Kitap seçimlerinin hayatımızdaki önemi büyüktür. Herkes farklı farklı türlerde kitaplar tercih eder okumak için. Kimi sadece şiir okurken kimi hikâyelerin dünyasına vurulmuş kimi de romanların farklı türleri arasında kaybolmuştur. Bu yüzden romanlar da kendi içlerinde tarihi, polisiye, gerilim, aşk, dram, egzotik gibi alt başlıklara ayrılmaktadır.
Kendi kitap seçimlerimi gözden geçirirken de genellikle “varoluşçuluk”, “bireylerin yalnızlığı”, “bilinçaltı” gibi kavramlar üzerine yoğunlaştığımı fark ettim. Farklı roman türleriyle de buluşabilmek için hiç tanımadığım insanlardan roman önerileri almaya karar verdim. Tehlikeli bir işe soyunmuştum aslında. Bu tür öneriler edebiyata karşı gereksiz ön yargılar oluşturmamıza neden olabilir. Nitekim herkesin kitap zevki aynı değil.
İlk seferde talih yüzüme güldü ve harika bir kitapla buluştum. Üstelik bu önerinin bana bir başka katkısı da daha önce hiç okumadığım ve (üzülerek belirtiyorum) adını hiç duymadığım bir yazarı tanımak oldu. Daha sonra yaptığım araştırmalar sonucunda “Dino Buzzati”yi tanımamakla ne denli büyük bir eksiklik içinde olduğumu anladım. Geç de olsa Dino Buzzati’nin başyapıt niteliğinde eseri Tatar Çölü’yle tanıştım.
Hayalleriniz, hayatınızın neresinde?
Hayatınız, bir hayali beklemekle mi geçiyor?
Ya hayalleriniz, hayal kırıklıklarınız olursa?
İşte tam hayal ve hayal kırıklığı üzerine bir romandır Tatar Çölü.
Harp Akademisinden yeni mezun olan Teğmen Giovanni Drogo’nun, yıllardır hayatının dönüm noktası olarak nitelendirildiği gündür. Okulundan başarıyla mezun olan genç teğmen, ilk görev yerinin Bastiani Kalesi olduğunu öğrenir. Tatar Çölü’nde yer alan sınır bölgesinde görev alacağı için heyecanlıdır. Bilinmeze doğru yol alır. Yolculuğu sırasında kaleyi bir türlü bulamaması Drogo’yu endişelendirir ve onu umutsuzluğa sevk eder. Kaleye ulaşınca endişesine büyük bir korku da eklenir. Bir saniye bile bu kalede kalmaya tahammülü yoktur Drogo’nun. İstediği takdirde hemen ayrılabileceğini de öğrenir, biraz rahat nefes alır. Ancak askerlik kariyerinde bu durumun hiç de iyi karşılanmayacağını öğrenmesi onu dört aylığına kaleye bağlar. Dört ayın her dakikasını, her saniyesini buradan kurtulmak ve şehir yaşamını hayal etmekle geçirir. Şehrin parlak yaşamı onu cezbetmektedir. Üstelik Drogo’nun geride bıraktığı bir de sevgilisi vardır.
Dört ayı birbirinin aynısı olan günlerle tamamlayan Drogo, nöbetçi doktorun karşısına çıktığı vakit bu kaleden ayrılmak istemediğine karar verir. Issızlaşan yaşamı kendisine dönmesini sağlamış, yalnızlığı zorunluluk değil bir tercih meselesi halini almıştır. Bir başka önemli nedeni ise kahraman olmaktır. Orada görev alan tüm askerler, bulundukları kaleye bir gün düşmanların saldırmasını ve kahraman olmayı hayal etmektedir.
Peki, beklemeye değmiş midir? Yirmi yılını Tatar Çölü’nde ıssız bir kalede geçiren Drogo, ıssızlaşan ruhuyla bir ömür tüketmiştir. İzin günlerinde şehre gitmesine rağmen şehrin ve şehirdeki insanların sahteliğinden sıkılır. Geride bıraktığı sevgilisiyle buluşması bile ona anlamsız gelir. Geride bıraktığı yaşam artık onun değildir. Bu yüzden izin günlerini de kalede geçirmeye başlar. Birkaç kez kale etrafında yaşanan hareketlilik herkesi heyecanlandırır. Ancak yanıldıklarını kısa sürede anlarlar.
Genç teğmenin başarılı bir asker ve kahraman olma isteğiyle başlayan roman, derin yalnızlığıyla son bulur.
Romanda üzerinde durulması gereken pek çok sahne bulunmaktadır. İnsanları irdeleyen, yaşamı sorgulayan pek çok sahne… Drogo’nun kaleye yaklaştığı sırada gördüğü yüzbaşıyla konuşma telaşında yaşadığı diyalog ise en sevdiklerim arasında yer almakta:
-Yüzbaşım, diye seslendi.
Ve yeniden selam verdi.
Karşı taraftan gelen bir ses:
-Ne var? dedi.
Bu diyalog, hayatının dönüm noktası olarak nitelendirdiği ilk güne aittir. Yirmi yıl sonra kendisi de kalenin etrafında gezinirken ve kaleye tam anlamıyla bağlanmışken genç bir teğmen seslenir. Drogo, genç teğmeni cevaplandırır:
-Ne var?
Ve bir an Drogo geçmişe döner. Anlar ki hayat kısır döngüden ibarettir.
Yaşam, hayallerimizi gerçekleştirmek için kurulmuş bir sahne midir yoksa hayal kırıklıklarıyla yaşamayı öğrenmek için eşsiz bir tecrübe edinme yeri midir?
Tatar Çölü’nde bu soruya cevap arayacak, sık sık kendinizi sorgularken bulacaksınız.