Stendhal, büyük aşkların olduğu kadar büyük tutkuların da yazarıdır. Kırmızı ve Siyah‘ta ise hem büyük tutkulara hem de yüce aşklara yer verilir. Stendhal’ın kitapta var olmak için kullandığı maske ise Julien Sorel’dir. Kırmızı ve Siyah ise Julien Sorel’in romanıdır.
Kırmızı ve Siyah, taşradan kente yapılan, avam sınıftan burjuvaziye yükselişin anlatıldığı ve en önemlisi de masumiyetin öldürüldüğü bir yolculuktur. Kitabın başında ve sonunda aynı karakterden bahsetmek mümkün değildir çünkü âşık olmak bir insanın başına gelebilecek ya en güzel şeydir ya da en büyük felakettir. Her halükarda onu değiştirmemesi beklenemez. Kırmızı ve Siyah’ta Julien Sorel’e yepyeni bir kimlik kazandıran diğer etmen ise sonunda hayalini kurduğu toplumun kaymak tabakasında yer edinmesidir ama bu gerçekleşen rüyanın sadece uykuda güzel olduğunu görmesi de çok uzun sürmeyecektir çünkü insanların çeşitli maskelerin arkasına saklandıkları, dayatma nezaket ve görgü kurallarına boğulmuş bu dünya, özünde bir taşralı olan Julien Sorel’e oldukça yabancıdır. Julien aslında toplumun bu kesiminden pek haz etmez, aristokrasinin ortaya çıkışına avam kesimin uyumasının sebep olduğunu düşünmektedir. Julien’in aristokratların avam kesime olan üstünlüğü hakkında fikirleri ise Voltaire’in şu sözleriyle en iyi şekilde anlatılabilir :
“Büyük planları olan kararlı bir zekanın, rastgele insanların nezaketten mahrum akılları üzerinde hakkı vardır.”(2)
Julien Sorel yolculuğu sırasında bir süreliğine kendini inanmadığı bir Tanrı’ya ibadet ederken bulacaktır çünkü Fransız İhtilali’nin ortaya çıkardığı değerlerin yok olmaya başladığı 19.yy Restorasyon Fransa’sında Katolik kilisesi tekrar yükselişe geçmiştir. Julien Sorel’in bitmek bilmeyen yükselme tutkusunu tatmin etmenin iki yolu vardır: Ya ordunun kırmızı üniforması altında ülke için savaşmak ya da siyah papaz cübbesinde bir ömür mahsur kalmak. Askerliğe ve o zamanlar ülkede istenmeyen adam ilan edilmiş Napolyon’a duyduğu hayranlık bile onu papaz olmaktan alıkoyamamıştır. Julien’e bir baba gibi davranan, yanında teoloji dersleri almaya başladığı Verriéres papazı Mösyö Chélan’ın söylediği şu sözler ise vaktini Voltaire, Cicero ve Horace okuyarak geçiren ama aynı zamanda İncil’i Latince ezbere bilen Sorel’in sahte dindarlığından bihaber olmadığının kanıtıdır : “İçinde Tanrı sevgisi olmayan bir papaz olmaktansa, bilgili, saygılı, iyi bir köy ağası olun.”. Papaz Chélan ise buna rağmen onu yolculuğu boyunca desteklemeye devam edecektir.
Kırmızı ve Siyah, taşralı bir gencin yükselme tutkusundan daha yüce ve bir o kadar da klasikleşmiş bir temayı daha ele alır: Aşk. Julien Sorel’in aşk anlayışı, yükselme tutkusunun da etkisiyle körelmiştir. Julien, bir süre sonra tüm aşk hayatını yükselme tutkusu etkisiyle şekillendirecektir. Stendhal mantık aşkı olarak dillendirdiği bu durumu şu sözlerle açıklar : “Mantık aşkı, gerçek aşktan daha akıllıcadır elbette, ama ara sıra coşku yaratır, kendini çok iyi tanır ve hep yargılar, düşünceyi aldatması söz konusu olmadığından, sadece düşünce gücüyle varlık sahibi olur.” . Julien, aslında herkesi bekleyen acı sonun kendi gerçeği olma ihtimalini gördüğünde gerçek aşkın ona ihanetine rağmen, onsuz yapamayacağını da anlar. Julien’in Mathilde’e mektuplarından bir kesit belki de romanın sonlarına doğru onun aşk anlayışındaki değişimi en iyi biçimde ortaya koyar: “Ne konuştuğumu, ne de yazdığımı kimse görecek, son hayranlığım gibi son sözlerim de sizin olacak.”
Stendhal’ın Kırmızı ve Siyahı sanatsal ve etkileyici adının hakkını fazlasıyla vermiştir. Kırmızı tüm canlılığıyla aşkın güzelliğini ve yakıcı doğasını anlatırken, siyah ise tutkunun rengidir ve bazı tutkular o kadar karanlıktır ki aşkı bile öldürür. İşte bu yüzden kırmızı ve siyah bir ressamın paletinde savaştığında kazanan hep tutkunun siyah yüzü olur. Kırmızı ve Siyah’ta ise aşkı öldüren yine tutku, gurur ve kişisel çıkarlardır.
- Stendhal – Kırmızı ve Siyah
- Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları – Roman
- 652 Sayfa
- Çeviri: Bertan Onaran
[1] Lat. Eğer Kader İzin Verirse
[2] Voltaire, Mahomet (Muhammed) , II.Perde, V.Sahne