Sarah Bekewell’in Varoluşçular Kahvesi isimli kitabı, adı itibariyle bir kurgu roman izlenimi verse de değil; varoluçuluk hakkında bir kitap. Fakat bu onun roman tadında okunmasına engel değil. Meselemiz felsefe aleminin en anlatılmaz, yaşanır akımı: Varoluşçuluk. Sarah Bakewell de böyle sorarak başlıyor: “Sahi nedir bu varoluşçuluk?”
Varoluşçuluğa giriş niteliğinde tanımlamaya çalışayım. Varoluşçuluk insanın bu dünyadaki yerini ve konumunu sorgulayan ve neticede insanın ne olduğunu belirleyen tek varlık olduğuna hükmeden canımın içi bir akımdır. Varoluşçuluk bize sen özgürsün arkadaş, der. Mesela bu yazıyı sonuna kadar okumakta ya da hemen başka bir sayfaya geçmekte özgürsünüz. Bu yazıya bayılabilir ya da onu şimdiye kadar okuduğunuz en kötü metin olarak tanımlayabilirsiniz. Kim olduğunuza ve ne yapacağınıza siz karar verirsiniz. Hatta karanlık ve ıssız bir sokakta elinde silahla karşınıza biri dikildiğinde bile kaçmak, onunla dövüşmek ya da başınıza geleceklere sessizce rıza göstermek gibi şıklardan birini seçecek olan sizsiniz. İnsan sonsuz bir özgürlükle kuşatılmıştır ve bu onu hayata karşı sorumlu ve bu sorumluluktan dolayı kaygılı yapar.
Şimdi Varoluşçular Kahvesi’nden devam edelim. Varoluşçuluk denilince akla gelen ilk isimler şüphesiz Jean Paul Sartre ve Simone de Beauvoir’dir. Varoluşçular Kahvesi’nde Jean Paul Sartre eksenli olarak varoluşçuluğun tarihi aktarılıyor. Fenomenoloji ile – yani nesneler bize nasıl görünüyorsa öyle tanımlanmalıdır diyen akımla – tanışan Jean Paul Sartre’ın bunu varoluşçuluğa dönüştürmesi, bir adım geriden, Heidegger ve Kiergekaard’tan başlayarak 1980’e dek bu işe bulaşan filozofların fikirleri, o yılların siyasi ve sosyal geri planı felsefeye aşina değilseniz dahi kolaylıkla anlaşılacak bir biçimde anlatılıyor. Ama en önemlisi tüm bunlar filozofların hayat hikâyeleri eşliğinde sunuluyor. Filozof bir insandır; başına olaylar gelir, toplumsal gelişmelerin bir öznesi ve nesnesidir, zamanının ürünüdür. Üstelik bahsettiğimiz dönemler iki dünya savaşı arası, II. Dünya Savaşı ve onun sonrasındaki soğuk savaş dönemidir. Bu olayların düşünürlerin hayata bakışını etkilememiş olması imkansızdır. Dolayısıyla varoluşçuları bağlamından ve toplumsal koşullarından koparmadan okumak, onları anlamak için önemlidir. Sadece fikirlerin sosyolojik nedenlerini tespit etmek için değil, o dönemde yaşanan insan hikâyelerini göstermesi bakımından da anlamlıdır. O hikâyeler tarihin ardında yatan ve esası oluşturan hikâyelerdir. Mesela Husserl’in 40.000 sayfalık arşivinin Nazi işgali sırasında nasıl kaçırıldığının hikâyesi hem çok heyecanlıdır hem de insanlık mirası adına çok değerlidir. Zaten bu yıllar bahsettiğimiz üzere dünya tarihinin büyük ve tüm insanlığı etkileyen olaylarının yaşandığı bir zaman dilimidir. Heidegger’in Nazi yanlısı olması, Sartre’ın savaş sonrasında komünizmin yanında saf tutması, Camus ile şiddet konusundaki fikir ayrılıkları, Merleau-Ponty ile sorumluluk alma konusundaki farklı düşünceleri bize filozofların yaşadıkları olaylardan çok normal olarak nasıl kopamadıklarını gösterir. Filozof fildişi kulesinde oturan biri değildir, o yaşadığı zamandan etkilenen ve onu etkileyen biridir.
Varoluşçular Kahvesi, akıcı bir dille yazılmış, anlaşılır bir kitap. Zaten kitabın alttan alta aktardığı mesaj, felsefenin sadece birkaç kişinin anladığı teorik bir şey olmadığıdır. Felsefe bizzat yaşamın içindedir. Felsefede mesela önümdeki kahve fincanı, elimdeki kalem içindir. Onları anlamak ve hakkında konuşmak gerekir.
Kitabımız varoluşçuluğun sergüzeştini ve köşe taşlarını anlatıyor. Bu akım elbette derya deniz bir konu, 330 sayfalık bir kitaba sığmaz. Varoluşçular Kahvesi bize kapıları açıyor, aynı akımdan farklı bakış açılarıyla çıkmış filozoflardan istediğimizi yakından tanıma fırsatı sunuyor. Ben kendi adıma Merleau-Ponty’yi seçtim. Algının Fenomenolojisi’ni merak ediyorum.
1962 yılında doğan İngiliz yazar Sarah Bakewell’in 2010 yılında Ulusal Kitap Eleştirmenleri En İyi Biyografi Ödülü’nü alan ve yine Domingo Yayınevi’nden çıkan “Nasıl Yaşanır – Ya Da – Bir Soruda Montaigne’nin Hayatı ve Cavaplamak İçin Yirmi Teşebbüs”ünü de okuma listeme aldım.
İyi okumalar.
- Varoluşçular Kahvesi – Sarah Bakewell
- Domingo Yayınevi
- Çeviri: Emre Gözgü
- 424 sayfa