52 yaşında yazmayı keşfeden bir yazar Aliye Zorlu Mit… İlk öykü dosyası 2015 yılında Uluslararası Ankara Öykü Günleri Derneği Öykü Yarışması’nda birincilik ödülü kazandı. Aliye Zorlu Mit’i 5 Soru 1 Yazar köşemize konuk ettik.
Keyifli okumalar.
Kitabınızda yer alan biyografinize göre yazma ihtimalinizi 2010 yılında, 52 yaşınızda keşfetmişsiniz. Nasıl oldu da birden gizli kalmış kaleminiz açığa çıktı? Yazmaya başladıktan sonra hayatınızda neler değişti yoksa bir şeyler değiştiği için mi yazmaya başladınız?
Gizli kalmış kalem denebilir mi bilemedim. Yaşadıklarım ve yolda karşılaştıklarımın bende kalanlarıyla yürüyordum. 2010 Ekim’inde İzmir’de yapılan Yazİzmir projesine katıldım. Söyleyecek sözü olan insanlara kulak vermeyi oldum olası sevmişimdir. Söylenenlerin hepsini anlayamasam da “olduğu kadar” dinlerim. O üç günde dört bir yandan gelen kadın edebiyatçılar kendi yolculuklarını anlattılar. Sonrasında çarşambaları toplanan yazma atölyesini hem dört gözle bekleyen hem de ne yazacağını nasıl yazacağını bilememenin karın ağrısını çeken biriydim artık. Tıpkı şimdi olduğu gibi yazdıklarımın fazlasını içimden konuştuğum dertleştiğim ve yeniden fark ettiğim başka bir dünyam oldu. Önce mutfak masasıyken bir oda, artan kitap rafları… Meğer hikâyelerim varmış benim.
Geçen sene Uluslararası Ankara Öykü Günleri Derneği Öykü Ödülü’nü siz kazandınız. Biz de oradaydık; heyecanınıza ve mutluluğunuza şahit olduk. Peki siz neler hissettiniz o anda? Sonrasında, bu ödül sizin için bir motivasyon kaynağı oldu mu? “Keşke daha erken yazmaya başlasaydım,” dediniz mi?
Şöyle anlatabilirim. Nohudu şahane pişirseniz seramik derzlerini diş fırçasıyla ovsanız günlük rutin olarak göründüğünde nihayetinde alışkanlıkla söylenmiş ‘eline sağlık’la kalırsınız baş başa. İyi ihtimal. Geçenlerde merak edip baktım. KYD Atölyesinin ilk yıl derlemelerinde katılımcı kimlik bilgilerinde nerdeyse hepimiz kendimizi eş ve çocuk üzerinden tarif etmişiz. Öyle bir yerdeyiz ki cümle kuramıyoruz, kursak bile bin bir şeyi hesap etmeden olmaz. Anlatabilir olmak benim için değerli bu yüzden. Kedi olalı bir fare tuttum. Geç mi? Evet! Yine aynı şeyi söyleyeceğim. Olan bu.
Diliniz o kadar berrak ve akıcı ki… Su gibi derler ya, aynen öyle. En azından ben öyle hissediyorum. Bitmesin istediğim kitaplardan biri oldu “Herkesin Bildiği Kendine”. Yeni projeler var mı? Aliye Zorlu Mit’in yeni öykülerini ne zaman ve nerede okuyabileceğiz?
Bir yol bulmuşken, anlatılacak onca hikâye hayatın paçasından akıyorken yazmamak olur mu! Kimi henüz benimle dolaşan kimi dönüp tekrar baktıklarımı sonbahara toparlayabilirsem ne iyi olur.
Öykülerinizden edindiğim izlenimlerle bu soruyu soruyorum, 70-80’lerde yaşanan siyasi olayların o dönemin gençliği üzerindeki etkisi büyük. Siz de yaşadınız, biz de şu an yaşıyoruz. Sizce, biz gençleri bu umutsuzluktan, bu gelecek kaygısından ne kurtaracak?
İnsanı yaşadığı koşullar şekillendirir denir ya. Soru şu: Kendisi tırnak ucu kadar dahil değil midir yaşadıklarına? Büyük hayırlardan söz etmiyorum. Kendimizden başlasak? İnsan kendini kayırmanın yolunu bulmada pek hünerlidir. Tam da burada bir ayna bulmak lazım. Lunaparktakilerden olmasın ama.
Söyleyebileceğim şeyler kendimden yola çıkar benim. Hep sağımı solumu yokladığımdan belki. Gerisi Sümer tabletlerinden farklı değil! Orda da zaman kötü yazıyormuş yanılmıyorsam. Ya ben?
Öykülerinizden bir tanesinde şöyle bir cümle geçiyor: “Kitap alış verişi bazen daha fazlasını barındırır içinde.” Ne Okuyorum’da da yapmaya çalıştığımız aslında bu; bir nevi fikir alış verişi. Bizlere bir kitap listesi önermenizi istesek mesela…
Keşke upuzun okuma listelerim ve duvarlar dolusu kitaplığım olsa. Okumaya edebi çözümlemeler anlamında yeni başladım. Birkaç yıl önce kapalı metinlerle karşılaştığımda korkuyordum. Şimdi anlar gibi olduğumda seviniyorum. Memleketimden İnsan Manzaraları iyi ki elimin altında. Aklımın köşesinde Kartallı Kazım’ın “Ama ne de olsa mehtapta herif beygirin üzerinde uyumuş geliyordu” dizesi var. Sadece bir dize hayatınızın nirengi noktası nasıl olur derseniz: Meramınız tutunmak olunca bir dize yeter de artar bile. Fareler ve İnsanlar’daki hayatın ortasına oturan hayaller unutulur mu? Tarık Dursun K’yı yakında okudum. Onunla birlikte Karşıyaka iskeleye yürümek iyi geldi. Tütün mağazalarından Basmane garına koşarken nefes nefese kaldım. Okuduğum her kitap yeni pencere, edebiyatsa hayatı hem deşmek hem de kuytusunda nefes almak demek ve iyi ki var.
Aliye Hanım bize söyleşi sonunda şöyle bir not düşmüş, sizlerle paylaşmak istedik:
“Merhaba.
Geciktim kusura bakmayın. Kitabı okuyup söküklerinin yanında iyi şeyler düşünenler olduğunda seviniyorum. Sağ olun. Röportaja gelince bu tür şeylere yatkın olmak ayrı bir şey galiba. Sonunda toparlayabildiysem ne âlâ. Oysa söylenenleri okumayı severim. Gazetelerin Pazar eklerini saklarım. Oğlumun gözüne değsin diye yıllarca tuvalete kesilmiş sayfaları yapıştırmışlığım vardır. Yine de bu iş benim harcım değilmiş anladım. Kenarda derdimi anlatsam bana yeter diye düşündüm. Ne Okuyorum’a ilişkin anlayabildiğim her şeyden önce çok hızlı olabildiğiniz. Daha dün bir araştırma için üst üste sıralanmış kitapların fotoğrafı vardı. Onlar okunacak tez yazılacak kitap değerlendirmeleri bir yandan. Hangi arada kafanızı kaşıyacaksınız bilemedim. Galiba genç olmakla ilişkili. Okur olarak bizlerin hem ufkunu açmak hem yeni sorular sordurabilmek için aktif bir çalışma. Yolunuz açık olsun.”
Aliye Zorlu Mit