Bir ay önce Stefan Zweig’tan Freud isimli kitabında Sigmund Freud’u okumuştum. Stefan Zweig bu kez aynı yayınevinden çıkan Nietzsche’de Alman düşünür Friedrich Nietzsche’yi anlatmış. Anlattıklarını 149 sayfaya sığdırmış ve bence bu kez su gibi akmaktan çok, çağlamış.
Nietzsche’de Nietzsche’nin hayat hikâyesi değil okuduğumuz. Yani falanca yerde doğdu, filanca okulu okudu gibi bilgiler bulamıyoruz. Gerek de yok zaten, internetten bir iki saniye içinde bulmak mümkün bunları. Nietzsche’nin felsefi düşüncelerini de anlatmıyor Zweig. Onun yerine Nietzsche’nin ruh hallerinin, arka kapakta da dediği üzere “…zaaflarının, alışkanlıklarının, tutkularının ve saplantılarının peşine düşüyor…” ve onun “…varoluş acısına, insanlardan uzaklaşmasına ve mecburi inziva hayatına…” ışık tutuyor.
Kitap 11 bölümden oluşuyor. Okurken insani yönüyle Nietzsche dikiliyor karşınıza. Ancak ilaçlarla uykuya dalabilen ve müthiş baş ağrıları çeken, en ufak bir aşırılıkta başına bela olan sindirim sistemi yüzünden tatsız tutsuz yemekler yiyen, görme yetisinin neredeyse tamamını yitiren Nietzsche’nin bu somatik hallerinden içindeki müthiş enerjinin ızdırabını öğrenirken bir yandan da bu ızdıraplardan mutluluk duyduğunu kestiriyoruz. Çünkü o “fanatik bir hayat savunucusudur, varlığındaki her şeyi sever.” (sayfa 43) Hem rahatı yerinde bir insandan ne beklenir ki! Nietzsche’ye göre hiçbir şey, zira bilgi acıdan doğar. Bu bilgi ki her şeyi sorgulatmalı, geride enkaz bırakmalı, yerleşik her şeyi yerle yeksan etmelidir. Herkes yapamaz bunu. Nietzsche şöyle sorar:
“İnsan hakikatin ne kadarını kaldırabilir?” (Sayfa 74)
Nietzsche köklerinden koparak, giderek yalnızlaşarak bu hakikatin peşinden gider. İçindeki enerji öyle müthiştir ki kendi hızına bile yetişemez bazen. Kitabı okurken Stefan Zweig’ın dilinde de aynı coşkunluğu buldum. Sanki o da Nietzsche gibi giderek coşkusunu arttırdı. Kitabı kapattığımda kendimi uuzn bir koşunun sonunda nihayet durmuş gibi hissettim.
İyi okumalar.
- Nietzsche – Stefan Zweig
- Zeplin Kitap
- Çeviri: Mine Bali
- 149 Sayfa