18 Mayıs 1980’de Güney Kore’nin Gwangju şehrinde yaşanan bir ayaklanmanın, dokuz gün süren ancak yıllarca onulmayacak yaralar açan bir demokrasi mücadelesinin hikâyesi: Çocuk Geliyor.
Han Kang‘ı 2016 yılında Uluslarasası Man Booker ödülünü aldığı “Vejetaryen” adlı kitabından biliyor olabilirsiniz. “Çocuk Geliyor” ise 2014 yılında basılmış. “Akıldan çıkarması güç bir anlatı.” olarak nitelendirilen bu kitabı okuduktan dört ay sonra kaleme aldığıma göre bu cümleye katılmamam elde değil.
Kimi kitapları okurken tarihin tam ortasında, büyük ve iz bırakan savaşları hiç yara almadan sadece izliyormuşum gibi hissederim ben. Yazar anlatırken o an ben de o sahnedeyimdir, yalnızca yazar benim adımı anmıyordur. Ama her şeyi görür, duyar ve hissederim. “Çocuk Geliyor” da öyle bir kitap oldu benim için. Derin üzüntü duyarak okudum satırları. Çünkü ben yara almıyordum ama silahsız insanlara nasıl ateş atıldığını görüyordum…
Bu kitaba tarihi roman diyebilir miyiz? Bence kesinlikle hayır. Kitap size tarihsel verileri, mekanları, sayıları vermiyor. Ancak size her bölümde birbirinden farklı yerlerinden yaralar almış hatta farklı şekillerde ölmüş, farklı kişilerin gözünden bir mücadele hikayesi anlatıyor. Her seferinde içinize bir kırık daha ekleyip devam ediyorsunuz okumaya. Bu da sizin mücadeleniz oluveriyor işte…
Kitabı etkileyici kılan en önemli özelliği elbette ki yaşanmış bir olaya dayanıyor olması. Daha kitabı okurken Güney Kore’de yaşanan bu tarihi olayı merak edip okumuştum. Sadece internette okuduğum bilgiler bile yeteri kadar üzüntü vericiyken kitabı okudukça daha da derinleşen bir üzüntü duymaya devam etmiştim. Dedim ya, sanki ben oradaydım ve izliyordum. Kaçışları, düşüşleri, bekleyişleri…
Kitabı etkileyici kılan bir diğer özelliği ise kesinlikle bu mücadelede bir şekilde hayatını kaybetmiş insanlarla, o insanların geride bıraktıkları insanlar arasında bir bağ kurarak hikâyelerini anlatması. Yalnızca bu acıyı yaşayan ve hâlâ hayatta kalıp yaşadığı acıyı dillendiren karakterler yok kitapta. Bu acıyı yaşayan ve bu mücadele esnasında hayatını kaybetmiş karakterler de kitapta söz sahibi. Ki bu da sizi iki kez sarsıyor.
Kitabı okurken yazarı mı yoksa karakterleri mi cesur buldum tam emin değilim. Ancak kuşkusuz bu kitabı okuyunca cesaretin ve yaşama arzusunun bir terazide farklı kefelerde durduğunda ne denli can alıcı olabildiğini anlamış oldum. Sanırım yazar da en az karakterler kadar cesur… Çünkü kalem kılıçtan keskin ise bu kitap kılıçtan da keskin…
“Çocuk Geliyor” okuduğunuzda gününüzü aydınlatacak bir kitap değil evet; içinizde, aklınızda kelebekler uçuşmayacak, dilinize tatlı bir şarkı dolanmayacaktır. Belki bir solukta okuyabileceğiniz bir kitap da değil. Ancak günü değil, dünü aydınlatan bir nefeste değil sindire sindire ve tüm kalbinizle hissederek okuyacağınız ve aklınızda yer edecek bir kitap.
- Çocuk Geliyor – Han Kang
- April Yayıncılık – Roman
- 168 sayfa
- Çeviri: Göksel Türközü