Masallar ve efsaneler bir milletin yapı taşını oluşturan ve bütün özelliği ile o milleti yansıtan eserlerdir. Genel olarak her ne kadar evrensel konuları işleseler de bunları anlatırken o halkın dilinden, dininden, geçmişinden ve geleceğinden faydalanır, bize en iyi şekilde yansıtmaya çalışırlar. Birbirleriyle temas halinde olan halklarda masallarında dahi birbirinden etkilenerek ve kültürlerini bir birine yansıtarak anlatırlar.
Yıllardır süregelen Ermeni ve Kürt toplumlarının da ortak payda da buluşan çok sayıda masalı vardır. Değerli yazar, çevirmen ve gazeteci Sarkis Seropyan bize Kürt ve Ermeni halkının ortak bir ürünü olan aşk masallarını Aşiq û Masûq adlı eserinde derlemiş. Ermenice kaynaklardan faydalanarak Türkçeye çevirdiği üç aşk masalını kapsayan bu güzide eser, Aras Yayıncılık aracılığıyla Nisan 2017’de raflardaki yerini aldı. Bu güzel eser Zeynep Özatalay‘ın eşsiz resimleri ve Hulusi Nusih Tütüncü‘nün tasarımı ile birleşince daha da anlamlı bir hal almış.
Resimlerdeki desenler, renkler ve çizgiler, Kürt ve Ermeni haklarının kültürünü, yaşayışını en güzel şekilde gözler önüne seriyor. Derlenen üç masaldan ilki olan “Sare Sipane veya Siyamanto ile Xıçazare” 19. yüzyılda Ermeni kültürel gelişiminde çok önemli roller üstlenen ve Anadoluyu gezerek kaynak kişilerden masal ve efsaneler derleyen Karekin Episkopos Srvantzdyants’ın yazıya döktüğü bir Kürt masalı olarak geçmektedir. Kürt halkının en çok bilinen ve uzun zamanlardan beri dillerden dilllere, coğrafyalardan cografyalara aktarılan bir eser. Günümüze kadar gelmeyi ve diriliğini korumayı başaran nadide masallardan biri. Birbirine sevdalı olan iki gencin mitolojik aşk hikâyesini anlatan ve bu anlatımı Kürt halk motifleri ile süsleyen eser, geçmişi bugünlere taşıması açısından olağanüstü öneme sahip. Kürt halkının önde gelen dengbejleri tarafından genelde “Siyabend-û Xecê” adı ile dillendirilen eserin bir bölümü şöyle:
“Siyamanto adamsa, sevmeyi biliyorsa eğer
Yarın törenle götürüyorlar beni, yetişsin,
Oku yayı omzunda, atına binsin,yolun ortasında dursun,
Kartal gibi saldırısın, atlı kalabalıktan kaçırsın beni,
Atsın atının terkisine, gidelim ikimiz Sare Sipane’nin zirvesine,
Orada dinlenelim aşk yapalım,
Örtünelim sis ve duman içinde,”
“Ben seninim Haso ,sonsuza kadar senin. Seviyorum seni, Leyla’nın Mecnun’u sevdiğinden de çok seviyorum. Seviyorum seni, kelebeğin ışığı, bülbülün gülü, dünyanın güneşi, bitkinin toprağı sevdiği kadar seviyorum. Sen benim ışığım, benim gülüm, sen benim güneşim, benim toprağımsın… Duyuyordu Haso, yüreği burkuluyor, çalıyor giderek daha güçlü üflüyordu kavalını.”
“Aşk dediğin denizin dibine iner ve yüzüne çıkar. Gökyüzüne uçar, dağlara taşlara, ağaçlara, ormanlara, nehirlere gider. Kurtların, domuzların, ayıların, aslanların içine bile girer.”