Thomas Bernhard’la tanışıyoruz. Tanışanlara saygı ve selam. Yazımı okurken, arka fonda şu performansı dinlemenizi rica edeceğim, çünkü yazımızla çok alakalı bir çalışma.
Bitik Adam, Bernhard’ın birinci tekil şahıs ağzından, sarmal anlatım tarzı ve bilinç akışı tekniği ile kurduğu, ilk sayfadaki iki ufak paragrafı saymazsak -ki o paragrafları da bütüncül paragrafa dahil etmek mümkün- 117 sayfanın tamamını tek paragrafa sığdırdığı, Bernhard okumaya yeni başlayacakları hayli zorlayacak, yorucu bir kitap.
Kitabımız şu açılış notuyla başlıyor:
Uzun süre tasarlanmış bir intihar, diye düşündüm, umutsuzluğun birden ortaya çıkarttığı bir eylem değil.
Çok kısa bir zaman dilimi içerisinde geçen düşünceleri bize anlatan karakterimiz, Glenn Gould ve Wertheimer ile birlikte piyano sanatçılarıdır. Yolları Mozarteum ve Horowitz kurslarında kesişir, burada beraber eğitim alırlar. Glenn Gould, piyano konusunda bir dehadır ve anlatıcı karakterimizle Wertheimer’ın piyanoyu bırakmalarına sebebiyet veren onun “Goldberg Varyasyonları” performansını ilk dinleyişleridir. Gould’un bu performansını dinleyen Wertheimer, kıskançlık, karamsarlık, umutsuzluk, kayboluş, yitiriş ve tutunamayış dolu hikâyesi Bitik Adam’ın konusunu oluşturur. Gould, dehasıyla tüm dünyanın tanıdığı ve neredeyse tapındığı bir virtüöz olurken, Wertheimer ve anlatıcımız, hiçbir zaman Gould gibi bir “deha” olamayacakları kanısına vararak piyanoyu bırakırlar. Ve fakat kitabımızın konusu sadece bunlar değildir. 117 sayfalık bir metinde lokantaya geliş, lokantada bekleyiş ile ertesi sabah Wertheimer’ın av evine gidişine gidişi esnasında, anlatıcının zihnindeki düşünüş sarmalları yer alıyor. Çok detaylı, sürekli bir konuya farklı açılardan yaklaşan ve kararsızlık, anlamlandırma çabaları ile dolu satırlar bizlere aynı duyguyu taşır. Gould’un piyano başında beyin kanaması geçirerek ölmesi ve bu sürecin Wertheimer’i intihara sürükleyen karanlık sürece etkisini anlatıcımız bize aktarırken, bir diğer taraftan da kendi yaşantısını ve diğer iki karakterden ne kadar farklı bir bakış açısı olduğunu bize anlatır.
Karmaşık gibi geldi, değil mi? Evet, kesinlikle öyle. Düşünceleri takip etmek bazen inanılmaz zorlaşsa da olayın özünü ilk sayfadan vermesi nedeniyle kitaptan kopmuyor ve düşünce sarmalları içerisinde yitmiyorsunuz. Anlatıcının karmaşık düşünceleri, kişisel tavırları ve çıkarımları, kitap boyunca okuyucuyu zorlayacak deneyimlerle dolu. Aşırı saldırgan, insanlardan ve hayattan bezginlikle dolu satırlar, ülkelere, şehirlere, lokantalara, zenginlere ve fakirlere ve işçilere karşı üslubunu tüm kitap boyunca koruyor. Bu nedenle, düşünsel yönü doyurucu ve sarsıcı, adeta şamarlarla dolu bir kitap.
Glenn Gould gerçek bir karakter yani gerçek hayattan. Bir virtüöz. Ve hakikaten “Goldberg Varyasyonları” büyüleyicidir. Bernhard’ın Gould’u hiç tanımaması, tanışmamasına rağmen onu çok iyi tanıyormuşçasına Bitik Adam’ın gizli öznesi yapması, kurmaca içerisinde otobiyografik bir anlatımın da var olduğu izlenimi bırakıyor. Ufak araştırmalarla, Bernhard’ın müziğe ilgisini keşfetmek zor değil. Gould’un bir performansını dinleyişi sonunda bu kitabı kurduğunu düşünmek mümkün.
Kitap içindeki sarmal anlatım biçimleriyle ilgili birkaç örnek vererek yazımı tamamlamak istiyorum. Yorucu, hatta bezdirici olmasının yanı sıra gayet düşündürücü alıntılar, yukarıda anlatamadıklarımı size daha iyi anlatacaktır:
“Onu çeken, insanların mutsuzlukları içindeki halleriydi, insanların kendileri değildi, mutsuzluklarıydı ve insanın olduğu her yerde buna rastlıyordu, diye düşündüm, insankolikti o, çünkü mutsuzluk özlemi çekiyordu. İnsan mutsuzluktur, dedi hep, diye düşündüm, yalnızca budala olan bunun aksini savunur. Doğmak mutsuzluktur, dedi, yaşadığımız sürece de bu mutsuzluğu sürdürürüz, bir tek ölüm kesip atar bunu. Bu, hep mutsuzuz demek değildir, mutsuzluk yoluyla mutlu olabiliriz, dedi, diye düşündüm.” s, 47
“Doğa bana karşı, derdi Glenn benimle aynı tarz görüşü paylaşarak, ki ben bu cümleyi de durmadan söylüyorum, diye düşündüm. Bizim varoluşumuz durmadan doğaya karşı olmaktan oluşuyor, dedi Glenn, doğayla çatışmaktan oluşuyor, vazgeçinceye kadar, çünkü doğa bizden daha güçlü, onu kendimizin için bir sanat ürününe çevirdik kendimizi beğenmişliğimizle. İnsan değiliz biz, sanat ürünüyüz, piyano çalan bir sanat ürünüdür, iğrenç bir sanat ürünü, dedi sonunda. Biz hiç durmadan doğadan kaçmak isteyen kişileriz, ama doğal olarak da başaramıyoruz, dedi, diye düşündüm, yarı yolda kalıyoruz.” s, 59
“Durmadan kendi kabuğumuzun dışına çıkma deneyi yapıyor, ama bu deneyde başarısız oluyoruz, hep tepetaklak yuvarlanıyoruz, çünkü kendi kabuğumuzun dışına ölüm dışında çıkamayacağımızı anlamak istemiyoruz.” s, 65
“Ülkemiz tarihinde hiç bu kadar alçalmamıştı, dedim, tarihinde hiç bu kadar alçak ve aynı zamanda karaktersiz ve budala insanlar tarafından yönetilmemişti. Ama halk da aptal, dedim, böyle bir durumu değişitiremeyecek kadar zayıf, şimdiki hükümeti oluşturan kişiler gibi güvenilir olmayan iktidar hırslısı kişilerin kapanına düşüyor. Herhalde bir sonraki seçimlerde de bu acıklı durum değişmeyecek, dedim, çünkü Avusturyalılar her duruma alışırlar ve şimdi on yıldan fazla bir zamandır içinde yüzdükleri bataklığa da alıştılar. Zavallı halk, dedim.” s, 86
“Kuramda anlıyoruz insanları, ama uygulamada onlara katlanamıyoruz, diye düşündüm, onlarla çoğunlukta isteksiz birlikte oluyor ve onlara kendi bakış açımızla davranıyoruz. Oysa insanlara kendi açımızdan değil her açıdan bakmalı ve ona göre davranmalıyız.” s, 93
Yorucu ve doyurucu bir okuma serüveninin bitirdim ve sizlere anlatmaya çalıştım. Sonuna bilerek değinmedim. Sabredin ve bunu hak edin istedim. Pişman olmayacağınızı düşünüyorum. Şimdiden, iyi okumalar.
- Thomas Bernhard – Bitik Adam
- Yapı Kredi Yayınları – Roman
- 117 Sayfa
- Çeviri: Sezer Duru