Antik Grek’tesiniz, Agora’da Sokrates’in yolunu gözlüyorsunuz. Çok geçmiyor ki, Sokrates avare beliriyor, yanıbaşınıza kurulup “doğru” hakkında kulağınıza bir şeyler fısıldıyor. Birazdan koşaradım Thrasymakos geliyor ve Sokrates’e “Doğru, güçlünün işine gelendir.” diyor. Sokrates’in alaycı bakışlarına tanık oluyorsunuz. Sokrates’in diyalektik macerasının içinde buluveriyorsunuz kendinizi. Ortalık bir anda kalabalıklaşıyor ve olaylar gelişiyor:
19. yüzyıl Fransa’sındasınız. Bir şair kahvesinde oturmuş bir şeyler içiyorsunuz. Sembolist ağbilerden birisi gelip şiirini okumaya başlıyor. Bir diğer sembolist ağbi, “sen kendini Baudelaire mi zannediyorsun?” diye çatıyor. Sonra tabii masaların üstüne çıkılıp şiirler okunuyor, kağıtlar havada uçuşuyor, genç şairler heyecanla olaya dahil olmaya çalışıyor, sıkılanlar şarabını alıp sokağa atıyor kendisini. Siz de bu hengâmede bir taraf belirleyip coşkuya dahil oluyorsunuz.
18. yüzyıl Almanya’sındasınız. 16. yüzyıl İtalya’sındasınız. Hiç olmadı 16. yüzyıl İngiltere’sindesiniz. Da Vinci’ler, Erasmus’lar, Mikelanj’lar, Shakespeare’ler. Evet olabilirdi, hepsi olabilirdi. Antik Grek’te Sokrates’in maceralarında, Fransa’da bir şair kahvesinde, Rönesans’ta şairler, ressamlar, dâhiler arasında. Peki ya neredesiniz?
21. yüzyıl, Türkiye’sinde. Ütopyalarımız bitti ise, içinde bulunduğumuz distopik coğrafyanın gerçekleriyle yüzleşebiliriz. Bir gün üzerimizde savaş uçakları, bir gün uyanıyoruz yetiştirdiğimiz en önemli edebiyatçılardan birisi Aslı Erdoğan gözaltına alınmış. Birileri çocuklara tecâvüz etmiş, birileri gazeteleri kapatmış, birileri ülkeyi ele geçiriyormuş, birileri kitapları toplatmış. Bir mafya lideri serbest bırakılmış, bir aydın tutuklanmış. Birileri kadın cinâyeti işlemiş, lâkin pek muhterem bir kişiymiş. Salıverilmiş. Birileri birilerine küfretmiş ve pek “vatanperver”miş. Aynı birilerine “sanatçı” diyormuşuz. Birileri yine linç edilmiş, birileri küstürülmüş, yazmaktan vazgeçirilmiş.Bir coğrafya ablukaya alınmış. Şimdi, o zaman şiir yazalım, sanat sevelim, müzik bilelim.
Antik Grek’tesiniz. Agora’da Sokrates’in yolunu gözlüyorsunuz…
Birileri, “uyan!” diyor.
Distopya’ya hoş geldiniz.