
Sezai Karakoç, 22 Ocak 1933 Ergani, Diyarbakır doğumlu, Türk şair, yazar, düşünür ve siyasetçi. Şairin nüfus kaydında doğum günü 22 Ocak olarak görülmekle beraber, gerçek doğum gününün Mayıs içinde olduğu belirtilmektedir. Çocukluğu Ergani, Maden ve Dicle ilçelerinde geçen ve 1938 yılında Ergani’de 3 ay ilkokul öncesi ihtiyat sınıfına devam eden Sezai Karakoç, ilkokulu 1944’de Ergani’de bitirdi. Daha sonra Maraş Orta Okuluna parasız yatılı olarak kayıt oldu. 1947’de burayı bitirerek Gaziantep’te yine parasız yatılı lise öğrenimine başladı. Gaziantep Lisesi’nden 1950’de mezun oldu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi kazanarak başladığı yüksek öğrenimini 1955’de fakültenin mali şubesinden mezuniyetle tamamladı. İstanbul’da Diriliş Yayınları ve Diriliş Dergisi’ni kurdu. 1990 yılında “Güller Açan Gül Ağacı” amblemiyle Diriliş Partisi’ni kurdu. Yedi yıl Partinin Genel Başkanlığını yürüttü. Ancak parti 19 Mart 1997’de 2 genel seçime girmediği için kapatıldı. 2006 yılında Kültür Bakanlığı özel ödülü ile ödüllendirildi. Karakoç şiirle ilgili görüşlerini yazmaya başladığı dönemlerden itibaren şiir anlayışını da yazmıştır.Bu konudaki düşüncelerini Edebiyat Yazıları adını verdiği 3 kitapta toplayan Karakoç’un şiirimizde son derece özgün bir yeri vardır. Onun şiiri metafizik bir şiirdir. Türk şiiri geleneksel yapısı itibariyle aslında metafizik bir şiirdir.
Karakoç, özellikle Monna Rosa adlı şiiri ile birlikte anılmaktadır.
Şiirin hikâyesi ise şöyledir: Sezai Karakoç üniversitedeyken bir okul arkadaşına sevdalanır. Bu kişinin Adı Muazzez Akkaya’dır. Bir gün cesaretini toplayıp aşkını Muazzez Hanım´a arz eder. Fakat reddedilince çok üzülür. Okullar tatil olur ve Muazzez Hanım Geyve´de yazlıkta kalmaya başlar. Sezai Karakoç da tam karşısındaki yazlığın bahçesinde bahçıvan olarak çalışmaya başlar. Her gün karşılıksız sevgi duyduğu sevgilisini seyreder. Ona şiirler yazar. “Monna Rosa” şiiri Muazzez Akkaya’nın isminin baş harflerinden ortaya çıkar. Yani akrostiştir.
Sezai Karakoç, 16 Kasım 2021’de yaşlılığa bağlı geçirdiği kalp krizi sebebiyle aramızdan ayrıldı. 17 Kasım günü Şehzadebaşı Camii’nde kılınan ikindi namazına müteakip aynı caminin haziresine defnedildi.
”Kendimin bir diriliş eri olduğuna inanıyorum”
cümlesi ile başlıyor Karakoç ile altmış sekiz sayfa sürecek yolculuğumuz. 119. baskıya kadar ilerlemiş bir eserden bahsediyorum sizlere; Sezai Karakoç’un Diriliş Neslinin Amentüsü olarak isimlendirdiği deneme kitabından.
Bu kitap aslında Karakoç’un keskin bir şekilde kendi fikirlerini belirttiği ve belirtirken de onların doğru olduğuna ikna etme çabasına ziyadesiyle düştüğü bir kitap. Düşüncem şudur ki, bu kitabı her ne kadar merak etse de ilk sayfalarında okumayı bırakacak ya da bırakmış bir çok okuru vardır. Yazarın keskin cümleleri oldukça hiddetli çıkışlar yapıyor ancak bizlerin kitabın içinde arayacağımız başka şeyler var. Onlar ne mi?
”Kültür ve medeniyetini yaşatmak ise, sadece geçmişte ortaya konanları muhafaza etmek gibi müze işlemi değil, aynı zamanda aynı kültür ve medeniyetin çağ içinde de doğurganlığını korumasına çalışmaktır. Eğer bir durgunluk varsa, yeni bir diriliş çığırını açmak suretiyle uygarlığı ilerleme yönünde kamçılamaktır.”
Karakoç’un kitapta aslında vurguladığı tam olarak insanlığın geçmişi ile geleceği arasındaki kopmuş veya onun gözünde koparılmış olan değerlerdir.
İnsanlık tarihi boyunca çeşitli inançlar ortaya çıkmıştır. Tarihin bir döneminde aynı topraklarda birden fazla inanç vardı. Bu da insanların mantığına uygun gelene inanmasını seçim yapmasını normalleştirdi.
Şimdiki zamanda ise Karakoç’un isyan ettiği şey tam olarak mantığımızla inancımızı bulmak yerine alıştığımız geleneklerimizi inancımızla bütünleştirmemiz.
İnsanların inancını araştırmadan, bir önceki nesline itaat etmesi sizce ne kadar doğru? Bu soruyu kendinize daha evvel hiç sordunuz mu?
Şimdi diyeceksiniz ki “Bir sürü işimiz gücümüz var iken tek derdimiz bu mu, ben dedemden ninemden ne gördüysem öyle yaşarım.” Eğer böyle olsaydı insanlık bu denli gelişemezdi.
İşe veya okula giderken otobüste, serviste ya da takıldığınız kırmızı ışıktaki kısa sürede bile buna kafa yorarsanız bulacağınız ulaşacağınız cümle hemen hemen şu olacak:
Herkes ninesinden, dedesinden gördüğü gibi yaşasaydı böyle büyük binalar, çeşitli kıyafetler, aklımızın alamayacağı teknolojide olan arabalar, telefonlar, bin bir türlü roman, bunlar ortaya nasıl çıkardı?
Her neslin kendine göre bir gelişmişliği var, M.Ö. 1000’li yıllardaki bir atanıza göre tekerlek, 1500’lü yıllarda yaşayan biri için Şahi topları, 1997 deki bir genç için cep telefonun gelebileceği en yüksek teknoloji elindeki kocaman tuşlu alet… ve bunun gibi binlerce örnek var.
Diyeceğim o ki Diriliş Nesli dediğimiz şey tam olarak bunları sorgulayıp kafasında oturmayan her bir şey için araştırma yapan öğrenen inancını bilmeden bunlarca yıl itaat ile yaşamış bir nesle ise küçükleri olarak inancını bilerek yaşayan bir nesil olarak örnek olmaları istenen nesildir.
Kitapta Sezai Karakoç’un bahsettiği soyut erdem, devletinin kurallarını büyük ve küçüklerine öğretecek, uygulayarak yaşayacak, bir toplum bütünlüğü oluşturacak, ön saflarda yer alacak nesildir.
Diriliş Nesli‘nin ümit ettiği şeyler, Diriliş nesline umut bağlanan her şey kitabın içinde gizli ve o kitap raflarda Diriliş Nesli ile buluşmayı bekliyor.
Eğer merak eder okursanız bütün hayatınız için keyifli ve derin bir sorgulama olacaktır. Şimdiden iyi okumalar dilerim.

- Sezai Karakoç – Diriliş Neslinin Amentüsü
- Diriliş Yayınları – Deneme
- 68 sayfa