Paola Peretti‘yle tanışmamız Kiraz Ağacı ile Aramızdaki Mesafe kitabına dayanıyor. 2018 yılında Genç Timaş’tan çıkan bu roman, yazarın ilk kitabı. Mafalda adlı küçük kızın öyküsünün anlatıldığı bu roman, yazarın kendi hayatıyla benzerlik gösterdiği için de bir önemli bir yerde duruyor. Edebiyat ve felsefe eğitimi alan Peretti’nin de önce görme kaybıyla başlayan sonra da körlükle sonuçlanan Stargardt genetik hastalığı olduğunu öğrendiği bir süreci var. Günümüzde İtalya’nın Verona şehrinde hayatına ve yazı çalışmalarına devam ediyor. Bir yandan da mülteci çocuklara İtalyanca öğretiyor. Okumadan önce yazarın kendisiyle benzer hikâyesi olan bir karakter ile karşılaşmayı ummuyordum. Kitabı bitirdiğimde ise Mafalda acaba Paola mı diye, düşündüm. Zaten muhtemelen yazar da Mafalda kadar cesur ve mücadeleci bir ruha sahip ki ortaya bu roman çıkmış.
Kiraz Ağacı ile Aramızdaki Mesafe’de yakınlarındaki kiraz ağacına çıkmayı çok seven Mafalda’nın gittikçe ilerleyen görme kaybı mücadele etmesi gereken zorlukların ilkiydi. Hem fiziksel olarak hem de psikolojik olarak güçlü olması gereken on yaşındaki bu kız, anne ve babasının dışında kedisi ve Estella sayesinde günlük hayat pratiklerine devam edebilmişti. Bir de çok yakın arkadaşı Filippo sayesinde elbette… Başkalarının hayatında da kendi hayatındaki kadar zorluk olabileceğini ve insanların her zaman mücadele hâlinde olduğunu öğrendiği bu ilk kitabın ardından geçtiğimiz günlerde kitabın devamı niteliğindeki Filippo, Ben ve Kiraz Ağacı yayımlandı. Bu ikinci kitabında da Peretti, Mafalda ve arkadaşları üzerinden hayattaki zorluklarla baş etme biçimlerine devam ediyor.
Mafalda artık görmemekten korkmuyor çünkü bu durumla yüzleşti. Korkularının üzerine gitti ve bunlarla nasıl mücadele edeceğini öğrendi. O artık on üç yaşında. En yakın arkadaşı Filippo ve kedisi Ottimo Turcaret hayatının her alanında onunla birlikte. Ancak ne kadar büyüse de hâlâ bir çocuk olan Mafalda, her yeni günün başka bir mücadele demek olduğunu, hep yeni güçlüklerle baş etmek gerektiğini görüyor etrafındakiler aracılığıyla. Mesela uzun süredir işsiz olan babası günleri neredeyse yataktan hiç çıkmadan geçiriyor. Babasının bu depresif hâlleri aile içinde üzüntü de yaratmakta elbette. Maddi sorunların yanında babasının bu bunalımlı hâllerinden onu nasıl kurtarabileceğini düşünen Mafalda bir yandan da başka insanlarla tanışıyor. Evsiz bir genç kadın olan Elsa ve meşhur yazar Charles Dickens’a karşı büyük bir tutkusu olan üst kat komşuları Nino mesela. Tanıştığı insanların da hayatında binbir zorluk var. Kimsenin dertsiz olmadığını görüyor. Bu sayede başka insanların da hayatlarında zorlukları aşabilmek için sık sık seçimler yapmaları gerektiğini fark ediyor. Bir de herkesin başkalarından öğrenecek bir şeyleri olduğunu… Yemek götürdüğü ve ısınsın diye battaniye verdiği, sokaklarda bileklik satan, evsiz bir kadın vardır: Elsa. Mafalda ondan hayatta bir insanın kendi başının çaresine bakabilmesinin önemini öğreniyor mesela. Mutlu olmanın kişinin kendisiyle ilgili bir şey olduğunu, bunun kimse tarafından bir başkasına sunulmayacağını da… Arkadaşlık da bu romanın merkezinde durduğundan; Mafalda’nın en iyi arkadaşı Filippo ile yaşadıklarından bir insanın sevdiklerini sadece sevmesinin yeterli olmadığını, aralarındaki sevginin devamı için emek vermek gerektiğini de fark ediyor. Elsa Mafalda’ya arkadaşlıkları devam ettirmenin de ağaçları sulamak gibi olduğunu söylediği andan itibaren ilişkilere bakışı değişmiştir çünkü küçük kızın. Bir de seksen altı yaşındaki arkadaşı Nino… Mafalda’nın Charles Dickens’a büyük hayranlığı olan komşuları bu yaşlı adamdan da hayatta hayallerini gerçekleştirmeye dair öğrendiği çok şey var. Kiraz ağacı ise bu romanda da ilkinde olduğu gibi yerinde sapasağlam duruyor. Bu ağacın fiziksel olarak varlığının dışında metaforik bir yönü de var. Kiraz ağacı Mafalda’nın deniz feneri gibi adeta. Ona yönünü, yolunu bulduruyor. Paola Peretti’nin hayatındaki “kiraz ağacı” da belki yazdığı romanlarıdır diye düşündüm hep kitabı okurken.
Mafalda’nın duygularını ve düşündüklerini babasının kendisine hediyesi olan ses kayıt cihazına kaydetmesi, her “klik” sesiyle beraber romana günlük havası da katıyor:
“Klik
Sevgili kiraz ağacı, bana biraz şans gönder. Bu defa babamın şansa ihtiyacı var. Babamın iki yıl önce benim yaptığım gibi kaçıp senin dallarının arasına saklanmak istediğini hissediyorum ama büyüklerin böyle şeyler yapıp yapmadığını bilmiyorum. Kocaman, güçlü babamın bir ağacın dalına tırmanıp bütün gün kiraz yediğini düşünmek beni güldürüyor. Sonra onun orada üzgün ve yalnız olduğunu düşününce içimden ağlamak geliyor. Benim sevgili ağacım, bu üzücü görüntüyü aklımdan nasıl çıkaracağım? Bana bir işaret gönder lütfen.” (s.60)
Ayrıca görüldüğü üzere yazarın sade ve akıcı üslubu da okura romanı neredeyse bir oturuşta bitirtiyor. Dünyada birçok dile çevrilen ve kısa sürede çok fazla okura ulaşan bu kitap -on bir yaş ve üzeri- minik okurlara yönelik yazılmış olsa da yetişkin okurlar da bu kitaptan kendilerine bir sürü ders çıkaracaktır. Hayatta cesareti ve mücadeleci ruhu kaybetmemeye dair Filippo, Ben ve Kiraz Ağacı‘nı ve serinin ilk kitabı Kiraz Ağacı ile Aramızdaki Mesafe‘yi tüm yaştan okurlara ısrarla öneriyorum.
- Filippo, Ben ve Kiraz Ağacı – Paola Peretti
- Genç Timaş – Roman
- 144 sayfa
- Çeviri: Esma Fethiye Güçlü