Şu edebi dünya, ne güzel ve çirkin hikâyeleri gördü. Aşkın sadece fiziksel özelliklere bağlı olmadığını ne yazarlar dillendirdi. Hatta Schopenhauer’e kadar ne filozoflar bu duruma kafa patlattı. İsveç edebiyatı geri kalır mı sandınız…
Bir Garip Aşk Öyküsü, İsveçli yazar Carl-Johan Vallgren’in Metis Yayıncılık‘tan çıkan romanı. Sanırım kitabın orijinal ismi; ”O harika aşkın tarihi”. Ama kitabı okuyan biri olarak hangi başlığı seçerdin deseydiniz; Metis çok iyi iş çıkarmış derdim. Ve ne yalan söyleyeyim; bir aşk ne kadar garip olmayabilir ki diye düşünüp kitabı aldım. Doğru başlık seçimi bir kitap daha sattı (onaylandı).
Kahramanlarımız on dokuzuncu yüzyıl başında Königsberg’de bir genelevde aynı anda farklı fahişlereden doğarlar. Kızımız (Henriette Vogel); akça pakça, bakmalara doyulamayan büyüdüğünde annesinin mesleğini yaparsa tek başına nice evler açar diyebileceğiniz cinsten bir güzelliğe sahip. Oğlumuz (Herkül) ise adeta karabüyü ayininde doğmuş olduğuna inanılan bir hilkat garibesi. Fiziksel özellik tasvirini her okuduğunuzda, zihninizde farklı bir yaratık canlanıyor. O kadar yani. Çirkin sıfatı yetmiyoroğlu yetmiyor. Sağır ve dilsiz olması da cabası fakat insan zihnini okuması, dahası da insan zihnine girip onlarla konuşabilmesi, kahramanımızı oyunda tutuyor.
Roman, görsel olarak birbirine zıt iki kahramanı birbirine daha çocukken âşık olmalarıyla başlayıp tabii ki onları ayırarak devam ediyor. Herkül’ün yeteneği başına bela oluyor. Sirk merkalılarından, kumar düşkünlerine, birçok kişi yeteneğinden nemalanmak için peşine düşmesi yetmiyormuş gibi; şeytan olduğuna inanan ve onu yakmak isteyen engizisyonculardan da paçayı kurtarması gerekiyor. Ama ne derler bilirsiniz; “Madem ki ayrılık var, kavuşmak nasıl olmaz…”
Kitap, on dokuzuncu yüzyıl Avrupa’sından kalma bazı yargı ve inanışların nasıl devam ettiğini bize gösteriyor. Ölüm hâlâ bir kez ödenen bir borç… Kumarbazlar heyecanlarıyla kışkırır… Ve insanların bazı düşüncelerini hiç öğrenmememiz gerçekten de hayırlıdır.
Diğer yandan, edebi alemde sıkça vurgulandığı gibi doğa güzellik olarak kadınlara daha cömert davranmış. Kadın olduğum için söylemiyorum onca yapılan tasvirlere metaforlara bakın. Doğada güzel olan, cins bakımından kadın. Onu anladık. Ama neden iç güzelliğe bakmak hep bize düşüyor. Bir hikâyede kadın çirkin olsun erkek iç güzelliğe baksın diye feminist ikâmelerimden uzak kalamıyorum. O bilişsel olgunluk hep bizden beklenilmesin rica ederim. Maskelerin ardındaki güzelliği arayan hemcins kahramanları yorduğunuz yeter sayın yazarlar. Saygılar.
- Bir Garip Aşk Öyküsü – Carl-Johan Vallgren
- Metis Yayıncılık – Roman
- 312 Sayfa
- Çeviri: Ali Arda