Özellikle Dinlenme ve Rahatlama Yılı kitabı ile ile dikkatleri üzerine çeken Amerikalı yazar Ottesa Charlotte Moshfeg’in yazdığı Ölümü Ellerinde Tutarken, kitabın ana karakteri Vesta’nın dünyasında adım adım artan gerilim dozuyla okuru kendine bağlarken, bir anda kayışı kopartıp kitabı zihni allak bullak eden bir bulmacaya çeviriyor.
Ottessa Charlotte Moshfeg’in enteresan bir hayatı var. New England Konservatuarı’nda öğretmen olan Hırvat bir anne ve İranlı Yahudi bir babanın çocuğu olarak 1981 yılında Boston, Massachuessts’te doğmuş. Ufak yaşta piyano ve klarnet çalmayı öğrenmiş. Barnard College’da edebiyat okumuş. Ardından Çin’e taşınmış. Burada bir yandan İngilizce eğitimi verirken akşamlarını da bir punk barda çalışarak geçirmiş. Yirmili yaşlarındayken Çin’den New York’a gelmiş ve Overlook Yayınevi’nde çalışmaya başlamış. Brown Üniversitesi’nde de yaratıcı yazarlık üzerine yüksek lisans yapmış. İlk kitabı McGlue 2014 yılında, ikincisi Eileen ise 2015’te yayınlanmış. Moshfeg bu romanıyla Hemingway Vakfı/Pen Ödülü’nü kazanmış ve 2016 yılında da Booker Ödülü kısa listesine girmiş. Yine aynı kitapla Ulusal Kitap Eleştirmenleri Kurmaca Ödülü’nde finale kalmış. New Yorker, Paris Review, Granta, Vice gibi mecralarda yayınlanan öykülerinden bir derleme olan Homesick for Another World’ü 2017’de çıkarmış. Ertesi yıl ise esas çıkışını yaptığı Dinlenme ve Rahatlama Yılı’nı yayınlamış. Ottesa Charlotte Moshfeg, kısa süre önce de okuru bulanık bir zihinle ‘gerdirme’ konusunda ilk romanıyla kafa kafaya giden, İthaki Yayınları’ndan Burcu Denizci çevirisiyle yayınlanan Ölümü Ellerinde Tutarken romanıyla Türkiyeli okurların karşısında. Kitap, büyükşehirden kaçarak köpeği Charlie’yle birlikte dağ başında bir kasaba olan Levant’ta taşınan Vesta’nın, köpeğiyle ormanda turlarken karşılaştığı bir notla, takıntının epey üzerine taşıyıp bir hayat memat meselesi haline getirmesini konu alıyor.
“Adı Magda’ydı…”
“Adı Magda’ydı. Onu kimin öldürdüğünü asla kimse bilmeyecek. Ben öldürmedim. İşte onun cesedi.”
Yukarıda bahsettiğim, uçmasın diye üzerine beş tane taş koyulmuş bu tuhaf notla tanışmasıyla açılıyor Ölümü Ellerinde Tutarken. Notun tuhaflığı cinayet masayı ilgilendirecek bir mesaj niteliği taşımasından gelmiyor sadece. Zira ortalıkta kan izi yok, çevrede herhangi bir kıyafet parçası yok, hepsinden önemlisi ortada bir ceset yok! Charlie’nin bile tenezzül etmediği, belki de Levant’ın tek asayiş derdi olan kafası dumanlı gençlerin kasaba eşfrafını makaraya almak için oynadığı bir oyun, bilmiyoruz. Vesta da bilmiyor. Ancak günlerini bu sıkıcı kasabada, peşini bırakmayan geçmişi ve külleri henüz göle savrulmamış halde evin bir yerinde duran müteveffa kocası Walter’ın hayaletiyle geçiren Vesta’nın bir şekilde ilgisini çekiyor.
Kurgu tesadüfleri sever!
Biz Vesta’nın monoloğu gibi ilerleyen ve Levant’ın coğrafi ve demografik özelliklerini anlattığı sayfalarda kasabaya adapte olurken Vesta da iyiden iyiye kendini Magda’nın cinayetini çözmeye adamanın adımlarını atıyor. Önce kendini bir polis yerine koyarak, aynasızların cinayet çözme sistemlerini izliyor. Kendi kendine notlar alıyor. Bu yöntem sarmayınca bu defa gerilim romanı yazarlarının, kitaplarını yazarken nelerden faydalandığına bakıyor. Yazarların vakayı çözme işi kafasına yatınca da buradan yürüyor ve gerçek bir gerilim romanı yazarmış gibi karakterlerin, mekanların özelliklerini bir bir kafasında kuruyor. Bir yerden sonra Vesta için kafasında kurduğu tüm o kurgu yerli yerine oturuyor ve kasabada karşılaştığı (!) bazı tipler de nedense Vesta’nın senaryosundaki kişilerle uyuşuyor. Vesta’nın içine düştüğü girdap da bu tesadüfler (!) zincirinden sonra başlıyor. Ancak ben de bu tesadüfler zincirini burada afişe edersem büyü bozulacağı için zincirin diğer halkalarını tıpkı yazar gibi okura bırakıp kitabı toparlamaya geçiyorum.
Memento – Makinist
Ölümü Elinde Tutarken için Kevin Power (oyuncu olan mı Irak gazisi yazar mı, belirtilmemiş), “Moshfeg, kahramanlarının ve okurlarının derisini yüzüyor, tıpkı bir cerrah ya da seri katil gibi, ta ki geriye sadece bir boşluk kalana kadar,” yorumunu yapmış. Evet, yazar Moshfeg gerçekten de Magda’nın cinayetiyle ilgili beyin fırtınası yaparken gayet yavaş, adım adım ilerleyerek kendi kurgusunun kabuğunu elinde hiçbir şey kalmayana kadar soyuyor. Ve geriye bir boşluk kalıyor. Aslında boşluğun içinde boşluklar demek daha doğru. Zira Vesta bir yerden sonra kontrolden çıkıyor ve kendini bu boşluklar âleminde buluyor. Biz de onun peşinden sürükleniyoruz ve tabiri caizse Vesta’yla beraber elimizi attığımız yeri kurutarak o boşluğun içine hapsoluyoruz. Yazar Vesta’yı ve okuru oradan çıkarmamak için kitabın son sayfasına kadar bizi satırlarda kilitli tutmayı başarıyor. Eklemeden bitirmeyelim: Moshfeg’in gerilimi basamak basamak tırmandırmasının yanında bu türde pek rastlamadığımız edebi dili de yine okurun kafasını ayrı bir yerden yakalayıp içine çekiyor. Her ne kadar çarpıntı dozuyla bir oturuşta bitirilecek bir kitap olsa da Ölümü Elinde Tutarken’in edebi yönden de doyurucu bir roman olarak da ayrıca okunmayı hak ediyor. Son söz olarak da ben diyeyim Memento, siz deyin Makinist. Anlayan, anlamıştır sanırım…
- Ölümü Ellerinde Tutarken – Ottessa Moshfegh
- İthaki Yayınları – Roman
- 168 sayfa
- Çeviri: Burcu Denizci