Rus ve Dünya yazınına katkısı yatsınmayacak, ”Byelkin’in Öyküleri”, ”Dubrovski”, ”Yüzbaşının Kızı” v.b. öykü ve romanlarıyla hafızalarda yer etmiş, şiir ve tiyatrolarıyla da adından çokça bahsettirmiş isimdir Aleksandr Puşkin. Şiirselliğin çevirilerde yarattığı zorluktan olsa gerek, kendi ülkesi dışında daha çok öykü ve romanlarıyla ön plana çıkmıştır.
6 Haziran 1799’da Moskava’da dünya gelen Aleksandr Puşkin, zengin ve aydın bir aileye mensuptur. Zamanın her soylu aileye mensup çocuğu gibi, ilköğrenimini Fransızca görür. Çocukluk yıllarında okuduğu, Rousseau, Voltaire, Shakespeare den etkilenir. Öyle ki okuduğunuzda öykülerinde dahi şiirselliği sezebilirsiniz. Puşkini asıl etkileyen ise, dadısı Arina’dır. Çünkü kendi özüne dönük çoğu şeyin kaynağı odur. Rusça’yı, Rus Halk Masallarını bir köylü kadını olan dadısından öğrenmiştir. İlginçtir, döneminin tanınmış şair ve yazarlarıyla sıklıkla bir arada bulunmasına rağmen, hayatındaki en büyük katkıyı dadısından aldığı eğitimde bulur Puşkin.
Biraz da, eserlerinden ”Büyük Petro’nun Arabı” üzerine konuşalım. 1827 yılında yazmaya başladığı eseri için, Ataol Behramoğlu ‘özyaşamsal tarihsel deneme’ nitelemesinde bulunur. Ve bunun sebepleri arasında kanımca, Aleksandr Puşkin’in anne tarafından dedesinin Etiyopyalı olması gelir. Kitaptaki karakter de dedesi gibi Çar Petro’nun üvey evladıdır. Ülkenin geleceğine katkı sağlamaları düşünülen gençlerin Fransa’da tahsil görmeleri sağlanır. Petro’nun Arabı, Ibrahim de o gençler arasındadır. Fransa’da savaş okulunda eğitim görmektedir. Topçu yüzbaşısı olarak okulu bitiren İbrahim, bir savaş sonrası yaralanıp Paris’e geri döner. Ve kimi zaman yarasını kimi zaman, eğitimini bahane ederek Paris’te kalmayı sürdürür. Aslında Puşkin’in de nazara verdiği sosyete hayatı İbrahim’e çekici gelmektedir. Bu kısımda Puşkin’in dönemin Fransa’sındaki sosyetenin durumuna, edebiyatın geldiği noktaya, eleştirel bir yaklaşım sergilediğine şahit oluyoruz. Ve sanılanın aksine Puşkin’in Gerçekçilik akımına kaymadan önce, Fransız edebiyatının da etkisiyle Romantizm de bir süre gezindiğini de görmek mümkün. Kitabın, Rusya’ya dönüş sonrasındaki kısmında, Batı kültürü ve özgürlükçü düşünceyle, Rus halk duyarlılığını kaynaştırdığını görmekteyiz. Kültürel motifler ve karakter örneklerini kendi halkından seçmesi dönemine karşı kayıtsız kalmadığının da göstergesi olmaktadır. Fakat Gogol’a ünlü ”Ölü Canlar” kitabını yazma fikrini verdiği söylenen Aleksandr Puşkin kendi eserini yarım canlı bırakmıştır. Her güzel şey gibi bu roman da tamamlanamadan sona kavuşmuştur.
1837 yılında, eşine kur yaptığını öğrendiği George Charles d’Anthes adındaki Fransız delikanlısıyla yaptığı düelloda karnından yara alır. 2 gün boyunca can çekişen Puşkin bir öğle sonrası hayata gözlerini yumar.
- Puşkin, Aleksandr, “Bütün Öyküler, Bütün Romanlar”
- Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2012
- Çev. Ataol Behramoğlu
- 560 Sayfa