Antabus alkol bağımlılığında kullanılan bir ilaç ismi. Baş karakter Leyla, yaşadığı şiddet sarmalında, insanlarla iletişim kurarak sorunlarını çözemeyince ilaçlara başvuruyor. Kitabın adı gibi, içeriği de birçok anlamda mesaj içeriyor. Seray Şahiner Egoistokur‘da Gülenay Börekçi’ye verdiği röportajda, Börekçi’nin “Yazılan hikaye 3. sayfa haberlerine benziyor” yorumu üzerine şöyle diyor: “Bu haberler memlekette yaşanan ev içi şiddetin ‘resmî’ istatistiğidir. Resmi olduğundan asgaridir, güvenilmezdir. Ama en az bu kadar şiddet vakası yaşanıyor diye baktığımızda bile çerçeve korkunç. Çoğumuz, üçüncü sayfa haberini okurken mağdura acıyarak ‘Vah vah!’ deyip geçiyoruz. O vakaların üzerinde düşünmek, değiştirmek için uğraşmadığımızda sadece samimiyetsizlik etmekle kalmıyor, suça ortak da oluyoruz; göz yummak suça dahil olmaktır. Üçüncü sayfa haberindeki mağdurun kurtuluşu sadece kendinden geçmiyor, bizim bir şekilde baskı oluşturup bu şiddet ortamını meşru kılan sistemi değiştirmemiz yahut tıkamamız şart.” Ve ekliyor, “Kadınlara vicdanlı ve anaç olmak öğretiliyor, erkeklere güçlü olmak. Erkekler erk’liği bir kambur gibi sırtına yüklenmiş olarak büyüyor. Onlara dünyayı çükünün ucunda döndürme terbiyesi veriliyor: ‘Göster amcalara pipini’, ‘oğlumuz sünnet olup erkekliğe adım atıyor’, ‘babası oğlanı geneleve götürecek çocuk milli olacak…’ Sonra da bu sözler, ‘erkek değil mi? döver de sever de…’ olarak zuhur ediyor. Bir insana doğduğu andan itibaren böyle bir muktedirlik verilmesi, çok büyük acımasızlık. Erkekler kendilerinden beklenen gücü kendilerinde bulamayınca, şiddet kullanarak durumu örtmeye çalışıyor. Erkekleri çüklerinin değil, vicdanlarının büyümesini önemseyecek şekilde yetiştirmek lazım.”
Antabus geçmişten bugüne süregelen bir şiddet sarmalını çırılçıplak ortaya dökmüş. Geleneklere, erkek hükümranlığına, “elaleme”, belki de sebepsizce yok edilen, kaybedilen, ezilen şiddet gören “Leyla” kadınları ve onlara acı(mış gibi) bakan, ama sadece bakan bizleri anlatıyor. Edebi değeri yok gibi yorumların; üçüncü sayfa haberi yazar gibi net ve çarpıcı bir dille yazılmasına, lafı dolandırmamasına ve zaten konunun başlı başına edebiyatın zarafetinin arkasına saklanamayacak kadar derin bir konu olduğuna bağladım. Hatta bir ara “Hey! Sen oradaki, evet evet sen. Oradasınız hep biliyorum. İzler ama hiçbir şey yapmazsınız!” diyerek vicdani bir muhasebeye sokuyor yazar okuyanı. Sanki o kadınların elleri uzanıp sayfalardan yakanıza yapışıyor. Seray Şahiner’in yazın dünyasına girmeden yapmadığı iş yok gibi. Garsonluk ve konfeksiyonda overlokçuluk da dahil. Bu yüzden, Leyla karakterinin bir konfeksiyon işçisi olması ile ilgili anlattığı kısımlar oldukça gerçekçi. Yazar kitabında tecrübelerini, gözlemlerini ve bilgisini, insanca duruşu ile harman etmiş. Bu da eseri güçlü kılıyor. Ama hep şunu düşünmüşümdür: Bu tarz konusu olan yazın eserlerini kim okuyor? Döven mi, öldüren mi, tecavüz eden mi , iyi hal indirimi veren devlet mi yoksa “mış” gibi acıyan masa başı entelleri mi ya da bu duyarlılığa sahip gerçek okurlar mı? Evet yazılmalı, söylenmeli fakat duyulmalı da hem de en yüksek perdeden. Ve dahi durdurulmalı da!
Hanımların Dikkatine kitabını da okudum ve sevdim. Modern kadınların sıkıntılarını yansıtmış o kitabında da. Geriye Reklamı Atla ve Gelin Başı kitapları kaldı okunacak. En kısa zamanda okuyacağım. @seraysahiner in kalemine sağlık.
Not :Ayrıca Antabus tiyatroya da uyarlandı ek bir bilgi olarak.