Elias Canetti‘nin kaleme aldığı Körleşme, nice zamandır okunacaklar listemdeydi. İtiraf etmeliyim ki nedendir bilmem okunması zor bir kitap bekliyordum. Önce 565 sayfalık dev bir kütle olarak önümde dikilen Körleşme’nin çevirmeni Ahmet Cemal tarafından yazılan önsözüyle işe başladım.
Önsözde kalbimi çalan üç şey oldu. Birincisi, Elias Canetti (1905-1994) bu başyapıtını henüz 26 yaşındayken yazmış. Körleşme’yi okumamış olduğum için o anki takdirim yalnızca dünyaca bilinen ve okunan bir eseri 26 yaşında yazmış olmasınaydı. Sonra bu kitabı 26 yaşında yazmasına ayrıca hayran oldum. Önsözde kalbimi çalan ikinci nokta Elias Canetti’nin yazdığı oyunların konularıydı. Die Befristeten (Süresi Belli Olanlar) oyununda insanların ne kadar süre yaşayacakları belli ve isimlerini bu süre oluşturuyor. Bay 88, Bayan 27 vs… Verilecek tepkilerin değişkenliğinden ne kadar renkli sahneler çıkar ortaya kim bilir. Üçüncüsü ise Körleşme’nin Türkiye’de basılmasının çok güzel bir hikâyesi olması. Hikâyesi olan her şeyi severim efendim. Yetmişli yılların ikinci yarısında bir gün Ahmet Cemal, şahsen tanışmadığı Oğuz Atay’dan bir telefon alır. Oğuz Atay, saat altıda Atlas Sineması’nın önünde randevu verir. Bir meyhaneye giderler. Ahmet Cemal, hem rakının yanında şalgam suyunun iyi gittiğini öğrenir hem de Oğuz Atay ona Körleşme’nin İngilizcesini verir. “Müthiş bir yazar, romanı da öyle,” der ve Almancasını çevirmesini önerir. Böylece bu müthiş eser Türkçemize kazandırılmış olur. 1981 yılında ilk baskı yapılır, fakat ne yazık ki sevgili Oğuz Atay 1977’de hayatını kaybettiği için Körleşme’nin basıldığını göremez.
Şimdi gelelim Körleşme’nin kendisine. Öncelikle asla okunması zor bir kitap değil, hatta bilakis mizahi bir dille yazılmış olması okumayı kolaylaştırıyor. 1930’lu yıllarda Avrupa’dayız. Dünyanın en önemli sinologlarından biri olan Peter Kien, tavana kadar uzanan kitaplığındaki binlerce kitabıyla dış dünyadan kopuk bir halde yaşamaktadır. Dünyadaki tek değerli şey kitaplardır. İnsan hayatından bile değerlidir onun için. Araştırır, makaleler yazar, okur ama günlük hayatta olup bitenleri kendi gerçekliği içinde algılayamaz. Bir gün sekiz yıldır yanında çalışan hizmetçisiyle evlenir ve başına gelmeyen kalmaz. Ancak bu başına gelenleri algılayışı da kendine hastır. Bu arada birbirinden renkli karakterler girer romana. O karakterleri ve hayatlarını da okuruz.
Körleşme bana Dostoyevski romanlarından aldığım zevki verdi. Öte yandan gerçeklik ve ondan kopuş ya da ona karşı “körleşme” kitabın arka kapağında da söylendiği gibi son derece özgün biçimde anlatılıyor. Kien’in insanı çıldırtan farkındasızlığı bazen başına gelenlere karşı onu bir zırh gibi korurken bazen de gerçekte olmayan şeylerden dolayı acı çekmesine neden oluyor. Kafasındaki kendi gerçekliğinden ötürü korkuyor ve acı çekiyor. Canetti, içimiz ve dışımız arasındaki bağlantının kopukluğunu ve ortaya çıkan boşluğun hikâyesini ustalıkla anlatıyor.
Bir alıntı ile bitiriyorum. Sayfa 328. Kien’in dolandırıcı Fisherle ile konuşması.
İyi okumalar.
- Körleşme – Elias Canetti
- Sel Yayıncılık – Roman
- Çeviri: Ahmet Cemal
- 565 sayfa