Bir kadın, bir erkek; tanışıyorlar ve bir ilişki başlıyor. Sonra kadın eş oluyor, erkek de koca.
Okumadan önce sadece postpartum sendromu yaşayan bir kadından bahsediliyor sanıyordum. Bir sanat canavarı olmak isteyen, hatta planlarında evlenmek olmayan bir kadının eş olmasıyla yavaş yavaş kendinden vazgeçmesi, sonra ise anne olması çıktı karşıma. Ama hayır, fazlası da var. Bu kitap sarsıntıları çocukla başlayan bir ilişkinin hikâyesi.
“Biri sizden en mutlu anlarınızdan birini hatırlamanızı istediğinde sadece soruyu değil, soranı da göz önüne almanız önemlidir. Eğer soru sevdiğiniz birinden geliyorsa bu kişinin çağrıştırmak istediği anıda yer almayı umduğunu farz etmeniz yerinde olur. Fakat yanılgıya düşerseniz ve çarpık bir kalbiniz varsa, bu en bariz ve şefkatli yaklaşımı unutup onun yerine kırlarda tek başınıza olduğunuz, kimsenin sizden sevgi dahil hiçbir şey beklemediği bir andan söz edebilirsiniz. En mutlu anınızın bu olduğunu söyleyebilirsiniz. Olur da böyle yaparsanız, bu en mutlu zamanlardan söz etmeniz, mutlu olmasını en çok istediğiniz kişinin mutsuz olmasına yol açar.”
Kendinden ‘eş’ diye bahseden kadın karakter, mutsuz, acı çekiyor. Bir yandan anılarıyla baş ediyor, bir yandan yaşamaya devam etmeye çalışıyor. Çocuklu hayatın zorlukları, geçim sıkıntısı, yazmaya devam etmek, evet Eş bir yazar ve bir öğretmen. Okur olarak Eşin acısının son bulmasını istiyorsunuz ama henüz sorunu tam olarak göremediğinizden nasıl olacağını da bilmiyorsunuz. Eş de bilmiyor, bir sorun var, onu görmezlikten geliyor, sanki üstüne battaniye örten çocukların kendilerini görünmez sanmaları gibi. Sorun kitapla beraber parça parça göz önüne çıkıyor. Yazara hakkını vermek lazım; insanı sarsan, vurucu bir üslupla anlatmış olanları.
“Ev sahibi olmanın nedeni belli insanları içeride, diğer herkesi dışarıda tutmaktır.”
“Ben kapı zilini duymaktan hiçbir zaman hazmetmedim. Sevdiğim insanların hiçbiri o şekilde çıkagelmezdi.”
İyi, düşünceli bir koca; deli komşunun bile kapısının önünü küreyen, bilinmez hastalıklara yakalananlara para gönderen, herkesle nezaketle selamlaşan. Ne sorun olabilir ki diye düşünüyor okur. Ama Eş, Kocayla aynı değil; kolaylıkla kin tutar ve kendine sorar, “benimle nasıl evlenebildi?”
Başlangıçta asıl sıkıntı, çocuk ve çocukla beraber Eşin mesleğinden uzak kalması diye düşünüyor okur. Çocuk büyüyor, yürümeyi öğreniyor, Eş öğretmenliğe geri dönüyor. Ama yine de bir şeyler ters, bir şeyler rahatsız edici. Koca evdeki tüm çalışmayan şeyleri tamir ediyor. Hayranlık duyulası bir erkek. Eş ikinci kitap için çalışamıyor ama zengin bir adam için gölge yazarlığı kabul ediyor, çünkü yetişmekte zorlanılan masraflar var. Aslında tipik bir aileyi anlatıyor yazar bize, ama farklı bir açıdan sunuyor.
“Komşularımızın bizi görünce bakışlarını kaçırmaları, kafamın içindeki o durmaksızın araba alarmı çalıyormuş hissi yetiyor da artıyor zaten.”
Eş, bir kadının aile denilen organizmayı yaşatmaya çalışmasına dair kuvvetli anlatımı olan bir kitap. Jenny Offil’in farklı anlatımıyla okuru gerçekçiliğe böyle hapsetmesi takdire şayan.
- Eş – Jenny Offill
- Domingo Kitap – Roman
- 188 Sayfa
- Çeviri: Duygu Akın