CANDİDE YA DA İYİMSERLİK
KİTABIN ADI: Candide ya da İyimserlik
YAZAR: Voltaire
YAYIN EVİ: Karmen Yayıncılık
SAYFA: 194
BASKI: 2015
TÜR: Roman
“İyimser bir insan; ayakkabıları çalınınca, ayaklarım var diyebilen insandır.”
Sokrates
Pikaresk romanın en iyi örneklerinden kabul edilen Candide ya da İyimserlik, Leibniz’in metafiziksel iyimserliğini eleştirmek için, 1750 yılında kaleme alınan ve yazıldığı günden bugüne adından söz ettiren, Voltaire denilince akla gelen ilk eserdir. Volteire, Candide’i yazdığı dönemde devlet ve kiliseyi eleştirdiği için Fransa’dan sürgün edilir. Yaşadığı sorunların katkısıyla yarattığı karakter Candide, toplumun temsili olmuştur.
Orijinal adı Candide, ou l’Optimisme olan eserin başkahramanı Candide, dünyadaki kötülüklerden habersiz, hocası Pangloss’un anlattıklarına koşulsuz inanan bir gençtir. Candide; Türkçe’de kelime anlamıyla saf olan temiz olan anlamına gelmektedir, kitabın başkahramanının adının Candide olması tesadüf değildir, Leibniz’e gönderme niteliğindir. Kahramanın başına gelen yarı gülünç yarı trajik olayların anlatıldığı satirik bir eserdir. Kitap toplam 30 bölümden oluşmakta ve her bir bölümde Candide’nin başına gelen olaylar birbirlerine bağlı bir şekilde anlatılmaktadır. Kitabın ana konusu eski Yunan’da Epikuros ve birçok filozofun önemseyip cevap aradığı kötülük problemidir.
Voltaire, kötülüğü hz. Havva ve hz. Adem’ in yasak elmayı yiyip cennetten kovulmasından başlatır ve onların yaptığı hata yüzünden neden bizimde bu dünyaya gönderilerek cezalandırıldığımızı ve bizden sonra gelecek olanların suçunun ne olduğunu sorar. Suçu olmadığı halde cezalandırılmanın haksızlık olduğunu düşünmektedir. Voltaire için bu dünyada var olan savaş, çeşitli türdeki hastalıklar sadece insanların cezalandırılmasından kaynaklıdır. İnsan, diğer canlılardan farklı olduğu için kötülüğün merkezindedir. Her zaman iyiye ulaşma çabası vardır. Candide adlı eserinde de ispatlamak istediği budur.
Kitapta Leibniz’i, Candide’nin felsefe hocası olan Pangloss temsil etmektedir. Pangloss düşünceleriyle Candide’yi oldukça etkilemiştir. Onu ‘var olan dünyanın en iyisinin bu dünya’ olduğu düşüncesine inandırmıştır. Hatta Candide, iyiliği şöyle tanımlamaktadır.
Mutluluğun birinci aşaması Baron Thunder olarak doğmak, ikincisi Matmazel Cunegonde olmak, üçüncüsü her gün onu görmek, dördüncüsü ülkenin dolayısıyla bütün dünyanın en büyük filozofu olan üstat Pangloss’u dinlemekti. Ama yolculuğu sırasında başına gelen olaylardan ötürü düşüncesi değişecektir.
Filozof Pangloss’a göre bu dünya var olanların en iyisidir. Yeryüzünde yaşananların, var olan her şeyin en iyisi olduğunu, daha iyisinin olamayacağını savunur. Yaşanan her şeyin bir sırası ve nedeni vardır. Olayların hep birbirinin sebebini oluşturduğu inancını taşımaktadır.
Candide ya da iyimserlik, Candide’nin gerçekte var olmayan bir şehirde var olmayan şatodan kovulmasıyla başlar. Candide büyük bir üzüntüyle sevgilisi ve aynı zamanda Baron’un kız kardeşi Cunegonde’yu düşünerek yaşadığı şatodan uzaklaşır. Bu yolculukta yeni dostluklar kurar, yeni yerler görür, birbirinden ilginç hikâyeler dinler. Candide ve arkadaşlarının başına Hume’un tabiriyle hem doğal hem ahlaki olmak üzere çeşitli kötülükler gelir. Voltaire’in kötülükleri yoğun işlemesinin nedeni iyi olanın nasıl kötüye döndüğünü göstermektir.
Candide, her şeyin mükemmel olduğu, kötülüğün olmadığına inanabileceği kadar iyilik dolu olan yaşadığı şatodan Baron’un kız kardeşi Cunegonde’ya olan aşkı yüzünden kovulmuştur. Cennetten kovulan Candide ilk olarak Bulgarlarla karşılaştı iyi insanlar olduklarını düşündüğü Bulgarlardan sopa yedi. Bulgarların elinden kurtuluşu onların girdiği savaş sayesinde oldu.
Savaştan sonra büyük bir tesadüfle hocası Pangloss ile karşılaştı. Hocasından sevgilisi Cunegonde’nin başına gelenleri ve onun öldüğünü öğrendi. Duyduğu kısa üzüntünün ardından Pangloss ile Lizbon’un büyük bir kısmını yok eden şiddetli yer sarsıntısına şahit oldular.
Volteire için kötülüğün birçok yüzü vardır ama en korkuncu doğadan gelen ve insanların önleyemedikleridir. Depremler, fırtınalar, heyelanlar… işte bunların karşısında insan çok çaresizdir. Ne var ki, insanların sorumlu oldukları kötülükler de hep bunlara eklenir; savaş, adaletsizlik, kölelik, ırkçılık, işte tüm bunlar da insanların eseridir.
Cunegonde’nun artık yaşamadığı düşüncesini kabullenmeye çalışan Candide, tek dostu olan Pangloss’unda, gözlerinin önünde asılarak, öldürülmesine şahit olur. Yaşadığı bu kayıplardan sonra yaşanabilecek dünyaların en iyisi buysa kim bilir diğerleri nasıldır diye düşünürken Cunegonde’in yaşadığını öğrenir ve ona kavuşur.
Cunegondein başına gelenleri birinci ağızdan dinler. Ve onu kölesi yapan engizitörü öldürür. Yaşlı kadını da yanlarına alarak kaçarlar. Candide, yanlarına aldıkları yaşlı kadının hikâyesini dinler ve tabi ki onunda zorluklarla ve kötülüklerle dolu bir hayatı vardır. Yaşlı kadın, her insanın başından kötü şeyler geçtiğini ve herkesin kendi hayatından şikâyetçi olduğunu iddia eder.
Kaçmak zorunda olan Candide, Cunegonde’yu bırakmak zorunda kalır ve yola çıkar. Candide kısa aralıklarla engizitörü, Cunegonde’nin kardeşini ve genç kızları kovalayan iki maymunu öldürür.
Candide’nin başına gelen kötülükler, onun yaptığı kötülükler, katil olması tesadüf değildir. Voltaire, bu dünyanın kötü olduğunu ve insanları da kötülük yapmak zorunda bıraktığını ispatlamak ister.
Candide ve kölesi Cacambo, taşı toprağı altın olan şehir Eldorado’ya farkında olmadan varmışlardır.
Voltaire burada kendi ütopyasını kurgulayıp anlatmış. İdeal bir toplum anlayışı olan Volteire, Candide’de bu anlayışı yüklemiştir.
Burada tüm fiziksel gereksinimler karşılanmış, yasaların olmadığı, doğal din ortak din kabul edilmiş, suçun ve savaşın olmadığı bilimsel başarıların desteklendiği, insanların kardeşlik ve eşitlik içinde yaşadığı bir ütopya. Ancak Candide sevgilisi Cunégonde burada olmadığı için cennet arayışına devam edecektir. Kahramanlarımız, Eldorado’lu dostlarından yüklü miktarda değerli taş alıp tekrar yola koyuluyorlar Candide Cacambo’yu Matmazel Cunegonde’u bulması için salı verir.
. Yolda Martin adında bir düşünürle tanışır.
Martin, hikâye de Volteire’nin düşüncelerini temsil etmektedir.
Martin Candide’in tamamen zıt görüşünde bu dünyada her şeyin kötü olduğunu düşünür. Candide, Martin düşüncelerinin doğru olmadığını göstermek için elinden geleni yapar. Bu dünyanın yaşanabilir dünyaların en iyisi olduğu iddiasını sonuna kadar savunur.
Düşünürlerimiz, yolda bir papaz yanında da güzel bir kız ile karşılaşıyorlar. Kız çok mutlu görünüyor. Candide Martin’e bu insanların ne kadar mutlu göründüklerini, bunu inkar etmeye çalışmasının saçma olduğunu ileri sürer. Martin ise bunun doğru olmadığını ispatlamak için yemeğe davet eder. Papaz yemekte mutlu olmadığını söyler ve iddiayı Martın kazanır.
Cacambo, Candide’i buluyor. Cacambo Matmazel Cunegonde’un da İstanbul’da olduğunu söyler. Ve hep beraber gemiyle İstanbul’a doğru yola çıkıyorlar. Gemide baronun oğlu ve yüce Pangloss ile karşılaşır ve onları satın alır. Candide İstanbul’a varınca Matmazel Cunegonde’u ve ona refakat eden yaşlı kadını da satın alır.
Her şey yoluna girmesi gerekirken, mutlu ve iyi bir hayat yaşanması mümkünken bu sefer de insanlar bulundukları durumlardan şikâyet etmeye başlarlar.
Matmazel Cunegonde eskisi kadar genç ve güzel değildir. Hırçınlaşmıştır. Bahçede çalışan Cacambo çok iş görüyor ve kötü talihine lanet okuyordu. Pangloss da Alman üniversitelerinden birinde kendini gösteremediği için umutsuzluğa kapılıyordu. Martin’e gelince, o, insanın hiçbir yerde mutlu olmadığına kesin olarak inanmıştı.
Daha sonra mutluluğun sırrını çiftçi bir Türk’ten öğreniyorlar. Çiftçi mutluğun sırrını tarımla uğraşmak olduğunu söylüyor. “Burayı çocuklarımla beraber eker biçerim; bu iş, üç büyük kötülük can sıkıntısını, ahlaksızlığı ve yoksulluğu bizden uzak tutar.” Çiftçiye kulak veriyorlar ve onun gittiği yoldan gidiyorlar. Pangloss Candide’e şunları söylüyor;
“Olası dünyaların en iyisinde bütün olaylar birbirine bağlıdır. Çünkü Matmazel Cunegonde’un aşkı uğruna güzel bir şatodan kovulmasaydınız, engizisyonun işkencesine uğramasaydınız, kılıcınızı Baron’a saplamasaydınız, Eldorado’dan aldığınız koyunları yitirmeseydiniz, şimdi burada turunç reçeliyle fıstık yiyemezdiniz.” (voltaire,2015)
Son sözü Candide söylüyor;
“Bunlar güzel sözler ancak şimdi bahçemizi yeşertmek gerek.” (voltaire,2015)
Voltaire, Leibniz’in de bu dünyanın kötü olduğunu, acılarla dolu olduğunu kabul ettiğini ama bir kere yaşanabilir dünyanın en iyisinin bu dünya olduğunu ileri sürdüğü için sözünden dönemediğini iddia eder. Volteire bütün eserlerinde olduğu gibi bu eserinde de olağan üstü olayları çok abartmadan, sırasıyla ve bir anda bitirip başka hikâyeye geçmeyi başarmıştır.