Kitap, varoluşçuluk felsefesiyle açılır. Sartre’ın varoluşçuluğu incelenir. Bir yokluğun varoluşu içinde hiçlik ve insan görüşünden bahsedilir. Bilinci merkeze alan Sartre, onun gerisine bakarak sorularını sorar. Bozkurt ise derin bir Sartre incelemesine başlar.
“Jean-Paul Sartre, dünyayı kendinde varlık olarak tanımlar.” Bu alıntı ile kitabın üçüncü bölümüne girilir. Sartre okuması yapan kişi, onun felsefe izlerini oyunlarında da seçer. Yazar da bu izleri tiyatro oyunlarında inceler. Varoluşun her yerde olması, hiçliğe referans veren bir paradokstur. Üstelik insan, bu paradoksta özne olmasına rağmen, kendini kanıtlamaya çabalayan bir nesne konumundadır.
Ben kitapta incelenen oyunlardan “Gizli Oturum”u seçerek yazıma devam ediyorum. Bu oyun, hem daha önce yazılmışlardan farklıdır hem de öz gerçekçiliğin ötesinde; mekan, karakterler ve mesaj açısından da “sorgulayan” bir tiyatrodur. Buradaki sorgulama saldırgan olmak yerine; okuyucusu/izleyicisini hayatı sorgulamaya dair cesaretlendirir. Hayat ise bizce varoluşu simgeler. Oyunda üç kişi etrafından var oluş sorgulanışı işlenir. Kurgu; ölmüş olan üç kişinin etrafında, giderek yükselir. Bu yükselişte Garcin, Ines ve Estelle nasıl öldüklerini, “önceki” yaşamlarını anlatarak birbirleri üstünden var olmaya çabalarlar. Kişi, kişinin aynasıdır. Oyunda tekinsiz bir hava vardır ve bu da okuyucusuna geçmektedir. Bu üç karakter ölmüştür. Kapatılmışlardır bir odaya. Birbirlerini suçlayarak, yargılamaya başlarlar. Nasıl öldüklerini birbirlerinden gizlerler ve bu da insanın iki yüzlülüğüne vurgu yapar. Varoluşçuluk, bireydir. Bu oyunda ise birey, özgürlüktür. Onlar bir odada kapalı oldukları için de özgürlük, özgürleşme isteği olarak karşımıza çıkar. Kişiler, kendileriyle yüzleşmekten kaçtıkça varlıklarını reddedip başkalarının gözünde var olabilme çabasına girerler. Aralarında efendi-köle ilişkisi (çatışması) oluştururlar var olabilmek için. Oyun, anlatmak üzerine kuruludur. İmgeleri ise başkası gözünden nasıl göründüklerini dert eder. Oyun genel hatlarıyla varoluş olarak adlandırdığımız her şeyin geçici olduğunu gösterir. Sartre kişinin, bilinç öncesine odaklanarak kişilerin varoluş derdini nasıl gördüklerini işaret eder.
Bu kitap da hem varoluş kavramını hem Sartre’ın görüşünü, hem de Sartre’ın tiyatro oyunlarında kavramı nasıl incelediğini mercek altına alır. Kitap pek çok yazardan referans alarak, okuyucuları için de bağ kurmaya olanak sağlanır. Bozkurt; felsefe incelemesini, tiyatro etrafında tutarak metinlerin dramaturji çalışmaları için de bir kaynak oluşturmuş. Çalışmak ve keşfetmek için, üstüne konuşulması gereken faydalı bir çalışma ortaya çıkarmış Ahmet Bozkurt.
- Varlık Tutulması
- Jean Paul Sartre Tiyatrosunda Varlık ve Hiçlik
- Ahmet Bozkurt
- Ayrıntı Yayınları
- Kapak Tasarımı: Gökçe Alper
- Birinci Basım,2012
- 133 Sayfa