Şeffaflık Toplumu, son zamanlarda sık sık karşıma çıkan kitaplardan biriydi. Bu noktada okuma isteği uyandıran ve kitabı ilgi çekici hale getiren en önemli özelliği ise üzerinde durduğu kavramlar. Yazar; şeffaflık, enformasyon, görünürlük gibi kavramlar ekseninde neoliberalizm eleştirisini ortaya koyuyor. Özellikle çoğu zaman olumlu bir anlam atfedilen şeffaflık, yazara göre bünyesinde şiddet barındırıyor.
Şeffaflık mecburiyeti görünürlüğe tabi olmayan her şeyi şüpheli bulur. Şiddeti buradadır. s.29
Özgürlük kavramı üzerine düşünürken Chomsky’nin Rızanın İmalatı kuramını hatırlamak, bizi doğru bildiklerimizi sorgulamaya götürecektir. Kilit noktası; zora, şiddete, baskıya başvurmadan rıza üretimi ve sonucunda da toplumsal meşruiyet kazanımı olan kuram bağlamında iletişim kanalları, rıza üretiminde başat öneme sahip. İstediğimizi veya kabul ettiğimizi sandığımız ‘şeyleri’ gerçekten kendi irademiz ile mi istiyoruz yoksa kendisine sahip olan sınıfın çıkarına uygun enformasyon üreten ve gündem oluşturan medya sonucunda o ‘şeylere’ razı mı ediliyoruz?
Devamında ise “uyum sağlayarak” sistemin işleyişini pekiştiriyor, üretimimize, insan ilişkilerine, kendimize yabancılaşıp türsel özelliğimiz olan praksisi gerçekleştirme yetimizden vazgeçiyoruz. Tektipleşen, standartlaşan ve tek boyutlu hale gelen bireyler haline geliyoruz.
Sınırsız özgürlük ve iletişim topyekun kontrol ve gözetime dönüşüyor. s.12
“Aşırı enformasyon ve aşırı iletişim hakikat eksikliğinin, dahası varlık eksikliğinin belirtisidir” diyor yazar. (s.23) Bilgi çağı ve onun alametifarikası hızlı iletişim de olumlu gördüğümüz tanımlamalar arasında. Öte yandan bir nesneye, kavrama çok fazla maruz kalmak da o şeye karşı hissizleşmeye, duyarsızlaşmaya; bizim için anlamının yitirilmesine yol açıyor. “Bu medya ortamında enformasyon, eğlence, imaj ve politika arasındaki sınır infilak edip içe göçmekte, enformasyon bombardımanının yarattığı entropi sonucu gerçekleşen bu içe göçme kitlelerin sessiz yığınlar haline gelmesine neden olmaktadır.” (Sibel Karaduman – Modernizmden Postmodernizme Kimliğin Yapısal Dönüşümü)
Anlamsızlığa ve zihin bulanıklığına yol açan enformasyon bombardımanları, egemen sistemin devamlılığının garantisini sağlar. Reklam panoları, telefonlarınıza gelen bildirimler, ekranda birden beliren pop-up reklamlar vb şekillerde o kadar çok mesaja maruz kalıyoruz ki bunlara yönelik refleksler geliştirmiş durumdayız.
Eserde dikkat çeken diğer kavramlar da aşırı-görünürlük ve teşhir. Kapitalizmde her şeyin pazara uygun hale getirilmesi ve meta olarak sergilenmesi toplumun pornografikleşmesine neden olur. Bir cümlesinde “et haline gelen beden” diyor yazar, sosyal medya ve metalaşma bağlamında oldukça etkileyici bir cümle. Yazar, güzelliğin çıplaklıktan ziyade sır ve bilinmezlik barındırdığını vurguluyor.
Eserin son bölümü olan Kontrol Toplumu‘nda disiplin toplumu ve kurumlarına değiniyor. Gözetimin yalnızca yukarıdan aşağıya değil toplumun her kesimini kapsayacak şekilde gerçekleştiğini aktarıyor. Bu noktada kitapta daha derinlikle bir çalışma için uygun bir konu ele alındığı halde bazı bölümlerde incelemelerin kısa tutulduğunu düşünüyorum. Ayrıca son bölüme yönelik ileri okuma için Althusser’in Devletin İdeolojik Aygıtları incelenebilir.
Byung-Chul Han da tıpkı Chomsky gibi sisteme entegre oluşumuzu, üstelik bunu yaparken kendi isteğimizle yaptığımız yanılgısına kapılmamızı ele alıyor ve dilimizden düşürmediğimiz özgürlük ve şeffaflık gibi kavramların geldiği son noktayı irdeliyor.
Örtüsüz olarak sunulan nesne hayal gücünü devreden çıkarır. s.32
- Şeffaflık Toplumu – Byung-Chul Han
- Metis Yayınları – Edebiyatdışı
- Sayfa: 78
- Çeviri: Haluk Barışcan