıç tutan, kargı tutan, çevik ve bahadır erler büyük orduya seçilmek için hazır olsunlar! Hazır olanlar büyük meydanda toplansınlar! Ulu Kağanımızın buyruğudur! Ergenekon’dan çıkıyoruz! Ergenekon’dan çıkıp ana yurtlarımıza dönüyoruz!”
Demirdağın Kurtları romanında mevzu bahis olan konu Ergenekon Destanı‘dır. Temeli sağlam olan bu kitap ve yazar ilerleyen yıllarda adından sıkça bahsedileceğini tahmin ediyorum. Zannımca tarihi romanlarda eğer romana fazla bilgi koyarsanız kitap okuyucu sıkar. Tarihi romanlarda bilgi elbet olmadır lakin roman kavramını eklediğimizde bilgi kitabı değil bir tarihi roman olmalıdır. Tarihi bir olayı kurgulayarak ve romanlaştırarak okuyucuya sunmak gerekir. Tarihi romanın en büyük gayesi budur. İşte Hasan Erimez tarihi roman kavramını hem kendisi iyi kavramış hem de okuyucuya iyi kavramasını sağlamıştır. Ergenekon Destanı’nı romanlaştırarak destansı bir şekilde okuyucuya sunmuştur. Başta ifade ettiğim gibi eğer içinde fazla bilgi olursa o kitap tarihi roman alanına değil bir tarih kitabı alanına girer, işte Hasan Erimez’in Demirdağın Kurtları adlı eseri tam bir tarihi roman kavramına girmiştir. Demirdağın Kurtları sizi fazla bilgi ile yormadan Ergenekon Destanı’nı anlatıyor. Öncelikle inceleme de şunu belirmek isterim ki bu eser harika bir kurgu ve ziyadesiyle güzel bir anlatımıyla okuyucuyu yazarın kendi hayal dünyasına çekiyor. 520 sayfalık bu eser her sayfasında özgünlük, doğallık ve harika bir anlatım ile sizleri büyülüyor. Sayfa sayısına aldanmadan okumak ve bu harika destansı eseri tatmak size tavsiyemdir.
Romanın içeriğine girersek kitap dört bölümden müteşekkil. İlkinde Türklerin bilgisiz ve kibirli kağanının da etkisiyle düşmanlarının hilelerine kanıp, tuzağına düşmeleri ve son fertleri de yok edilene kadar katledilmeleri var. Tabii bu kıyımdan kurtulan dört kişi var ve onlar Gökkurt’un kendilerine yol göstermesi sonucunda Ergenekon havzasına gelip yerleşiyorlar. İkinci bölümde ise dört asır boyunca Türklerin burada çoğalmaları ancak özlerini ve mazilerini hiçbir zaman unutmamaları var. Çağan Kağan’ın önderliğinde demirden bir dağı eriterek Ergenekon’dan çıkıyorlar. Üçüncü bölüm ise Türklerin eski yurtlarını geri alış serüvenini anlatıyor. Bu arada kendine unvan almamış olan Çağan, Ergenekon’dan çıkıştan sonra Börteçine olarak adlanıyor. Kanlı savaşlar, ölüm kalım mücadeleleri ve elbette kahramanlıklar, ihanetler arasında dördüncü bölüme geliyoruz. Orada ise kutlu şehir, Ötüken’in geri alınış mücadelesi var.
Hasan Erimez bu eserinde Hüseyin Nihal Atsız romanlarından aşina olduğumuz eski Türkçe kelimeler ile eserin özgünlüğünü kat be kat artırıyor. Demirdağın Kurtları sizleri ziyadesiyle sevdirecek ve okuduktan sonra her okuyucunun karşılaştığı boşluğa düşeceksiniz. -Şahsen ben böyle bir duruma düştüm-
Hülasa-ı kelam Hasan Erimez sizleri kadim topraklarımız Ötüken’e götürecek ve atınız ile mavi göğü yıkıp yağız yeri delecek, yay ile kalkan kuşanıp yağıya (düşmana) kılıç sallayacaksınız. Ergenekon’a giriş ve çıkışı tadacak bir destanı iyisiyle kötüsüyle iliklerinize kadar hissedeceksiniz..
Ayrıca Hasan Erimez‘in Demirdağın Kurtları adlı eserinden sonra iki kitabı daha var. Ötüken Neşriyat tarafından yayımlanan iki eser ise şöyle;
-Kutlu Kağanlık
-Bin Yılın Göçü Alper Çağı
Ne Okuyorum‘da Hasan Erimez‘in son kitabı Bin Yılın Göçü Alpler Çağı adlı eserin incelemesi de mevcuttur.
Destansı Bir Roman Yeni Bir Oğuzname – Bin Yılın Göçü
Eser incelememizi kitaptan dört güzel alıntı ve bir güzel karikatür ile noktalamak istiyorum.
Alıntı:
1-Niçin yemiyorsun Beybolat?” diye sordu Çu-Hi. Beybolat kanlı gözlerini Çu-Hi’ye dikerek: “Leş sofrasından sırtlanlar aş yer.” diye cevap verdi.
2-“Biz ayaklarımız ve canımız çıkmadıkça yağı(düşman) karşısında yere diz etmeyiz. Ben de senin karşında ne eğilir ne de diz çökerim. Eğer bunu yaparsam ihanet etmiş olurum. Törem böyledir…”
3-Bunca benzerlikten ötürüdür ki bunlar kendilerini kurtla eş tutar. Bir de tıpkı kurtlar gibi boyunduruk altında yaşayamazlar. Bir kurt evcilleştirilemez. Kurtlar yakalanacağını ve öldürüleceğini anladığı zaman kendisini boğarak öldürür, avcının eline bırakmaz. Ona bu zevki tattırmaz.
4-“Ben od ile sınandım…”
“Kişi serin sularla sınanmaz!”
Karikatür;