Kerpiç Reçeli bir ilk roman. Balkan göçmeni bir ailenin çocuğu olan Nagehan Kruç Şeremet’in kaleme aldığı ve tanıklıklardan yola çıkılarak oluşturulmuş bir metin. Baştan sona hüzünle kaplı olan kitap, yaşadığı yeri, yurdu ardında bırakmak zorunda kalanların geldikleri anavatanlarında hayata tutunmak için yaşadıkları sıkıntıları, zorlukları, yoksullukları ve ayakta kalma çabalarını anlatıyor.
Eşref Ağa, Üsküp’te oldukça varsıl bir insandır ve iki erkek evladı vardır. Ahmet ve Mehmet, birbirinden çok farklı karakterde iki kişidir. Ahmet zorba, insanlara eziyet etmeyi seven birisiyken, Mehmet babasının çok güvendiği ve işlerini ona devretmeyi düşündüğü çocuğudur. Gelelim görelim ki, Mehmet babasının umduğu gibi davranmak ve âşık olduğu kadınla babasının rızası olmadan evlenir. Eşref Ağa senelerce kadar küs kaldığı Mehmet’e -ki Ahmet, ettiği bulmuş vurulmuştur- kalan tüm servetini vermek ister ama nefesi yetmez. Mehmet, varlık ve rahat içerisinde yetişmiş bir ağa çocuğuyken beş parası olmayan ve yurdunu terk etmek zorunda kalan dört çocuklu, karısını yangında kaybetmiş bir halde bulur kendini. Üsküp’ten Bursa’ya göçerler.
Ender, en küçük çocuktur ve kitabın anlatıcı konumundadır. Bursa’da yakınlarının yanında konaklamaya başlarlar. Fakat yoksulluk içerisinde, kıt kanaat geçinmeye çalışarak… Ayakta kalmak ve geçimlerini sağlamak için olanca gücüyle çırpınan Mehmet, hastalanır. Tedavisi için de İstanbul’a gitmekten başka bir yol bulunmaz. Dört çocuk ve bu sefer hasta bir adam yeniden yollara düşerler. İstanbul’da Mehmet Darülaceze’ye yatırılır ve dört gariban çocuk, yine Üsküp’ten tanış olan Refik Bey’le ailesinin yaşadığı konağa sığınırlar. Konağın hanımı Abide Hanım, geldiklerinden itibaren hiç sevmediği bu dört yoksul çocuğa türlü eziyetler yapar. En büyük kızı evlendirir. Erkek kardeş Fehmi bir çırak olarak bir berbere işe yollanır. Abide Hanım, küçük abla Mesude’yi kendine hizmetçi yapar. Ender de daha çok küçük olduğu için sessiz, içine kapanık bir hayata hapsolur.
Türlü talihsizlikler, hastalıklar ve zorbalıklara maruz kalan bu kardeşler, sudan sebeplerle Refik Bey tarafından kapıya konulur. Üç kardeş ne yapacaklarını bilemez haldeyken iyi yürekli bir ihtiyar, Nebiye Hanım Samatya’nın sokaklarında kalan bu ufak çocuklara evini açar. Ender, doğdu günden beri yaşamadığı saadeti anneanne dediği Nebiye Hanım’ın evinde tadar. Yaşı gelip de geçmekte olduğu için okula yazdırılır. Fakat okulda zorbalıklara maruz kalır. Öğretmeni sahip çıkar, korur kollar. Anasız, babasız kalmış Ender’in haline içimiz acır, kırılıp dökülürüz.
Ender, küçükcük, talihsiz bir kız çocuğu olarak, ömrünce yaşadığı zorlukları ve ailesinin çektiklerini bölümler boyunca bize aktarır. Evlatlık gittiği evde huzuru bulur ancak küçük ablası evlenir, abiyle bir süre sonra görüşmez olur. Mutludur ama ailesi dağılmıştır. Yeni ailesiyle yaşamaya alışır. Hiç çocuğu olmayan ve evlat sevgisini Ender’le tadan Fazilet Hanım ve Cemal Bey, ona gözü gibi bakarlar. Seneler sorunsuz akar gibi gelir bir süre sonra… Fakat başına hiç ummadığı bir şey gelir. Âşık olur. Komşularının yakışıklı oğlu Ali İhsan gönlünü çalar…
Kitabın seyrini değiştiren ve türlü musibet olaya sebebiyet veren bir kırılma anıdır bu tanışma. Her şey yolunda giderken, ayakkabının içine kaçan taş gibidir. Ender, mutlu bir hayat umut ederken, çektiklerinin bittiğini düşünürken ve Ali İhsan’la evleneceğini umarken ihanete uğrar. Yeniden paramparça olur…
Kitap boyunca, Ender’in çocukluğundan ihtiyarlığına kadar yaşadığı zorlukları parça parça, bölüm bölüm, içimizi yakan detaylarla beraber okuruz. Çocukluğunu yaşayamamış, hiç gün yüzü görememiş bir çocuğun mutsuz bir ömür geçirmesine, ne yaparsa yapsın işlerin rayından çıkışına şahit oluruz. İstanbul zordur, insanları zordur, hayat zordur ve bunu her saniyesinde yaşatır. Biz de Kerpiç Reçeli boyunca, karakterlerimizin yaşadığı bu dram sarmalından nasibimizi bol bol alırız. Onlarla beraber dertlenir, üzülürüz. Nihayetinde mutlu bir son bekleriz. Bulur muyuz, bilinmez…
Kitap boyunca yoğun duygu durum ve sıkıntıları okurken, dönem geçişleri ve karakterlerin yaşlarının muğlak bırakılması bazen hangi yıldayız, karakterimiz kaç yaşında, diye kendimize sormamıza neden oluyor. Bazen çok büyük, sancılı ve sıkıntılı süreçler -örneğin Mehmet’in ölümü- o kadar süratle akıyor ki, kitap içerisinde karakterlerin o duyguyla nasıl mücadele ettiklerini merak ediyoruz ve görmek istiyoruz. Karakterlerin hayatlarındaki önemli olayların, onların ruhsal durumlarına etkilerini de satırlarda görmeyi dilerdim.
Nagehan Kruç Şeremet, 280 sayfa boyunca bizlere gerçek olaylardan yola çıkarak yurdunu ardında bırakmış göçmen vatandaşların, ülkemizde ayakta kalabilmek için yaşadıklarına, çektikleri zorluklara konuk ediyor. Onların dertlerine, sıkıntılarına konuk oluyoruz. Göç etmek zorunda kalanların görmediğimiz, işitmediğimiz, anlamadığımız, bilmediğimiz ve geçmeyen yurtsuzluk hissiyatına şahit oluyoruz.
- Kerpiç Reçeli – Nagehan Kruç Şeremet
- Destek Yayınları – Roman
- 280 sayfa