Ernest Hemingway, 1899 yılında Chicago da dünyaya geldi. Annesi müzisyen, babası doktor olan Hemingway ilk yazılarını okul gazetesinde yayınladı. Birinci Dünya Savaşı patlak verdiğinde liseye gidiyordu. Ama sol gözündeki rahatsızlıktan dolayı orduya alınmadı; o da Kızıl Haç isimli yardım kuruluşuna katıldı. Savaşta İtalyan askerine yardım ederken bacağından yararlandı. İtalya devleti ona Gümüş Onur Madalyası verdi. Amerika’ya geri dönen Hemingway 1924 yılında tekrar Paris’e döndü. Paris de geçirdiği yıllar onun yazarlık kariyerinde dönüm noktasıydı. Zamanının en iyi yazarları ile tanışma fırsatı buldu ve bu onu yazmak konusunda cesaretlendirdi.
1936 yılında yavaş muhabiri olarak İspanya’ya gitti. Tam 3 yıl sonra ölümsüz eseri ve Amerikan edebiyatının başyapıtı olarak değerlendirilen Çanlar Kimin İçin Çalıyor isimli romanını tamamladı. Roman Politzer ödüllü aday oldu ama bir juri üyesinin karşı çıkmasından dolayı ödül alamadı.
Eşinden boşanan Hemingway 1946 yılında Küba’da Mary Welsh ile evlendi ve 1959 yılına kadar burada kaldı. Küba’nın Amerikan mülklerini devletleştirme kararını alması sonucunda Amerika’ya geri döndü. Ruhsal sağlığı iyice bozulan Hemingway elektro şok tedavisi gördüğü hastahaneden çıktıktan iki gün sonra kendi av tüfeği ile intihar etti.
Çanlar Kimin İçin Çalıyor, Hemingway’ın bizzat tanıklık ettiği İspanya İç Savaşı’ndaki mücadeleyi sade ve basit diliyle anlattığı eseridir. Eser Amerikalı İspanyolca profesörü Robert Jordan etrafında dönen olayları anlatır. Ayrıca yıllarca savaş muhabirliği yapan Hemingway bu eserinde savaşı, kaybettirdiklerini ve anlamsızlığını da dile getirir.
Kitabın isminin 1924 yılında yayınlanan din adamı John Donne ait bir vaaz dan geldiği söylenir.
“Hiç kimse tek başına bir ada değildir. Herkes kıtanın bir parçası, bütünün bir bölümüdür. Deniz, sahildeki toprak kesiğini götürürse bununla bütün Avrupa biraz daha küçülecektir… Her insanın ölümü beni küçültür, çünkü insanlığın tamamıyla bağım var. Bu nedenle çanın kimin için çaldığını öğrenmeye çalışma, çünkü o senin için çalıyor…“
Eserin bir sinema uyarlaması ve Amerikalı grup Metallica tarafından kitap ile aynı ismi taşıyan bir şarkıda mevcuttur.
Daha fazla uzatmadan sizleri bu büyük eserden yaptığım alıntılarla baş başa bırakıyorum.
Ama insanın içinde bir adam seni sevdi mi onu kör eden bir duygu var. Sen bu duyguyla onu kör edersin, kendini de kör edersin. Sonra bir gün, hiçbir neden yokken, seni gerçekte olduğun gibi çirkin görür, artık kör değildir, sonra da sen onun seni gördüğü gibi kendini çirkin görürsün, erkeğini ve duygunu yitirirsin.
Eğer korkmak gibi bir lüksün yüreğine çöreklenmesine izin verirsen, senle iş yapmak zorunda olanlara da bulaşacaktır bu korku.
Ama bir insanı vurmak, koca adamlar olduğunuz halde kardeşine el kaldırmak gibi bir duygu veriyor.
Bağnazlık tuhaf şeydi. Bağnaz olmak için haklı olduğunuza iyice emin olmanız gerekir, insanın kendisini tutması kadar başka hiçbir şey bu kesinliği, haklılığı sağlayamaz.
Ama ister Tanrı’yla olsun, ister Tanrı’sız, adam öldürmenin bir günah olduğunu düşünüyorum.
Ağacı ancak çürüyen dallarını doğrayarak sağlıklı kılabilirsin, ancak öyle gelişebilir, serpilebilir bir ağaç. Çürümenin yok edilmesi içinse gözle görünür hale gelmesi gerekir.
Seni bugün gördüğümde sevdim, hep sevmiştim ama daha önce seni hiç görmemiştim.
Cumhuriyet’e gözüm kapalı inanmışım ben. Cumhuriyet’e tüm yüreğimle inanıyorum, inançlıyım.Dinsel inancı olanların gizemli şeylere inancı gibi inanıyorum ona.
Sen beni sevmesen de ben seni ikimize yetecek kadar seviyorum.
Fakat iyi adamların hepsi neşelidir. Neşeli olmak iyi bir şeydi ve iyi olmanın da bir işareti sayılabilirdi. Neşeli insan yaşarken ölümsüzleşmiş gibi oluyordu. Fakat böyle insanlara artık rastlanmıyordu. Evet, dünyada artık neşeli insan kalmamıştı. Oldukça az kalmıştı.
– Sanki uzun zamandır tanıyormuşum gibi konuşuyorum seninle
– ” Böyle olur” dedi Robert Jordan, “insanlar birbirlerini anladıklarında böyle olur.”
“Qué cosa más mala es la guerra” dedi kendi kendine. “Savaş ne kötü şey ” demekti bu.
Kaygılanmak korkmak kadar kötüydü.Her şeyi zorlaştırmaktan başka işe yaramazdı.
-“Komünist misin sen?” diye sordu kadın.
-“Hayır, antifaşistim.”
-“Ne kadardır?”
-“Faşizmin ne olduğunu anladığımdan beri.”
- Çanlar Kimin İçin Çalıyor – Ernest Hemingway
- Çeviri: Erol Mutlu
- Bilgi Yayınevi
- 496 sayfa