Mahallenizde karşı komşu, sıkça bulunduğunuz otobüs durağının ilk müdavimi, bakkala girince tanımasanız dahi “İyi akşamlar!” diyebileceğiniz biri Barış Bıçakçı. Yani kitap bana, onu bu şekilde tanıttı. Çok büyük, olağan dışı şeyler yazmıyor. Bunu iddia etmiyor ve zaten peşinde olduğu şey de bu değil gibi. Bıçakçı, alelade insanın en doğal zaaflarını, kırıklarını, telaşesini anlatıyor. Bunu öyle bir yapıyor ki, okurken karakterle kendinizi kıyas halinde ya da tek vücutta hayal edebiliyorsunuz. Elbette “Ankara”lı bir anlatım ile.
Ben Barış Bıçakçı okumadan önce, sosyal medya aracılığıyla fark etmeden beklentimi çokça yükseltmiş olacağım ki, okuyunca umduğumu bulamadım açıkçası. “Barış Bıçakçı’yı Ankara’da yaşamadan anlayamazsın zaten.” diyenler oldu, diyecekler de olacaktır muhakkak. Buraya bir açıklama getirmek istiyorum: Bence bir kere bile olsa farklı bir şehre dahil olmuş biri, başka bir kentte olmanın hissini de kolaylıkla tahmin edebilir. Dolayısıyla, Ankara’da yaşamış olmak elbet farklı bakış açıları getirebilir kitabı yorumlar ya da okurken, ama bariz bir şekilde etkileyeceğini düşünmüyorum, düşünemiyorum.
“Sinek Isırıklarının Müellifi” toplu konut sakini Cemil’i anlatıyor. Kitap yazmak için mesleğini bırakan, eşini seven ve bunu hissettiren -düştüğü çelişkilere rağmen- , monoton bir hayat süren, bunu değiştirmek isteyen ama pek de bir şey yapmayan, anlatıldığı kadarıyla gençliğini ve dirliğini kaybetmemiş bir Cemil var karşımızda. Anlatmaya da çok gerek yok aslında onu çünkü eminim ki her okur Cemil’i tanıdıktan sonra “A, a! Ben zaten onu biliyormuşum!” diyecek. Günlük hayatı tasvir ediş, olaylara karşı verilen tepkiler, yapılan tanımlar yalın, içten ve sahici. Yalnız kullanılan dil bana basit geldi. O da yazarın karakteri midir, diğer kitaplarında da böyle midir, bilmiyorum. Kaldı ki, dilin bu özelliği de edebiyatın göreceli konularından biri.
Bence kitabın en saf ve güzel hissi, her nerede olursanız olun sizde bir eve dönme arzusu uyandıracak olması. Hazırlıklı olun.
Kitapta sinek ısırığı gibi rahatsız edici bir şey bulamadım. Bu benim aradığım şeylerdendir, sizi bilemem. Son sayfasını da herhangi bir ifade ile kapatmadım ama Cemil’i tanımış olmak güzeldi. Buna sevindim.
İyi okumalar!