“Hayatın dolambaçlı yollarını gülerek geçmenin bıraktığı izlerden daha değerli ve daha narin bir şey yoktur.”
Marie Robert
Sokrates için felsefeyi yeryüzüne indiren filozof tanımı yapılır. Ondan önceki filozofların düşünce alanı insanüstü olarak nitelenen doğa felsefesidir. Doğa felsefesi başta varlık (varoluş) olmak üzere yaşamı mitolojik anlatılar ve soyut düşünceyle açıklamak üzerine kuruludur. İlham kaynağı isminde de anlaşıldığı üzere doğadır. Sokrates felsefenin projeksiyonunu bu insanüstü alandan insana kaydırmıştır. Böylelikle insanın, felsefenin asli konusu olmasının kapısı aralanmıştır.
Ayrıksı Kitap’tan çıkan Sen Çözemezsen Kant Çözer isimli kitabın da benzer bir amacı var. Kitabın yazarı Marie Robert bu amacı şöyle özetliyor:
“Felsefeyi kütüphanelerden çıkarıp gece hayatımızın, ilişkilerimizin, işimizin ve bilhassa da gündelik hayatımızın tam kalbine yerleştirmeliyiz. Böylelikle bu disiplin asırlardır var olmasının esas amacına geri dönerek soyut, katı ya da anlaşılması güç bir teori değil de bizi iyileştiren bir bilgelik olabilir.”
Evvela yazarın kaygısının boşa olmadığını söyleyebiliriz. Zira Sokrates’le birlikte felsefenin konusu her ne kadar insana dönmüşse de aynı oranda hayatın içine yansıdığını söylemek zor. Batı toplumlarında kısmen bir etkileşim olmuş olsa da, dünyanın geneli söz konusu olduğunda, asırlardır hayatın akışından bağımsız olarak kendi yatağında akıyor felsefe. Kısacası bugün asıl amacının yanına bile yaklaşamıyor. Bunun en önemli nedeninin Aydınlanma ile girilen pozitivist türbülanstan hâlâ çıkamayışımız olduğu düşüncesindeyim. Özellikle sosyal bilimlerin ihdasıyla bir anlamda içi boşalan felsefe posa gibi görülmeye başlamıştır. Dolayısıyla gelinen nokta yazarın gayesini anlamlı kılıyor diyebiliriz.
Alara Çakmakçı’nın Fransızca’dan çevirdiği yüz doksan sayfalık eser on iki bölümden oluşuyor. Her bölümde, farklı bir filozofun felsefesi gündelik hayatta karşılaşılan sorunlarla özdeşleştirilerek çözümlenmeye çalışılmış. Sorunlar modern hayatın getirdiği sorunlar iken filozofların farklı zaman dilimlerinden seçilmesi ilk bakışta bir handikap gibi görülebilir. Lakin buradaki zamansal farklılık sorun teşkil etmiyor çünkü insanın eğilimleriyle aynı insan oluşu buna engel oluyor. Modern insan düşüncelerini ne kadar süslerse süslesin, eylemlerini ne kadar törpülerse törpülesin hâlâ ilkel dürtüleriyle hareket eden bir varlık olarak yaşamaya devam ediyor.
Çalışmadaki en önemli detayın düşünürlerin kendi oluşturdukları kavramlarla birlikte metinde yer alması diyebilirim. Zira ele alınan ‘gündelik’ konular bu kavramlar etrafında irdeleniyor. Kitaptaki on iki filozof sırasıyla şu şekilde ele alınmış:
Baruch Spinoza’da insanın yaşamasını sağlayan “arzu” ve engelleri.
Aristo’da ‘deneyim’ özelinde erdem” ve “mutluluk” ilişkisi.
Friedrich Nietzsche’de “güç istenci”nin insanın kendini aşmasına etkisi.
Epikür’de “mutluluğun” ve “huzursuzluğun” büyük oranda insanın elinde olduğu gerçeği.
Platon’da insandaki eksiklik hissinden nasıl “ümit” devşirileceği.
Blaise Pascal’da insanın ‘sebepsiz’ korkuya dönüştürdüğü “zaman” kavramı.
Emmanuel Levinas’ta “öteki” olgusunun anlama ve anlamlandırmaya katkısı.
Martin Heidegger’de “bizi biz yapan öz”ün (dasein) farkındalığı.
Immanuel Kant’ta “akıl”, “tutku”, “ahlak” ve “özgürlük” kavramlarının ilişkisi.
Henri Bergson’da insan için “çaba”nın önemi ve değeri.
Ludwig Wittgenstein’da farklılıkları açıklamaya yarayan “kültür” ve “dil oyunu”.
John Stuart Mill’de “faydacılık” kavramsallaştırmasının doğru ve yalan bağlamlarındaki anlamsal karşılıkları.
Sen Çözmezsen Kant Çözer’de yazar, metinde yer verdiği filozoflardan aldığı kavramların yardımıyla gündelik hayatta karşılaştığı sorunların içinde sıkışan insana bir haraket alanı oluşturmayı deniyor. Buradaki küçük dokunuşlar sayesinde insan zihninin tazelenerek farklı tavır takınılması hâlinde oluşacak olumlu psikolojik etkinin gösterilmesi amaçlanıyor diyebiliriz. Bölümlere gerçeğe yakın kurguyla başlayan yazar, sorunu ortaya koyduktan sonra ilgili düşünürün meseleye nasıl yaklaşacağını tespit etmeye çalışıyor. Anlamlı bir sonuç çıkardıktan sonra da ele aldığı filozof ve felsefesi hakkında küçük bilgiledirmelere yer veriyor. Bu sayede hem sorunun ilgili düşünür açısından nereye tekabül ettiği hem de onun felsefesiyle ilgili bilgi sağlanmış oluyor. Bölümlerde çalışma hayatından tüketim alışkanlıklarına, aşktan aile ilişkilerine, psikolojiden kişisel gelişime kadar geniş bir alanda kalem oynatmış yazar. Ayrıca zaman, akıl, özgürlük, tutku, güven, arzu, ahlak gibi tümüyle soyut ve felsefenin alanına giren kavramlar etrafında yüzeysel bir gezintiye çıkmış. Bu bağlamda kurgu ve felsefeyi iç içe ve orantılı şekilde işlemiş diyebiliriz.
Açıkçası kitapla ilgili, felsefi literatüre aşina olanların fazla beklenti içine girmemelerini söyleyebilirim. Zira kitapta derinlemesine analizler, felsefi soruşturmalar yer almıyor. Yazar da zaten gündelik hayatın strese, krize, bunalıma soktuğu insan için bir rahatlama olağanının arayışında olduğunu belirtiyor. Bunların haricinde kitap bir yandan eğlenceli vakit geçirtirken bir yandan da ele alınan düşünürlerle ilgili pekiştirme görevi görüyor diyebilirim. Diğer yandan hem kurgu metinlerinin güncelliği hem de dilinin sadeliği okumayı kolaylaştırıyor. Son olarak bana ilginç gelen küçük bir detayı da yazmadan geçemeyeceğim. Kitabın sonundaki teşekkür kısmında içerikte bulunmayan David Hume’un ismi yer alırken içerikte yer alan Epikür’e bu kısımda yer verilmemiş. Yani Epikür yerine Hume yazılmış. Muhtemelen metnin aslında yer alan bu durum çeviriye de öyle yansımış. Bana ilginç gelen, eserin çeviri olması nedeniyle normalden daha fazla editöryal aşamadan geçtiği gerçeğinden hareketle, bu küçük kazanın okuyucuya kadar gelmesi oldu. Yayınevinin ilk kitabı olması hasebiyle nazarlık olsun diyelim.
- Sen Çözemezsen Kant Çözer – Marie Robert
- Ayrıksı Kitap
- 192 sayfa
- Çeviri: Alara Çakmakçı