Kaz, Anatidae familyasına dahil olan, yani ördekgillerden bir kuş türüdür. Ayakları perdelidir, suyun üzerinde rahat hareket eder. Çok yükseklerden uçabildiği gibi (8 kilometre yüksekten uçabilmektedir) yerde ot ya da böcek yerken de gözlemleyebilirsiniz. Kindardır, kovalayışı meşhurdur. Erkek ve dişisini ayırt etmek güçtür, çünkü yetişkinleri genelde aynı boydadır. Ülkemizde yetiştiriciliği yapılır, etinden ve tüyünden yararlanılır. Kuğudan küçük ördekten büyüktür. Genellikle ördekle karıştırılır. Ama ördek değildir.
Bazı sebeplerle benim şahsen insan türüne benzettiğim bir hayvandır, kuşgillerdendir. Bir kuş türüdür.
Kültürümüze öyle yerleşmiştir ki, “kaz” öbekli birçok atasözü ve deyim Türkçede kendine yer etmiştir. Bunları sıklıkla günlük hayatımızda kullanırız. “Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez” mesela. Başka birçok kullanımı var, yazı içerisinde başvuracağım bu deyimlere de.
Neden böyle bir giriş yaptığımı merak edenler, merak içinde kalmasınlar. Birazdan okuyacaklarınız için bir ön hazırlık olsun istedim. Levent Cantek’in Kuş Eppeği isimli kitabı, ufak lokma yiyen kuşgiller önsözüyle başlıyor. Saksağan, kırlangıç, iyi dostları kargalar, şişman güvercinler ve pıt pıt serçelerden bahsediyor. Ama kazlardan bahsetmiyor. Haksızlık olmasın, dedim. Kazlardan da ben bahsedeyim istedim.
Kuş Eppeği, ufak lokma yiyen kuşlardan yola çıkarak, edebiyat ve sanat tarihimizde yeri olan, çoğu bilinen, bununla beraber bir kısmı değer görememiş insanların kısa, bir lokmada yutulabilecek portre çalışması, şeklinde tanımlanabilir. Tanım yapmak gerekiyor tabii ki. Nihayetinde ortada bir emek var, yadsıyamaz ve yok sayamayız.
Portre, yalnızca resim, fotoğrafçılık ve heykel dallarında başvurulan bir yöntem değildir. Edebiyatta da portre çalışmalarına rastlamak mümkün. Ülkemizde edebi portre çalışmaları pek yapılmadığı için, pek bilinmez. Keşke daha çok yapılsa… Dünya edebiyatında güzel örnekleri mevcuttur. Merakı olanlar araştırıp güzel örneklerine ulaşabilirler. Mesela Gorki’nin kaleme aldığı ve Yordam Kitap’tan çıkan Edebi Portreler, güzel bir çalışmadır.
Kuş Eppeği, bu bağlamda üşengeçlikle kaleme alınmış, doyurucu olmayan, öznel bilgilerle dolu bir çalışma olmuş. Çoğu bilinen sanatçı ve yazarlar hakkında, hiçbir yeni bilgi taşımayan şiirsel anlatımla süslenmeye çalışılmış, yazarların portre çizimleriyle desteklenmiş, minik, boyut ve içerik olarak çok minik bir kitap. Portre çalışması deyince, insanda merak uyandırıyor. Biraz önce bahsettim, ülkemizde pek türüne rastlamak mümkün değil çünkü. Levent Cantek’in kaleminden çıktığını da duyunca, merak ediyorsunuz. Lakin “kazın ayağı hiç de öyle değil”. Tam bir hayal kırıklığı. Sayfaları bir bir geçerken, unuttuğumuz, anmayı bile unuttuğumuz nice güzel insana rastlayıp onlarla alakalı bir tülü sarsmaya yetmeyecek kadar esinti bile oluşturamayan anlatımlar… Çok üzüldüm. Güzel niyetin altını doldurmak yerine, bütünlükten vazgeçmemek uğruna üç-dört cümleden oluşan ve insanda hiç merak uyandırmayan anlatımlara başvurulması… Ardında kocaman bir okuma geçmişi olduğunu hissettirse bile, “ben ne kadar da çok okudum ve bunları biliyorum, bakın işte!” duygusunu bastıramıyor.
Portre yazmak, cesaret isteyen bir şey. Kuracağınız cümleler bıçak sırtı olmamalı. Nihayetinde toplumsal algılara hitap eden bir çalışma girişimi. Herkesin bir yazardan okuduğu, bir yazardan gördüğü başka bir şey. Kitapta geçen birtakım cümleler paylaşmak istedim. Fakat hepsini paylaşmayacağım. Sadece Suat Derviş ile ilgili bir alıntıyı buraya koyacağım, görseliyle beraber. Ne demek istediğimi anlayacaksınız;
“Gazetenin kadın sayfası.” Bu cümle yeterli, bahsettiğimi anlatmaya sanırım.
Bir de başka bir açıdan bakmak istiyorum kitaba. Böyle bir çalışmayı, posta yoluyla herhangi bir yazar yayınevine ulaştırsaydı ne olurdu acaba? İletişim Yayınları’nın editör kadrosu, şüphe duymadan, olduğu gibi bu çalışmayı basar mıydı? Bu tamamen kişisel bir merak. Belki başkaları da merak ediyordur…
Edebiyat dünyamıza katkısı konusuna gelince… Bunu zaman gösterecek; belki kitap çok beğenilecek ve yenilerinin önünde bir yol açıcı olacak. Belki de hiç sevilmeyecek, başarısız bir girişimin öyküsü olacak. Bilmiyorum. Lakin portre konusunda bir girişim olması açısından, sadece bu açıdan kıymetli bir çalışma. İçeriği okur olarak beni, lanse edilen düşünceyi yansıtamaması nedeniyle tatmin etmedi. Harcadığım zamana üzülmedim diyemem…
Kuş Eppeği, güzel isim. İsimden ziyade bir kılıf. İsim aynı zamanda kitaplar için bir kılıftır. Hikâyesi olan bir kılıf. Pazarlayan bir kılıf. “Yolunacak kaz”lar için iyi bir kılıf. Tamamen pazarlama stratejisi. Okur, daha iyisini hak ediyor. Kusura bakmayın. Güzel bir hikâyen varsa, satamayacağın şey yoktur. Hikâye iyi, kılıf güzel, içerik olmamış…
Söylemem gerekiyordu bunları; çünkü dediğim gibi, bu işte yetkin değilim ama okurun daha iyisini hak ettiğini düşünüyorum.