İlya İlf ve Yevgeni Petrov, On İki Sandalye romanını 1920’lerde yazmış. Romandan önce İlf ve Petrov hakkında bir iki kelam edelim. 1900’lerin başında doğan yazarlarımız 1900’lerin ilk yarısının siyasi iklimi içinde eserler verir. Romanın Barış Özkul tarafından yazılan önsözünde de değinildiği gibi bahsettiğimiz dönemde demokratik bir ortam yoktur. Mizah bir eleştiri yöntemi olarak hoş karşılanmamaktadır. İlf ve Petrov kişisel farklılıklarına rağmen Tolstoyevski takma adıyla beraber ilk metinlerini yazarlar. Ve sonrasında On İki Sandalye ve Altın Buzağı gibi eserler verirler. İlf 1937’de veremden ölürken Petrov’un hayatına son veren 1942’deki İkinci Dünya Savaşı’nda isabet eden bir Alman füzesidir.
Gelelim On İki Sandalye’ye… Bu kez hiç yapmadığım bir şekilde romanın eksi ve artı yönlerini sayarak değerlendirmek istiyorum.
On İki Sandalye eski bir soylu olan nüfus müdürü Vorobyanikov’un kayınvalidesinin ölüm döşeğinde ona pırlantalarını eski evlerinde kalan on iki sandalyeden birinin döşemesine sakladığını söylemesiyle başlar. Vorobyanikov işi gücü bırakıp sandalyelerin peşine düşer. Ona bu yolculukta yeni tanıştığı bir genç olan Ostap Bender eşlik edecektir. İkili sandalyelerin peşinde oradan oraya gezip dururlar.
Benim için romanın en olumlu yönlerinden biri bahsedilen ortamda mizahı gayet güzel kullanabilmiş olması ve okunması zevkli bir kitap olmasıdır. Kitabımızın mizahi ve akıcı bir dili var. Başka bir olumlu yönü, finali. Sonunu kesinlikle böyle beklemiyordum. Bu nedenle Goodreads’te 3,5’tan 4 verecekken dolu dolu bir 4 yıldız verdim. Bir diğer artısı önsözde ve arka kapakta belirtildiği üzere 1920’lerin Rusya’sının tam bir panoramasını vermiş olmasıdır. Devlet daireleri, sosyal yaşam, insani ilişkiler bir karnaval havasında anlatılıyor.
Olumsuz yönlerine bakacak olursak… En son bahsettiğim olumlu özellik bir yönüyle olumsuzluğa dönüşüyor zaman zaman. Biz roman okumak istiyoruz, 1920’lerde Rusya nasıldı araştırması değil. Okuduğumuz romanlardan yazıldığı döneme dair bir şeyler öğrenmek ve onu sosyolojik bir belge olarak görmek çok değerlidir. Ancak araç, amacı aşmamalıdır. Burada bu panorama roman akışını bozma ve romanı dağıtarak uzatma pahasına verilmiştir. Tekrar karşımıza çıkmayacak kahramanların hikâyelerinin gereksiz ayrıntılarla anlatılması isim ve karakter yükü yaratmıştır. Benim tercihim bu panoramanın fona yedirilmesi olurdu. Bir diğer nokta sandalyelerin peşine düşen papazın romanın baş karakterleriyle neredeyse hiçbir gerçek çatışma noktası oluşturmadan arada bir romana girip çıkmasıdır. O olmasaymış da roman aynı biçimde olurmuş. Kendisi döneme bir gönderme olabilir ama fena halde havada kalan bir karakter olmuş. Romanın ortasında yazarların papazın akıbeti için ipucu vermemeleri de olumsuz bir noktadır.
Ayrıca olumlu ya da olumsuz bir anlam yüklemeden sadece bir tespit olarak belirtmek gerekirse romanın baş kahramanlarından Ostap Bender’in babası Türktür ve romanda arada bir Türkiye’den bahsedilir.
Kısacası farklı bir Rus kalemden 1920’lerin Rusya’sını okumak isterseniz On İki Sandalye eğlenceli ve şaşırtıcı sonlu bir hikaye olarak vakit ayırmaya değer.
Ve son olarak İletişim Yayınları’na duyarlılığından dolayı bir teşekkürüm var. Kitaplardaki anlatım bozuklukları ve baskı hataları kırmızı çizgimdir. Elimdeki baskı bu açıdan çok kötüydü, zira baskı hatalarıyla doluydu. Bu durumu İletişim’e iletince bana bu hataları düzeltmek için kitabı yeniden bastıklarını söylediler ve ertesi gün yeni baskıdan bir tane gönderdiler. Teşekkürler.
İyi okumalar!
- On İki Sandalye – İlya İlf ve Yevgeni Petrov
- İletişim Yayınları – Roman
- Çeviri: Mehmet Özgül
- 448 Sayfa