Kurgu kitapları okurken dikkat ettiğim şeylerden biri metnin yazarı ne kadar yansıttığı oluyor. Eseri yazarından bağımsız salt metin olarak değerlendirmeye dayalı kuramsal anlayışı eksik buluyorum. Bana göre hem yazarı hem de metni birlikte ele alan değerlendirmeler çok daha anlamlı sonuçlar veriyor. Zira yazarın üslubu ve karakterinin yanında dili, dini, etnisitesi, kültürü gibi unsurların kitabın içeriğini önemli oranda etkilediği kanaatindeyim. İlay Bilgili’nin öykü kitabı Talan bu fikrimi pekiştirdi. Kurgu olması hasebiyle Bilgili’nin muhayyilesini yansıtmanın yanı sıra doğduğu coğrafyayı ele alışıyla da onun geçmişi ve aidiyetine dair malumat içeriyor.
Talan, Monokl Yayınları’nın ilk öykü kitabı. Yüz dört sayfalık kitapta on dört öykü yer alıyor. Doğa tasvirleri Anadolu’dan kültürel esintilere dönüşerek sembolizm, metafor ve analoji olarak satırlara dökülüyor. İlay Bilgili mekân olarak kimi zaman İstanbul’u kullanırken çoğunlukla Çukurova’yı seçmiş. Mekân kullanımı aynı zamanda yapılan tasvirler nedeniyle dekora dönüşerek okuru içine alıyor. Özellikle Çukurova’nın coğrafyası, yerel özellikleri, kültürel yapısı ve kendine has konuşma dilini yansıtıyor. Bunda yazarın Çukurovalı oluşu en büyük etken elbette. Bilgili bir anlamda doğduğu topraklara vefa borcunu ödüyor diyebiliriz. Yalnız, yazarın tavrının sorgulayıcı bir vefa duygusu olduğunu belirtmek gerekiyor. Zira öykülerinde gözünü kısıp kültür güzellemesi yapmıyor Bilgili. Var olan neyse onu acı ve duyguyu içine alan bir metinle aktarmaya çalışıyor.
İlay Bilgili öykülerinde bir yandan çok yabancısı olmadığımız Anadolu kültüründen detaylara yer verirken bir yandan da felsefi ve edebi figürlere atıflarda bulunuyor. Satır aralarında Antik Yunan felsefesine uğrayıp Kafka’ya selam gönderiyor. Diğer yandan, onun öykülerinde sadece kurgusal bir hikâye anlatmadığını söyleyebiliriz. Sosyal meselelere değinerek kronik bir gerçekliği metinlerine taşıyor. Hayatımızın büyük bir bölümünü şekillendiren toplumsal cinsiyetçi bakış açısı üzerinden ötekileştirilen, bastırılan, hor görülen, ezilen kadının durumunu anlatıyor. Kadına kanıksatılan rolün hayatı nasıl dramatikleştirdiğini gösteriyor. Buradaki dramatik sözcüğü acının ve çaresizliğin ötesinde merhametsizliği ve vurdumduymazlığı da içeriyor.
Bilgili’nin eleştirel bakış açısında kadın en belirgin unsur lakin sadece kadınla sınırlı olmadığını söyleyebiliriz. Öykülerde çingene ya da çocuklar gibi geri plana atılmış toplumsal katmanlar görülebiliyor. Genel anlamda Talan’ı bir varoluş sorgulaması olarak okumak da mümkün. Tüm bunlarla birlikte İlay Bilgili kadını öne çıkararak yaptığı sorgulayıcı üslupla tersinden erkeğin de konumunu/rolünü tartışmaya açmış oluyor. Ülke şartlarında bu tartışma pek mümkün gözükmüyor olsa da dikkate alınması gereken bir detay olduğu düşüncesindeyim. Sonuç itibariyle İlay Bilgili öykülerinde sadece edebi bir metin ortaya çıkarmıyor; aynı zamanda içinde yaşadığı(mız) toplumun eleştirel açıdan sosyo-kültürel fotoğrafını çekiyor.
- Talan – İlay Bilgili
- Monokl Yayınları – Öykü
- 104 sayfa