Şimdi bu da neyin nesi, diyeceksiniz değil mi sevgili okur? Ben de başta öyle demiştim, yalnız değilsiniz.
Georges Perec, bizlere uzaktan bir yerlerden, nereden olduğunu bilmiyorum, lakin orada olduğunu size samimiyetle söyleyebilirim, hınzır hınzır gülümsüyor. Öyle olmalı. Travmalarla dolu hayatından damıttığı kitaplarının her birinde okurunu şaşırtmayı yeni baştan başaran bir yazar Perec. Birazcık araştırıp da hayatının detaylarını öğrendiğinizde, okuduğunuz metinlerin nasıl böyle, niçin böyle ve fakat niye böyle olduğunu sormadan edemiyorsunuz. Tamam tamam, bu hiçbir şey ifade etmeyen cümlelerden sıyrılıp sizlere bana bu cümleleri kurduran düşüncelerimi aktaracağım.
Bahçedeki Gidonları Kromajlı Pırpır da Neyin Nesi?, Perec’in yayımlanmış ikinci romanı. Bunun yanında belki de adından en az söz edilen kitabı. Bu bana biraz haksızlıkmış gibi geliyor. Hele kitabı bitirip de son sayfalarda yer alan “indeks” kısmını görünce, düpedüz haksızlık, diye eylem yapasım, kalkışmalara girişesim geliyor. Bahsettiğim bölüm, 79 sayfadan bu devasa yapıtın içerisinde yer alan söz sanatlarının listesi. Peki bu 80 sayfa bile olmayan başyapıtın içerisinde kaç tane söz sanatı var dersiniz? Sıkı durun, beni de terelelli bir ruh haline sürükleyen gerçeklik ya da gerçekdışılık burada başlıyor sevgili dostlarım. 163, yüz altmış üç adet söz sanatını içerisinde barındırıyor bu seyrek sayfalı içi ağır kitap! (Evet, tek tek saydım.) Kitap bitiyor ya, asıl o zaman anlıyorsunuz, kitabın henüz tükenmediğini, tükenmesi için daha doğrusu sizin onu tüketebilmeniz için daha fersah fersah yol olduğunu.
Diyeceksiniz ki, o kadar konuştun, sanat manat hak getire. Bu kitap ne anlatıyor, bahsetmedin bir kelam. Bahsedeyim. Bahsetmem mi hiç? Sabaha kadar konuşalım. Oturun şöyle.
Elimizde kısa ama müthiş keyifli bir metin olduğunu yeni baştan tekrar hatırlatayım. Gidonları kromajlı bir pırpırın sahibi olan Çavuş Henri Pollak, metnin sonuna kadar Cezayir savaşının başlamasına ramak kala Montparnasse’da beraber “Lukkaş, Elifor, Heygel ve bu ayarda başka ağır toplar üzerine” sohbet ettikleri arkadaşlarıyla, adı Kara’lı bir şey olarak her sayfada değişen, gerçek ismini hiç öğrenemediğimiz (metinde sürekli şu ve benzer şekillerde hitap edilmekte: Karamanlis, Karawo, Karabaş, Karafol, Karaşov, Karabinoviç, Karafon, Karaplaş, Karaschmerz, Karayorgoviç, Karabom, Karamela, Karabina, Karadigma, Karawurtz, Karastumpf vs.) savaşa gitmek istemeyen ve gitmemesinin gerekçesini vurulup sevdalandığı Parisli sevgilisinin yanında olmak isteği olarak niteleyen bir askerin savaşa gitmesini engellemek amacı ile bir plan yapmak durumunda kalır. Henri Pollak ve arkadaşları kitap boyunca farklı planlar üzerinde düşünürler, tartışırlar. Tam karar alıp uygulamaya geçecekken işler değişir, oyunlar oynanır, oylamalar yapılır ve plan yeniden değişir… Tüm bu hengamenin sonunda Karalberg, Karaşey, Karpoşet yoksa Karafoş gibi bir adı olan asker Cezayir Savaşında telef olmaktan kurtulabilecek mi? Bunu ben size söylemeyeyim. Hinlik!
Cemal Yardımcı, metnin çevirmeni. Kendisini kutlamak ve hakkını vermek gerekiyor. Başından sonuna kadar okuduğunuz metin, sanki anadilinizde yazılmış hissiyatı uyandırıyor. Küfürler, diyaloglar, kelime oyunları, şiir çevirileri… Muazzam iş. Ayrıca bahsetmiş olduğum indeks içerisindeki sanatların güncel manalarıyla eski adlarını bir araya getirerek ustalık denecek bir maharet sergiliyor.
Velhasılıkelam, Bahçedeki Gidonları Kromajlı Pırpır, pata pata gitmeye devam edecek. O pata pata gittikçe bu kitabın hikâyesi tükenmeyecek. Güzel iş, Perec bir dâhi!
Böylesine oyunlu ve sanatsal bir metnin sonuna, tabii ki bir oyun koymak lazım gelir. Kapağı bozdum, siz yapın!
- Georges Perec – Bahçedeki Gidonları Kromajlı Pırpır Da Neyin Nesi?
- Metis Yayınları – Roman
- 87 Sayfa
- Çeviri: Cemal Yardımcı