Metin Belgin‘i nasıl ve ne olarak tarif etmeli? Ya da başka bir deyişle hangi özelliğini ön plana çıkartmalı? Bu zorluğu Literatür Yayınları’ndan çıkan kitabı “Renkli-Türkçe Sine’masal” kitabını bitirince daha iyi anlıyoruz. Kitap, bir anılar toplamı. Bir hatıralar çetelesi. Pişmanlıklar, sevinçler, sistem aksaklıkları, her şey var burada, tüm insanlık halleri… Ancak diğer tür kitaplarından farkları var. En başta dili. Çok samimi ve günlük kullanılan bir dil var karşımızda. O özenli Türkçesi ve aynı zamanda dublaj sanatçısı olmasının getirdiği avantajı ile dilin inceliklerine oldukça vakıf Belgin’in kaleminden “yapıcaz”, “takılacaz” gibi sokak ağzı kelimeleri duymak ilk başta yadırgatıcı gelebilir. Ancak kendisinin tabiri ile “hafif naftalin kokan” anılarını modern meddah rolünde, anı anlatıcı pozunda vermek istediğini belirtmekten kaynaklı bir sokak dili bu. Ve daha ilk satırlarda okuyanı kırk yıllık kahve muhabbetine çağırmakta.
Sanatın Çocukluk İzleri…
Her şey aslında çocukluktan izler taşır. Metin Belgin sanata olan ilgisini henüz çocuk yaşlarında Tayyare Sineması’nın önündeki afişlere hayran hayran bakarak belli eder. Devamlı bilet alıp matinelerde koşturur. Neler yoktur ki izledikleri ve unutamadıkları arasında? Abidik Gubidik, Hıçkırık, Senede Bir Gün, Vesikalı Yarim…Yer yer komediler, ancak çoğu kez de Kerime Nadir’in eserlerinden uyarlanma o göz yaşartıcı melodramlar. Filmler, hayatının parçası olur. Onları izleyip artık akşamı ettiği zamanlarda kahramanların rollerine bürünür. Çoğu kez Malkaçoğlu gibi yürür. Sonra babasının Almanya gezisinden 8 milimetrik film göstericisi, kamera ve kasetçalar getirmesi ile evinin bahçesini nerede ise yazlık sinema haline getirdiği günler gelir. Şarlo, Posta Arabası, Lorel ve Hardi gibi filmleri, kasetçaların müzikleri eşliğinde gösterime sokar. Kamerası ile çekimler yapar. Çeker, çeker… Mitingleri bile görüntüler. Yeşilçam’ın üretken yönetmenlerinden Ülkü Erakalın ile tanışır ve kamera karşısına da geçer. Ardı ardına sinema ve dizilerde yan rollerde görünür. Ancak Metin Belgin sadece iyi bir oyuncu değildir. Sesinin tonu ve bunu kullanma stili çok beğenilir ve ülkenin önemli ses sanatçılarından birisi olarak çıkar. Ancak Yeşilçam piyasasında seslendirme sanatçılarının geri planda görülmesi, sonrasında da dünya standartlarına erişememenin getirdiği birçok sorunu kitapta anılar demeti olarak acılı halleriyle önümüze serer. Ancak yine de Nâzım’a özenen Belgin, inatçı yapısı ile birçok yabancı film sanatçısına ses olur. Bunlar arasında Clint Eastwood’un dinlediği sesler içinden onu uygun bulması ile Kirli Harry’leri, İyi Kötü ve Çirkin’deki ana karakteri artık Türkiye izleyicisi onun ağzından dinler. Yine hoş ve gururlandırıcı bir anedot olarak Stanley Kubrick’in o ünlü savaş karşıtı filmi “Full Metal Jacket” filminin Türkiye dağıtımlarında Kubrick, Metin Belgin’in sesini çok beğendiğini belirtir.
Fotoromanlar, Diziler, Filmler…
Metin Belgin 1982 yılında Güneş Gazetesi’nin popüler kıldığı renkli fotoroman dönemlerinde de önemli roller üstlenir. Bunlar arasında “Handan”, “İnsanlık Suçu” ilk akla gelenlerdir. Bunun yanı sıra Mithat Cemal Kuntay’ın kült eseri olan “Üç İstanbul” dizisi ile başlayan beğenilen oyunculuğunu Kartallar Yüksek Uçar, Tele-Flash, Arka Sokaklar, 46 Yok Olan, Binbir Gece gibi dizilerle de devam ettirir. Metin Belgin’in hayatının önemli unutulmayanları arasında hiç kuşkusuz Ziya Öztan’ın “Ateşten Günler” filminde Atatürk’ü canlandırması en başta yer alır. Bunu kitabında şöyle aktarır: “Ziya Öztan beni görüşmeye çağırıyor. Ateşten Günler dizisine hazırlandığını biliyorum. Herhangi bir rol teklif edeceğini düşünüyorum, olsun, dizide oynamak bile yeter… Kulaklarıma inanamıyorum. Atatürk! Atatürk rolü benim… İlk kez bir dizide, yine Gazi’nin Kurtuluş Savaşı yıllarını canlandıracağım, şansımın ikinci kez döndüğünün farkındayım, heyecandan bacaklarım titriyor ama çaktırmıyorum., bu sefer tamam galiba… Tabu yıkılacak…” Ancak “Atatürk Oynamak Yasak” başlığından da görüldüğü gibi sürekli çekimlere müdahaleler olur ve Metin Belgin aslında ne hazindir ki Atatürk’ü oynayamadığını, sadece görüntü vermekle yetindiğini belirtecek aşamaya gelmiştir. Yine de bunun başlangıç olması bakımından önemsediğini de ekler. Sadri Alışık, Atıf Yılmaz gibi isimleri büyük bir özlemle anar. İstanbul Devlet Tiyatrosu “Sanat İnsanları” başlığı altında pazartesi akşamları önemli sanatçılar için saygı etkinlikleri düzenler. Bunlardan birisinin konuğu büyük yönetmen Ömer Lütfi Akad olur. Ve bu etkinlikte sahneye Metin Belgin davet eder büyük ustayı. Sahneye çıkan Ömer Lütfi Akad’ın şu sözleri ne de çok şey anlatır: “… Çok sıcak, çok kalpten gelen bir sevgi duydum… Bir insanın cenazesinde kimlerin olacağını görmesi garip bir duygu…”
Metin Belgin’in bir de TV dönemi vardır. Birçok tiyatrocunun eserlerini tanıtma imkânını bulduğu, Deniz Gökçer ile birlikte sunduğu, TRT 2’de 1989’da yayınlanan “Sanat Dergisi” yapımını çok önemser. Özellikle Erol Günaydın ile birlikte yapılan çekimlerde Kavuklu ve Pişekar olarak programı partneri ile sundukları esnada başında Ferhan Şensoy’a devredilen Dümbüllü’nün kavuğunu program boyunca başında taşımanın keyfini çıkartır. Ancak her TV programından bu şekilde zevk aldığını söyleyemeyiz. “Kayıp Aranıyor”u sunduğunda acılı olaylara şahitlik eder. “Yangın Var” isimli Show TV’de gösterilen yapımda ise reyting uğruna ölümün nasıl yüceltildiğini anımsar. Metin Belgin ünlü yönetmenlerden Biket İlhan ile olan evliliği sonrasında yönetmenle birlikte birçok önemli ortak işe girer. Bunlar arasında Vizeli ünlü Yunan öykü yazarı Georgios Vizyenos’un otobiyografik eserinden sinemaya uyarlanan “Hayatının Tek Yolculuğu” ve Nâzım Hikmet’in hayatını anlatan “Mavi Gözlü Dev” nitelik olarak beğenilen yapımlar olurlar. Mavi Gözlü Dev’in maliyet nedeni ile uzun süren çekim serüveni ve hapishane olarak çekimlerde kullanılan Beykoz Kundura Fabrikasını Nâzım’ın hapis arkadaşı olan ünlü ressam İbrahim Balaban’ın ziyareti dokunaklı anlar olarak artık hatıralardaki yerini alır. Beğenilmeyen yapımları da olur. “Ayın Karanlık Yüzü” filmi baştan sonuna kadar acı anılarla doludur…
Ne Yapsam İçimde O Eski Sinemalar…
Metin Belgin, 143 sayfalık bu kitabında okuyucu ile dertleşen bir tonla anılardan süzülenleri oldukça akıcı bir dille önümüze seriyor. Ve kitabı bitirdiğinizde bir yandan kitaba eklenen Murathan Mungan’ın “Yaz Sinemaları” kitabındaki “filmlerde kopukluk sandığımız boşlukların” şeklindeki mısranın büyük oranda dolduğunu görüyoruz. Ve aynı zamanda kitabın ilk kısmında aktarılan Attilâ İlhan’ın şiirinin konuluş amacını da:
“.. Bilmek zor hangi filmin neresindeyim
ne yapsam içimde o eski sinemalar…”
![](https://www.neokuyorum.org/wp-content/uploads/sinemasal.jpg)
- Renkli-Türkçe Sine’masal – Metin Belgin
- Literatür Yayınları-2021
- 143 Sayfa