“Ben çocuğum. Annemle babam beni bu dünyaya davet ettiler ve geldim. Bir çocuğu dünyaya davet eden herkes, onu beslemekle, giydirmekle, duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlüdür. Ben hiç kimseye borçlu doğmadım. Ne anne-babam ne de bir başkası benimle annen seni dokuz ay karnında taşıdı, annen seni emzirdi, annenin sütünü ona borçlusun gibi cümleler konuşabilir. Ben hiç kimseye borçlu doğmadım. Ama annem ve babam, bana borçlular. Sofralarındaki yemeği benimle paylaşmak zorundalar. Ben çocuğum. Kusurum yok. Olumlu olumsuz herhangi bir şey hissetmekte özgürüm. Üzülebilirim, öfkelenebilirim, korkabilirim, herhangi bir şeyden memnun olmayabilirim. Hislerimi ve düşüncelerimi ifade etme hakkım var. Ben çocuğum. Yaşım yok. Var olduğum tüm anlar boyunca yine çocuk olarak kalırım.”
Bu sözler yine İthaki Yayınları tarafından çıkarttığı “İyi Aile Yoktur” ve “İyi Toplum Yoktur” kitap serisinin üçüncüsü olarak görülebilecek “Bütün Çocuklar İyidir” kitabının yazarı Nihan Kaya‘ya ait. Nihan Kaya, kurmaca eserler yanında edebiyat, psikoloji ve estetik teori üzerine de yazan bir yazar. Eğitimini ilk olarak Boğaziçi Üniversitesi’nde İngiliz Edebiyatı üzerine yaptıktan sonra, İngiltere’de çeşitli okullarda eğitimine devam etti. Bir çok Avrupa ülkesi ile Amerika’da edebiyat ve psikoloji alanında konferans tebliğileri sundu. Yazarın bundan önceki iki kitabının başlığından da anlaşılacağı üzere, burada olumsuz kipler kullanan yazar, bu kitapta çocuklar için oldukça olumlu ve onları o sevecen halleri ve hakları bağlamında ele almış. Kitabın tüm kısımlarında yazarın çocuklara olan o tutkulu sevgisi anlaşılabilmekte. Nihan Kaya, kitabı yalnızca çocuklar için değil, yetişkinler için de yazdığını belirtmiş. Yazara göre ister çocuk olalım ister yetişkin, hepimizin içinde anne, baba, çocuk var ve sıkıntılarımızın tamamı, içimizdeki anne babanın, yine içimizdeki çocuğu ezmesinden kaynaklanmakta. Bunun düzeltilmesinin yolu ise, çocuklara dair önyargılarımızı kırmaktan geçmekte.
Kitapta çeşitli çocuk halleri ile çocukların büyüklerce anlaşılmazlığının örnekleri sunulmuş. Bir bakıma pedagojik gösterge olarak olumsuz davranış kalıpları da gösterilmiş. Defne’nin bamya yemeği istememesi, Nihan’ın muhallebi yanaklı çocuğu kovalaması, Defne’nin tabağındaki yemeği bitirmesinin ya da metrodaki Ali’nin pusette oturmasının zorunlu mu olduğu? gibi sorular ve yanlış hareket tarzlarına geliştirilecek büyüklere öneriler, çocuklara çocuk gibi bakabilmeyi sağlamakta.
Yazara göre tüm çocuklar iyidir. Kötü çocuk, kusurlu çocuk, hasta çocuk yoktur. İçimizdeki çocuk da iyidir. Önemli olan içimizdeki çocuk gözüyle çocuklara bakmaktır. Kitabın bu sevgi yaklaşımı eminim çocuklara bakışta belli bir farkındalık yaratacaktır. Benim kısa bir süre önce çocuklara dair basit ama kişisel bazı gözlemlerim olmuştu. Yemek yediğim masaya gelen sevimli bir kız, önümdeki sandalyeden başını saklayarak bir nevi saklambaç oynamaya çalışıyordu. Ona her ilgimi gösterir karşılık verdiğimde gülümsemesi yüzüne konuyordu. İlgi ve oyun arzusu çocuğun büyüklerden en büyük beklentisi. Sevgi hissetiren her bir bakış mutlaka çocuk da bir karşılık bulmakta. Bir başka zaman ise bindiğim metroda annesine daha ilerdeki durakta bineceği için bir başka metronun gelmesini bekleyen yolcuyu gösteren erkek çocuğun annesine, “bu niye binmiyor?” dediğinde annenin ona cevap vermemesinin onda yarattığı o meraklı halinin tatminsizliği, çocuğun sabırla ve tüm sevgiyle yaklaşımında büyüklerin bazı noksanlıklarının olduğunu gösteriyordu. Ben de Nihan Kaya’nın kitabını okuduktan sonra bir daha şu kanıya vardım ki, çocuklar hiç kirlenmemiş halleri ile o kadar masumlar ki, onlara yönelik tüm kayıtsızlıklar aslında bizim masumiyetimize halel getirmekte. Çocuklar büyükler arasındaki kavgaların, yanlış ebeveyn tarzının, ulusların savaş politikalarının hep en kaybedenleri. Çocukların bizim sevgimize ihtiyacı bulunmakta. Onların dünyası ile akıl sağlığını yitirenlerin ya da bir ihtiyarın saflık durumları birbirine o kadar benziyor ki, kanuni düzenlemelerin en hassası onlara ilişkin olmalı, zira hakikatin yolu o çocuk naifliğinde saklı. Tıpkı yazarın kitabın sonunda belirttiği gibi, “…içimizdeki çocuk anlaşılmayı, yardım çağrısının duyulmasını bekliyor. Onu duyabilmeyi öğrenebildiğimizde kendimize doğru anne-babalık etmesini de öğreneceğiz ve o zaman kendiliğinden sorunlarını çözen, haklarını savunabilen bir insana dönüşeceğiz.”
Sizi bilmem ama hiç bir görüntü ya da sanat yaratısı da buna dahil, babasına aşkla bakan küçük kızın bakışından daha etkili olamaz. Çocuklara, o meleklere, biz cadılardan uzak kendi dünyalarında, tıpkı Ferenc Molnâr’ın “Pal Sokağı”nda yarattığı o çocuk düşler gibi bir dünya bırakabilmenin uğraşısında olmak gerekir. Çocuğun büyüme imkanı hiçbir şartta elinden alınamamalı. Çünkü o sevimli çocuk dünyasıdır ki, tüm dünyaya egemen olursa, ta Kant’tan beridir ciddi manada savunulagelen ulusların o zengin birlikteliği böylelikle sağlanabilir, yani çocuk sevgisi burada da turnusol kağıdı gibi.
Çocuklar ve çocuklar üzerine nitelikli bir kitaptan bahsedilirken, sanatların en çocuksusu olan şiirden bahsetmek olmazdı. Seçkimiz Behçet Necatigil’den, o sevimliliklerini, kokularını hissetmeye, çocukların hep iyi gün görmelerine şiirle imkan bulmaya, okuyuculara…
” …Et, şeker, süt bulsunlar.
Giyimli, tok ve rahat.
Gitsinler okullara
Sınıflarını geçsinler.
Büyükler biraz daha yorulsun,
Onlar da büyüsünler,
Onlar da mesut olsunlar.
Geçti, kaç savaş ezikliği,
Çocukları düşünsünler.
Çocuklar iyi gün görsünler”
- Bütün Çocuklar İyidir – Nihan Kaya
- İthaki Yayınları
- 68 sayfa.