Cesaretten bahsedebilmek için önce korkuları konuşmak gerek desem? Çünkü cesaretin ortaya çıkabilmesi için korkulan şeyin üzerine gidilmesi gerekir. Aslında neye karşı cesur olduğumuzu anlamanın ilk koşulu belki de budur. Korkulan hiçbir varlık ya da durum olmasaydı daha büyük sorunlarla başa çıkabilmeyi becerebilir miydik? Bu meseleleri irdeleyen ve benzer sorulara cevap arayan bir kitaptan bahsedeceğim: Dicembre’nin Sıra Dışı Evi. Antonia Murgo, eserinde zıtlıkları bir araya getirerek fantastik bir dünya kurguluyor. On yaş ve üzeri okurlara hitap eden eser, İlk Genç Timaş’tan çıktı. Çevirisinde ise başka çocuk kitaplarından aşina olduğumuz Esma Fethiye Güçlü yer alıyor.
Kitabın ana çatışmalarından biri, korku yoksa cesaretin de olmayacağı. Panzehir gibi adeta. Bu iki duygunun birbirini desteklediğini gösterebilmek için yazar Bay Moonro’nun evine dadı olarak giden Bayan Dicembre’nin ve bu evin sahibi olmasına rağmen kendi çocuklarına ve başka çocuklara korkuyu öğretmek isteyen Bay Moonro’nun da korkuları olabileceğini görüyoruz. “Öcü” olarak bilinen bu adamdan doğal olarak pek çok kişi korkarken -özellikle de çocuklar- onun amacının çok başka olduğunu anlıyoruz kısa sürede. Evine gelen dadıların hiçbiri kalmayıp maalesef hepsi kaçınca Bay Moonro ilan verme yoluna gider ve böylece yolları sirkte büyümüş fakat şimdilerde bir işsiz olan Dicembre ile kesişir. Genç kadın patronunun “öcü” olduğunu öğrendiğinde ise Bay Moonro kendini şöyle ifade eder:
“Önemli olan yaptıklarıma bir tepki vermeleri ve tek başlarına ya da biraz yardım alarak korkularının üstesinden gelmeleri. İnsanlar çocukken öcüye duydukları korkuyu yenerlerse büyüyünce diğer korkuların üstesinden de gelebilirler. İşte, artık biliyorsunuz. Hâlâ bir canavar olduğumu mu düşünüyorsunuz?”(s.34)
Kısa süre içinde onu korkutucu bir varlık olarak görmeyi bırakır Dicembre; çünkü bu sıra dışı evde genç kadın kendini gerçekleştirme fırsatı bulur. Bir sirkte büyüyen bu genç kadın için sirk dışında bir hayat söz konusu olmamıştır ve bu sürecin ardından pek çok işe girmiş fakat çoğunda bir dikiş tutturamamıştır. Burası o yüzden kendisi için büyük bir sınav yeri hâline gelir; dadılığın ilk ve en önemli görevini yerine getirebilecek midir? Belki bu da onun yenmesi gereken korkusudur. Tıpkı herkesin başka başka korkuları olduğu gibi… Bunu anlaması için Dicembre korkularının üstüne gitme cesaretini gösterebilecek midir?
Romanda üstünde durulan bir başka konu da birbirinden çok farklı karakterlerde insanların eğer isterlerse ortak bir noktada buluşabilecekleri. Kendinden farklı olana karşı ön yargıların yıkılmasını pek çok meselenin önüne koyuyor yazar bu eserde ve Bay Moonro da dahil olmak üzere oğulları ile Dicembre’yi karşı karşıya getiriyor. Corvin adlı küçük oğlu, aniden buhar olup çaydanlıktan, sobadan, bacadan çıkarken Dicembre bu oğlan karşısında zorlandığı her anda onun sadece koca evin içinde canı aşırı sıkılan bir çocuk olduğu gerçeğini aklında tutabilecek midir? Bu büyük sınav karşısında sadece dadılığı değil ön yargıları, karşısındaki insana bakışı da sorgulanmaktadır. Öyle ki aile içinde iki kardeşi babaları bile gözünde eşit tutamamışken bir dadının bununla sınanması elbette ki yazarın özellikle yaptığı bir şey. Bay Moonro’nun Corvin’den büyük bir oğlu daha vardır ve romanın kilit bir noktasında karşımıza çıkar. “Öcü”nün yani Bay Moonro’nun Ay Klanı’ndan farklı özellikler gösteren oğlu babası tarafından nasıl kabullenilecektir? Bizim gibi olmayan insanları ötekileştirmenin de onlar için bir tür ceza olduğu üzerinden giderek minik okurların ufkunu açıyor böylece yazar. Bunu yaparken de romandaki aksiyon bir an olsun azalmıyor üstelik. Bay Moonro yaşananlar neticesinde insanın öz oğullarının bile bir olmadığını ve bunun bir sorun ya da eksiklik meydana getirmediğini idrak ediyor elbette ama bu ne yazık ki biraz sarsıcı oluyor. Başkalarıyla aramızdaki bireysel farklılıkların ilişkilerimizi zedeleyecek bir şey olmadığına aksine bağımızı kuvvetlendiren bir unsur olduğuna dikkat çekiyor yazar. Bu izlek sebebiyle aklıma Feridun Oral’ın yine bir çocuk kitabı olan eseri Farklı Ama Aynı geldi. Orada direkt olarak fiziksel engellerimiz üzerinden ele alınan bu konu burada karakterler hatta mizaç odağında işleniyor. Fakat her şekilde de bizden farklı olanın, farklı düşünenin, farklı hissedenin bizi beslediğini anlıyoruz; tıpkı cesaretimizi besleyen korkularımız gibi… Farklı olandan korkmayı değil onla bağ kurmayı öğretiyor bu kitap minik okurlara bu yolla. Hatta bu kişiler ailemizden biri bile olsa. Çünkü özellikle bir çocuğun eksiklikleri ya da daha doğrusu farklılıklarının en çok ailesi tarafından kabullenildiğini görmeye ihtiyacı oluyor. Bu konuları sıra dışı bir evde dadılık yapan bir genç kadının yaşadıkları üzerinden kurgulayan İtalyan yazar Antonia Murgo’nun başka kitaplarını da okumayı diliyorum.
2022’nin en iyi çıkış yapan kitabı dalında en saygın ödüllerden biri olan Strega Ragazze e Ragazzi Ödülü’nü alan Dicembre’nin Sıra Dışı Evi’ ni her yaştan okurlara öneriyorum.
- Dicembre’nin Sıra Dışı Evi – Antonia Murgo
- İlk Genç Timaş – Roman
- 192 sayfa
- Çeviri: Esma Fethiye Güçlü