“bu hikâyede düşmanlar yok: Verônica’nın düşmanları yok,
Julian’ın düşmanları yok, Fernando’nun düşmanları yok,
hatta Daniela’nın da…”
Oylum Yılmaz’ın Sabitfikir dergisinde Novella türü hakkında güzel bir yazısı var. Kısaca değinelim; kısa roman, belki uzun öykü ya da öyküden biraz uzun, romandan azıcık kısa olan şeklinde basitçe açıkladığımız türe Novella diyoruz. Son dönem edebiyatımızda açılan yeni sayfalardan birisi. Sade, kompakt hale gelmiş metinlerle üst edebiyat dediğimiz yere yerleşmeye başarıyor. Kahraman derinlikli ama kahraman değil. Aslında son dönem yaşadığımız dünyaya tam manasıyla uymuş denebilir. İdeolojiye kapılıp gitmez metinler. Ama bu elbette bir görüşün olmadığı anlamına gelmiyor. Novellalar sınıf bilincine sahip, toplumsal olaylara duyarlı. Kahramanlar bu yüzden entelektüel kişiliklerden oluşuyor. Ben anlatıcının hâkim olduğu bu türde ne kahraman ne de antikahraman var. Yukarıda epigrafa aldığım cümlede olduğu gibi, düşmanlar ya da salt iyilik besleyen karakterler karşımıza çıkmıyor. Kısa bir sürede geçen minör bir hikâye içinde oluşan bu metin çağrışımlar arasında büyüyerek karakterlerini derin bir yapıya bürüyor. Novella kahramanlarının ortak özellikleri yaşadıkları coğrafyaya aidiyet özelliklerinin olması ve toplumsal olayların hikâyeye iyi yedirilmesi. Bu bakımdan bu türü iyi edebiyat arasına sokuyor. Zira biz bir metni incelerken katmanlar halinde değerlendiriyoruz. Klasik kurgunun dışındaki ikinci katman toplumsal olayların metne sızması, üçüncü katman ise din, hukuk, psikoloji, sanat vb. sorunların tartışılması.
İşte Alejandro Zambra bu açıdan harikalar yaratan bir yazar. Tüm bu olguları, hikâyesine o kadar iyi yerleştiriyor ki Ağaçların Özel Hayatı kitabıyla kütüphanemin en iyi kitaplar bölümüne kuruluyor.
Ağaçların Özel Hayatı, Veronica’nın resim kursundan dönmeyişiyle başlayan Julian’ın çağrışımlarıyla akan bir hikâye. Veronica’nın dönmesiyle yahut Julian’ın artık eşinin dönmeyeceğine emin olmasıyla bitiyor. Dönüp dönmediğini okuyucuların beklentisi adına yazmama kararındayım. Kitap Sera ve Kış adında iki bölümden oluşuyor. Bölümlerin başlarındaki epigrafları önemsiyorum. Georges Perec’in Çocukluk hatıralarım yok ve Andres Anwandter’in … tıpkı ağaçların özel hayatı gibi, ya da kazazedelerin sözleri yer alıyor Sera bölümünde. Kış bölümünde ise Kapanmış bir kitap olarak hayat diyen John Ashbery var. Bu epigrafları önemsememin sebebi kitapta da edebiyatın mihenk taşlarının yer yer anılarak ve tartışılarak romanın metinlerarası okumaya da tabi tutulabilmesi. Ayrıca Zambia, daha önceki novellası Bonzai’e de sıkça göndermede bulunuyor.
Kitapta Julian, Veronica, Daniela ve Fernando karakterleri karşımıza çıksa da biz tüm kurguyu Veronica’yı beklerken Julian’ın kızları Daniela’ya anlattığı hikâyelerden ve çağrışımlarla beraber düşüncelerinden öğreniyoruz. Olay bir akşamdan sabah Daniela’nın okula bırakılmasına kadar sürse de çağrışımlarla uzun seneler anlaşılmış. Daniela; Fernando ve Veronica’nın kısa süren evliliklerinden olan çocukları. Julian ise sonradan hayatlarına giren ‘cici baba’.
Yazımızın başında Novella türünde kahramanların derinlikli çizildiğinden ve genelde entelektüel kişilerden oluştuğundan bahsetmiştik. Zambia bu özelliği aynen yansıtmış. Zira bu hikâyede Julian; sürekli kitap okuyan, haftanın altı günü öğretmenlik ve bir günü yazarlık yapan entelektüel bir karakter. Santiago’da tam dört üniversitede Kuzey Amerika, Latin Amerika ve İtalyan Şiiri dersi veriyor ama hayatından pek memnun değil.
“Nihayetinde Şili’de İtalyanca bilmeden İtalyan şiiri dersleri vermek pek de mesele değil, çünkü Santiago, İngilizce bilmeyen İngilizce hocası ve ancak güçbela diş çekebilen diş doktoru kaynıyor –fazla kilolu antrenörler ve derse girmeden önce hatırı sayılır dozda sakinleştirici ilaç kullanan yoga hocaları da cabası.”
Julian üzerinden verilen toplumdaki bu bozukluklar hikâyeyi iyi edebiyat olma yolunda birkaç çıta birden yükseltiyor. Entelektüel duyarlılığıyla bu sorunu gören Julian, karşı çıkmayışıyla bu bozukluğun bir parçası. Zambia onu bu şekilde konumlandırmış. Derinlikli ama kahraman değil.
Julian idealleştirilmeden tam bir denge içinde yer alıyor. Daha çok çalışıp daha az kazanıyor, çok sigara ama az içki içiyor. Spor yapmıyor. Ama ağaçlar ve ülkeler hakkında çok şey biliyor. Genç olmasına rağmen Daniela’nın babası Fernando’dan daha çirkin. Buna karşılık daha sevimli. Bu çerçevede çizilen bir karakter olarak Julian, Novella’da gördüğümüz özelliği tam olarak karşılıyor.
Veronica karakterine bakmak gerekirse esmer ve aydınlık yüzlü güzel bir kadın. Resimle ilgileniyor, Güzel Sanatlar mezunu yani entelektüel bir karakter.
“ Genç sanatçılar akademik dili kusursuz bir şekilde taklit ediyordu ve şevkle devlet burslarının sonu gelmeyen formlarını dolduruyorlardı. Ama para kısa sürede tükendi ve bu sanatçılar, en yakın belediyenin açtığı, Veronica’nın gittiği türden sevimsiz etkinlik salonlarında amatörlere ders vermeye mahkûm oldular.”
Veronica’nın entelektüel yapısı ile toplumsal bir soruna, sanatın tartışılmasına da vurgu yapmıştır Zambia. Genç sanatçıların yaşam içindeki konumu ve karşılaştıkları maddi sıkıntılar yüzünden bir otorite altında ders vermeye koyulmaları, Latin Amerika’da da bir sorunsaldır. Hikâye de Veronica’nın resim kursundan dönmemesi üzerinden kurgulandığı için bu yönde bir okuma iyi olacaktır. Ayrıca Veronica’nın Julian’la tanıştığı dönemde de gündüzleri pasta yapması bu ekonomik sıkıntının sanatçı üstündeki yüküdür. Fernando ile mutsuz bir evlilik sonrası Julian’la evliliği bir nebze huzur getirmiştir. Zira evlerindeki yeşil boyalı odada Veronica çizer, Julian okur, ara ara derin tartışmalara girer ve gece sevişirler.
Kitapta Zambia, bu iki entelektüel karakterin birlikteliğinde Veronica’nın nereye kaybolduğunun sorgulanmasını da okura bırakır. Bu sorgulamada gene de Julian’ın düşünceleri okuru yönlendirir. Arabasının lastiğinin patlamasından başka bir adamla yatma düşüncesine kadar uzanan bir süreçtir bu.
“ Romanlarda birisi gelmediğinde diye düşünüyor Julian, sebebi başına bir şey gelmiş olmasıdır. Ama neyse ki bu bir roman değil; Veronica birkaç dakika içinde gerçek bir hikâyeyle, gecikmesini haklı çıkaracak bir mazeretle geri dönecek…”
Julian’ın bekleyişi sabaha kadar devam eder. Zambia’nın bu novellası çok katmanlı bir özelliktedir, Julian’ın bekleyiş hikâyesinden, Daniela’ya anlattığı hikâyelere kadar kısa bir zaman diliminde geniş okumalar yapılabilir. Oysa tüm olay akşamdan sabaha geçmektedir. Zambia’nın başarısı da bu çok katmanlı yapıda, sorunsalların tartışılmasından ve çizilen başarılı karakterlerdendir.
Şili gibi gerçeküstünün ve büyülü gerçekliğin hâkim olduğu bir ülkede Zambia yeni bir gerçeğin peşindedir.
**Parende Dergisinde daha önce yayımlanmıştır.