hep kitap etiketiyle raflardaki yerini alan Uydurmanın İncelikleri: Kurmaca Üzerine Kişisel Yaklaşımlar, hem yazar adaylarına hem de okurlara okuma ve yazma eylemini geliştirecek, düzenleyecek ve farklı deneyimler kazandıracak sorular ile bu sorulara 14 farklı yazarın verdiği cevaplardan oluşuyor.
Uydurmanın İncelikleri’ni hazırlayan Hakan Bıçakcı ile kitabın doğuş fikri ve okuma/yazma atölyeleri üzerine konuştuk.
İyi okumalar.
Öncelikle bu kitabın oluşum sürecinden bahsedelim. hep kitap’ın “Atölye” serisine böyle bir derleme hazırlama fikri nasıl oluştu?
hep kitap, var olan “Atölye” serisine bizim yazarların yanıtlarından oluşan bir kitap ekleme kararı almıştı zaten. Benden içeriği ve özellikle de soruları hazırlamamı istediler. Yani çalışmaya dahil olduğumda fikir zaten yayınevi tarafından oluşmuştu. Bana da soruları hazırlamak kaldı. Bir ön çalışma yaptım, sonra birlikte üzerinden geçtik soruların. Ardından ikinci aşamaya geçildi: Bu soruların yazarlara gönderilmesi.
Bölümlerde on dört farklı yazara, dört farklı konu üzerinden sorular yöneltiyorsunuz. Kitabı hazırlarken hangi kriterleri gözeterek bu yazarları bir araya getirdiniz, neye göre belirlediniz yazar listenizi?
Yazarları ağırlıklı olarak yayınevi belirledi. Farklı türlerde kalem oynatan, günümüzün sevilen yazarları vardı bu listede. Ben de birkaç öneride bulundum ve son halini almış oldu.
Bir önceki sorudan yola çıkarsak, yazarlarınıza yönelttiğiniz soruları nasıl belirlediniz?
Kurmaca, hikâye yapısı, edebiyat teorisi üzerine akademik çalışmalarda tekrar eden önemli konulara ve yazar etkinliklerinde sıkça sorulan sorulara yer verdik. Yanıtları farklılaşabilecek türden sorular seçmeye gayret ettik bir de. Benzer yanıtlarla dolu sıkıcı bir metin ortaya çıkmasın diye. Ve sonuç beklediğimizden bile daha renkli oldu.
Böyle bir çalışma hazırlamanın yazar ve okur kitlesine nasıl bir fayda gütmesini arzuladınız?
Doğrudan bir faydaya odaklanmadık. Yazarlara ve yazar adaylarına olduğu kadar, okurlara da yönelik bir çalışma oldu bence. Meraklısına diyelim.
Uydurmanın İncelikleri – Kurmaca Üzerine Kişisel Yaklaşımlar / Haz. Hakan Bıçakcı / hep kitap atölye
Çalışmanızda odak noktanız, roman yazarları ve öykücüler. Şiiri bu kurmacanın, “uydurma”nın dışında mı görüyorsunuz? Sizce şiir, tür olarak, edebiyatın neresinde yer alıyor? Diğer türlere göre, gerek okurun bakış açısı gerekse yayın piyasasında, daha arka planda mıdır yoksa şiirin bu tarz çalışmalarla üretilemeyecek bir tür olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Şiir daha soyut bir noktada yer alıyor kuşkusuz. Ve tabii ki şiir üzerine de böyle çalışma yapılabilir. Şiir teorisi üzerine sayısız çalışma var zaten. Benim ve katılan yazarların çoğunun kalem oynattığı alanlardan yola çıktığımız için roman ve öykü odağımızdaydı.
Önsöz’de kitabı hazırlarken kendi deneyimlerinizden, size yöneltilen sorulardan ve atölye çalışmalarınızdan yola çıktığınızdan bahsediyorsunuz. Soruları yanıtlayan tarafta olmak istememenizin haklı bir gerekçesi var ancak kısa özetlerseniz, sizin için nedir “uydurmanın inceliği”?
Evet soruları hazırladığım için bir de yanıtlamak istemedim. Önsözde de yazdığım gibi, kendim çalıp kendim oynuyor durumuna düşmemek için. Bizim coğrafyada kurmaca hak ettiği ilgiyi görmüyor. Daha çok uydurma olarak görülüp küçümseniyor. Özellikle erkek nüfus tarafından. Bu nedenle “kurmaca” yerine inadına “uydurma” demek istedik ve uydurmanın hiç de kolay bir iş olmadığını vurgulamak için de “incelikleri” eklemesini yaptık.
Her yazarın kendine has bir tekniği, dili ve üslubu olduğu aşikâr. Yanıtları aldıktan sonra kendinize daha yakın bulduğunuz ya da edebiyat tarihinde (günümüz dahil) düşüncelerinizle örtüşen yazarlar var mı, kimler?
Bazı yanıtları kendime daha yakın buldum kuşkusuz ama bunun bir önemi yok tabii. Her okur üzerinde farklı yanıtlar bu etkiyi yaratacaktır. Ayrıca bazı yazarların tam tahmin ettiğim gibi bazılarınınsa hiç beklemediğim yanıtlar verdiğini fark ettim. Ve bazı yanıtlar aynı konudaki kendi görüşümün doruluğunu sorgulattı bana. Bunlar da kitabın zenginlikleri arasında sayılabilir bence.
Bu çalışmanın bir devamı ya da benzeri farklı çalışmalar hazırlamayı düşünüyor musunuz?
Şahsen ve şimdilik hayır ama bu soruyu yayınevine sormak lazım asıl.
Yaratıcılığın yazara değil, metne atfedilebilecek bir şey olduğunu söylüyorsunuz. Atölye çalışmalarınızı ve atölyelere yapılan eleştirileri de göz önünde bulundurursak, sizce yaratıcılık, bir metin oluşturma sanatı, öğrenilebilir, atölyelerle kazanılabilir bir şey mi? Atölyelerin amacı tam olarak nedir, ne sağlar okura/yazar adayına?
Yazmak da diğer sanat dalları gibi tabii ki öğrenilebilir. Bunun aksini iddia etmek yanlış bir ideoloji. “Sen okur olarak kal, ben de tanrı vergisi yeteneğimle yazarlığıma devam edeyim,” ideolojisi. Herkes yerini bilsin tutuculuğu. Ama tabii her bu konuda okuyan, eğitim alan yazar olacak diye bir iddia da olamaz. Yetenek faktörünü göz ardı etmemek gerekir. Benim katıldığım atölyeler sadece yazar adaylarına yönelik değil, sıkı okurların da aynı şekilde ilgisini çektiğini görüyorum. Ve doğrusu da bu bence.
Bir metin yaratırken “uydurmanın inceliği” neleri yapmazsak kaybolur? Sizce yazma eyleminde kaçınılması gereken şeyler nelerdir?
Bu konuda söylenecek ve tartışılacak sayısız konu var. Burada birine yer vereyim. Fazla duygusal yaklaşıp işi iç dökme edebiyatına çevirmek tehlikeli mesela. Düşünsel perspektifi kaybedip günlük yazar gibi bakmamak lazım konuya. Gerçek edebiyat duygularını kâğıda dökmek değil çünkü, o duyguları okurda uyandırabilmek.
Kitabın “Kaynakça” bölümünde, hazırlık aşamasında faydalandığınız kitapları sıralıyorsunuz. Bu kitaplar dışında, sizin yazma eyleminizi şekillendiren ve temellendiren, takipçilerimize önerdiğiniz kuram kitapları nelerdir?
Kaynakçada ağırlıklı olarak edebiyat üzerine kitaplar var. Bunlara ek olarak sinema kuramı ve teorisi üzerine yazılan kitapları da öneririm. Ben bu konuda sinemayı ve edebiyatı istisnai birkaç durum dışında ayırmıyorum. İkisi de bize bir hikâye anlatıyor sonuçta ve ikisinin de ortak noktası kurmaca, yani uydurma.