Fotoğraf: Jr Korpa
“Annem bana her zaman ‘Sen canavarların insan olmadıklarını ya da insanların bir çeşit canavar olmadıklarını nereden bilebilirsin ki?’ derdi.”
Uzmanlara göre uyumadan önce bir şeyler hayal etmek uyumayı kolaylaştırır. Belki de bu yüzden uyuyakalması için çocuklara kitap okuruz. Henüz sınırlarla tanışmamış hayal gücü; duyduğu canavarları renklere ve biçimsiz şekillere sokar ya da bulunduğu yeri uçsuz bucaksız gökyüzünde inşa eder. Kapanan gözlerin ardında işleyen hayal gücü, uzaklaşan ebeveynin ayak seslerinden hiç etkilenmeyecek kadar güçlüdür.
New York Times’ın 2021’in Öne Çıkan Kitapları ve The Washington Post’un 2021’in En İyi Fantastik, Bilim Kurgu ve Korku Kitapları listelerine ismini yazdıran Strange Beasts of China, Çin’in Tuhaf Canavarları başlığını taşıyarak Selen Özcan çevirisiyle Timaş Yayınları tarafından aralık ayında yayımlandı. Çin’in Tuhaf Canavarları’nın yazarı Yan Ge, 2021 yılında davet edildiği bir sohbette, “Ben bunu çok genç bir yerdeyken yazdım. Bunu sadece yaşla ilişkilendirmeyin. Ama yine de kitabı düşünüyorum: 21 yaşındaydım ve bu dünya içerisinde savunmasız, duyarlı ve şok edici bir şekilde sınırlarımın olmaması bakımından canavarlara daha çok benziyordum. Bu birazcık da hükümdarın kıyafetlerini giymiş bir çocuk gibi hissettiriyor ve ben sadece o çocuğun ilgilenebileceği şeyleri söylüyordum.” demiş. Bu da çocukluğun verdiği kalıplara sığmaz hayal gücünün kitaptaki canavarları yaratmış olduğu hissimi kuvvetlendirdi.
Kitabın sonuna geldiğimde uzun bir koşunun ardından o nefes darlığını fark ettim. Halbuki o kadar zorlanarak ve o kadar kaplumbağa adımlarıyla okumuştum ki ona rağmen böyle bir son seçeneklerimin arasına bile girmezdi. Hatta kendime “senin de anlamadığın şeyler varmış demek ki, pes et.” dediğimi hatırlıyorum. Kitabı bitirdiğim vakit okurların yorumlarına baktığımda bu histe yalnız olmadığımı da gördüm. Çoğu sahiden pes etmişti bile. Fakat söyleyeceklerime başlamadan önce şunu iliştirmek istiyorum: Hissedeceğiniz o yabancılıkta yalnız değilsiniz. Bu yaşadığınız huzursuzluk sonunda size bir şeyleri fark etmenizi sağlayacak.
“Her şeyi bilirsiniz, baştan sona tüm ayrıntılarına kadar bilirsiniz fakat deli gibi davranırsınız, bu da gülünç olur. Hiç bilmiyormuş gibi davranırsanız bu daha da gülünç olur.”
Anlatıcı, zooloji bölümünde lisans eğitimi alan fakat sonrasında bir sebeple eğitimini tamamlamaktan vazgeçerek yaşadığı Yongan şehrinde bilindik bir gazeteye insanlarla aynı hayatı sürdüren canavarların hikâyesini yazarak oldukça beğenilen bir yazardır. Yongan şehri birçok canavarın da ev sahipliğini yapmaktadır. Bu bildiğimiz tüylü, çirkin, olduğundan büyük ve katlanılmaz şeyler yapan canavarlardan farklı olarak neşe canavarı, keder canavarı, zavallı yol canavarı, görkem canavarı, deli gibi seven canavar, geri dönen canavar, bin mil canavarı, genç canavar gibi isimlerden oluşan ve insana benzeyen özelliklere sahip özel canavarlardır. Yan Ge, canavarları bölümlere ayırarak her bir bölümde kullanım kılavuzu tadında canavarın hoşlandıkları ve fiziksel özellikleri hakkında bilgiler vermiş olsa da beklenildiği gibi ütopik bir olayla okurunu karşı karşıya bırakmaz. Anlatımı genellikle canavarın tanıtımı, o canavar ile tanışma aşaması, canavarı gazete yazısında anlattığı bir hikâyesi ve o canavarlarının yaşadıkları son sıralamasında ilerliyor. Bu şekilde birkaç bölüm okuduktan sonra daha önce dile getirdiğim gibi Yan Ge’nin hatta kitabın içerisindeki Yan Ge’den bağımsız olan yazarın anlatmak istediğini anlamadığımı ve bırakmam gerektiğini düşündüm. Psikolog bir arkadaşımla bu durumu konuşarak bir nevi ayakta tedavi istedim. Zihnimde yaşadığım zorlu yolu geçmem için artık gaza basmayı kesmem gerekiyordu. “Belki de canavarlar sadece canavar değildir. Bu canavarlar başka bir şeyin temsilcisi olabilir.” Çark dönmeye başlamıştı.
“İnsanların canavarlar hakkında bildikleri pek bir şey yoktu, neredeyse hiçbir şey bilmiyorlardı; kendilerini üstün görmeyi biliyorlardı onlar, bir de canavarlar hakkında kitaplar kaleme almayı, hatta çokları onlar üzerinden servet kazanmak ve şöhret elde etmek için çabalıyordu. Fakat gerçekte kimse canavarların nasıl yaşadığını, nasıl doğduğunu, nasıl öldüğünü, insan ırkını gözlemleyerek nasıl geçinip gittiğini bilmiyordu.”
Keder canavarlarının göbek çevresinin cam göbeği renginde olması ve sol baldırı ile sağ kulağında pulların bulunması haricinde insanlardan bir farkı yoktur. Fakat keder canavarlarının en büyük özelliği asla gülmüyor olmalarıdır. Keder canavarları gülmez, eğer ki gülmeye başlarlarsa onları durduracak tek şey ölüm olur. Keder canavarı ile karşılaşıp onu evcilleştiren ressam Xiaozuo’nun hikâyesini kaleme alan yazar, bir canavar ile insanın aşkını da anlatmış olur. Keder canavarı Leyun’un hiç gülmediği halde ölmesi sevgilisi Xiaozuo’nun insan bedeni içinde hiç tanışmadığı canavarıyla tanışmasına yol açar.
Neşe canavarları, sol kolları biraz daha uzun ve bileklerindeki beş-altı dikeni haricinde bir insandan farksızdır. Diğer canavarlarla kıyaslandığında ayırt edilecek bir özelliği daha vardır. Neşe canavarları karşılaştıkları insanlara şans getirir. Onlarla karşı karşıya gelen ve kendisinin neşe canavarı olduğunu fark eden insanlar ya asil olur ya da varlıklı ama mutlaka ön planda olacak durumdadırlar. Yazar bu canavarla karşılaşan ve hep belediye başkanı olmak isteyen bir insanın hikâyesini anlatır. Kendisinin neşe canavarı olduğunu son anda fark eden o kişi, ertesi gün belediye başkanının aniden öldüğünü duyar. Belediye başkanlığına aday olur ve kazanır. Fakat bir önceki belediye başkanının ani ölümünün akıbeti çözülmüş değildir.
Hep başkalarının yaşadıkları üzerinden tanıştığı canavarların aksine zavallı yol canavarı ile kendisi tanışmıştır. Onu evinde misafir etmeyi düşünürken onunla yaşamaya alışacağı kimin aklına gelirdi ki? Yalnız yaşayan ve bundan keyif alıp almadığının bile farkında olmayan kadın, her akşam eve sinen yemek kokusunu duymaya, kıyafetlerinin ütülenmesine ve evinin ışıl ışıl parlamasına alışır. Hatta öyle ki kendisini gören tanıdıkları çok değiştiğini söyler. Bu değişiklik elbette ki olumlu yöndedir. Canavarın dahil olduğu insanların hayatları hep bir şekilde değişmektedir. Bu durum canavarın içimizde uyandırdığı ya da oturacak yer bulduğu o boşluğun sebebiyle doğru orantılı bence. Hepimizin canavarı kötü olacak değil ya. Belki de biz kötüyüzdür ve canavarımız içimizdeki iyiliği göstermek için çabalar durur. Nitekim yazarın da hayatında koca bir yalnızlık varken canavar o yalnızlığı varlığıyla doldurur. Kadın onun varlığından rahatsızken artık memnun olmaya hatta onun saçlarını dahi okşamaya başlar. Canavar tüm bunların karşılığında sadece yazardan kendi hikâyesinin yazılmasını ister. O yazı tamamlandığı akşam yazıyı okur ve toparlanıp gitmeye karar verir.
Görkem canavarları çiçekler yetiştirmekten hoşlanır. Öyle ki çiçek ile görkem kelimesinin telaffuzları aynı olduğu için kendilerine görkem canavarı denildiği söylenir. Yazar görkem canavarları hikâyesinde ölen annesini bulur. Bin mil canavarları ömürleri kısa olan ve yerin bin mil altında kendilerine bir yaşam alanı kuran canavarlardır. Geri dönen canavarlar, geceleri ortalıkta dolaşan ve ölenlerden sorumlu canavarlardır. Bu yüzdendir ki Yongan şehrinde ölenlerin yerin altında olduğuna ve geceleri toprak üzerinde gezindiğine inanırlar.
Fakat içlerinden en çok etkilendiğim bölüm delice seven canavarların bölümü oldu. Üniversitedeki profesörünün yarattığı delice seven canavar oyuncakları -buna böyle denir sanırım- bir alışveriş merkezinde satılmaktadır. Yazarın yeğeninin de satın almak istediği bu canavarlar bir iğne ile uyandırılır ve büyüdükçe istenilen kişiye benzemesi sağlanabilir. Adeta bir bilim harikası sayılan bu delice seven canavarlar, hikâyede öfkenin savaş başlattığı bir ülkenin içerisinde kendi sonunu hazırlar.
“Kaderin ne olduğunu biliyor musun, kader saatin dokuz olmasıdır, sekizi bir dakika geçsin saat dokuzdur, nasıl yürüyeceksin, oldukça yavaş, saat dokuza varmak için.”
Yan Ge, canavarları anlatırken yazarın kalabalık çevresini de yavaş yavaş silmeye başlar. Önce yakın arkadaşı Chong sonra profesörü hikâyeden çekilirken eskiden memnuniyetsiz olduğu yalnızlığı ile yaşamaya alışır. Başkalarının hayatlarından etkilenerek yazdığı hikâyeler ve canavarlar zamanla kendi hayatının içine de bulaşır. Hiç fark etmediği canavarların varlığıyla tanışan yazarın sersemliğini okurken siz de içinizde hissedeceksiniz. Yan Ge, bir söyleşisinde kitabının İngilizce çevirisini okurken hissettiklerini; “Kitabım çevrildikten sonra yeniden okuduğumda kitap bana içimdeki canavarı hatırlattı. Bunu okurken öğrenmiş olmak benim için çok önemliydi. Şimdilerde 36 yaşındayım. Daha duyarlı, daha insan, daha tecrübeliyim.” cümleleriyle dile getirmiş. Aslında içimizdeki canavarla tanışmak bizi geriye götürmüyor aksine daha da insan yapıyormuş.
Yan Ge, canavar kavramıyla insanın içindeki kimliği temsil eder. Bu kimlik kavgası insanın kendini tanımaya ve keşfetmeye başlamasıyla sona erer. Bu durumu somutlaştıran yazar duyguları ölümcül olabilecek kadar tehlikeli eylemler olarak gösterir. Özellikle de bir insanın aksine canavarların bir duyguyu yaşatması ve ikinci bir duygunun varlığında ciddi sonuçların oluşması bu durumu kanıtlıyor. Yan Ge ayrıca bu duyguları fiziksel özelliklerin içerisine de gizler. Örneğin neşe canavarlarının bileklerinde bulunan dikenler hikâyenin sonunda bana ego kavramını, bir kolunun uzun olması ise her şeye gücünün yetebilmesini hatırlatmıştı.
Bununla birlikte Yan Ge, Çince’nin gizli güzelliğini de anlatımına yerleştirmiş. Okunuşları aynı fakat anlamları farklı kelimeler arasındaki benzetmeler ile hikâyelerine derinlik katmış. Mesela yazarın kitabın sonlarında tanışacağınız sevgilisi ile konuşması sırasında yediği “elma”; Çince’de ayrıca “güven” kelimesini, profesörünün yazardan sürekli istediği “kiraz”, bir gün ortadan kaybolduğunu açıklayacak şekilde “kaçış” kelimesini tanımlıyormuş. Kaderi anlatırken yararlandığı “saat” kelimesi “son” kelimesinin de tanımıymış. Çin’in Tuhaf Canavarları, beklemeyeceğiniz kadar çok sürprizle dolu.
Geçmiş yıllarda bir yılbaşı hazırlığındayken yeni yıldan dileklerimi yazdığım kâğıdı bulmuştum. Maddelerden biri şuydu: Kendimi daha iyi tanımak istiyorum. Aslında o canavarı keşfetmek istiyordum. Şimdilerde ise o canavarımın farkındayım. Yan Ge’nin dediği gibi bazen benden bağımsız bir yazar olarak onlarla eğleniyorum.
Televizyonu açtığımız her vakit bir hayvan vahşeti, bir cinayet, şiddet, kavga, haksızlık, istismar ve ölüm görüyoruz. Bu olayları da bir canavarın yarattığını düşünecek olursak Çin’in Tuhaf Canavarları’nda tanışacağınız canavarlar gerçek olanlarından kat be kat daha merhametli ve insancıl gözüküyor. İnsanı insanlıktan çıkarıp canavar, canavarı ise daha insan olarak tanımladığım bu kitap ile tanışmanızı öneririm. “Güneyde bir şehir var, şehrin orta yerinde canavarlar var, bu canavarların neşeleri, öfkeleri, kederleri, ayrıca delice seven yürekleri var; insanların bir araya gelmeleri, kavuşmaları, ayrılıkları, geri dönmeleri var; işte onları yeniden hatırlamak için ben de Çin’in Tuhaf Canavarları’nı yazdım.
- Yan Ge – Çin’in Tuhaf Canavarları
- Timaş Yayınları – Roman
- Çeviri: Selen Özcan
- 336 sayfa