“Nihal’i harcayacaklar Matmazel!”, “Beni, beni Bihter’ini!”, “Onların mutluluğundan ölüyorum anne!” diyaloglarını bilmeyenimiz yoktur, kalmamıştır. Halit Ziya Uşaklıgil’in büyük eseri Aşk-ı Memnu televizyon ekranlarına bir kez daha taşındığında Bihter, Behlül, Adnan Bey, Matmazel Courton, Firdevs Hanım, Bülent, Peyker ve çok daha fazlası hayatımıza girdi. Dizilerin orijinal eserleri aktarma konusundaki başarıları – ki bence Aşk-ı Memnu başarılı bir aktarmaydı – tartışılabilir ancak eserleri gündeme getirmede etkili oldukları gerçek. Ekranlardaki Aşk-ı Memnu’yu sevdik sevmesine ama gerçek Aşk-ı Memnu sayfalarının arasından onu okumamız için bize el sallıyor.
Halit Ziya Uşaklıgil ( 1866 – 1945 ) ilk modern Türk romanı sayılan Aşk-ı Memnu’yu 1898 – 1900 yılları arasında yazdı. Dolayısıyla Aşk-ı Memnu’da bizi bekleyen 1900’lerin hemen başındaki İstanbul yaşamıdır. Göksu Deresi, yalılar, Ada’da sefalar, Beyoğlu, sandallar vs… Hikayemiz hepimizin malumu olsa da şöyle bir üstünden geçelim. Adnan Bey elli yaşlarında, iki çocuklu, dul bir beyefendidir. Hali vakti yerindedir. Hizmetkarları, çocuklarının mürebbiyesi Matmazel Courton ve çapkın, genç, yakışıklı yeğeni Behlül’le birlikte yalısında yaşamaktadır. Bir yanda da iki genç kızıyla yaşayan ve gözü zenginlikte olan Firdevs Hanım vardır. Vaktiyle kocasını aldatmıştır, şimdi o da duldur ve aklı, zengin Adnan Bey’dedir. Firdevs Hanım’a kızan ve onunla hep ters düşen küçük kızı Bihter, annesine ve aralarındaki büyük yaş farkına rağmen Adnan Bey’le evlenir. Onu aşkla sevemez. Üstelik Adnan Bey’in kızı Nihal’le de anlaşamaz. O sırada Behlül’le aralarında bir aşk başlar. Bu elbette yasak bir aşktır, yani aşk-ı memnudur.
Aşk-ı Memnu’nun konusunu, hatta sonunu hepimiz biliyor olsak da onu nasıl okuyacağınız tamamen size kalmış. Bihter’in psikolojik iç konuşmalarına odaklanabilirsiniz. Batı etkisi altında kalmış hovarda Behlül’ün ahlaki düşkünlüğü olarak okuyabilirsiniz. Kadın-erkek ilişkilerinin dinamiği bakımından yorumlayabilirsiniz. Berna Moran’ın bu bir natüralist roman yorumunu araştırıp armut dibine düşer mi diye sorabilirsiniz.
Ben iki yönden okudum. Öncelikle romanları sosyolojik bir belge olarak okumayı pek sevdiğim için, zengin bir 1900’lü yılların başındaki toplumunun günlük yaşamı olarak okudum. Beyoğlu’nda ne nereden alınır, nerede eğlenilir, düğünler nasıl yapılır, ulaşım araçları nelerdir, kim nasıl giyinir, ne yenir, ne içilir, evlerin içi nasıldır, hangi eşyalar vardır gibi soruların cevaplarını bulabilirsiniz. Örneğin sabahları Bülent’le Nihal sütlü kahve içiyorlardı. Türk kahvesi olmasına pek ihtmal vermediğim için bu ne çeşit bir kahve merak ettim. Sandallar, şimdiki arabalar gibi kullanılıyor. Bir yere gidilecekse sandala biniyorlar. Adnan Bey yalısından çıkıp açık sarı sandalına atlayıveriyor. Nihal ilk defa çarşafa gireceği için çok heyecanlanıyor , çünkü nihayet bir genç kız olarak kabul ediliyor. Günlük yaşantıya dair bu türden bilgiler romanda oldukça zengin ve sosyolojik veriler olarak çok kıymetli.
İkincisi Aşk-ı Memnu bir kadın romanıdır. Anlatılan Bihter, Nihal hatta Firdevs Hanım ve Matmazel Courton’dur. Onlar arasındaki gerilimleri, onların ruh hallerini, çatışmalarını, onların gel-gitlerini okuruz. Erkekler bir adım geride kalırlar. 1900’lerin başında bir erkek tarafından yaratılan kadın karakterlerin iç sesleri de önemli bir sosyolojik metindir.
Son olarak kitabın dili hakkında da birkaç şey söylemek isterim. Bu benim Aşk-ı Memnu’yu ikinci okuyuşum. İkisinde de orijinal metinden okudum. Şebab vehmi, gaybubet, ıttıla gibi kelimelerle örülü. Şu anda pek çok yayınevinin hem bu orijinal metinle hem de günümüz Türkçesiyle yazılmış Aşk-ı Memnu basımları var. Benim okuduğum Can Yayınlarının baskıydı. Sonundaki mini sözlükle rahatlıkla okunabiliyordu. Yine de tercih size kalmış.
Lakin Yarabbi! Anlasanıza, ölüyorum. Onların gözümün önünde seviştiklerinden, gözümün önünde… Ben işkenceler içinde kıvranırken, onların saadetinden ölüyorum… ( sayfa 385 )
- Aşk-ı Memnu – Halit Ziya Uşaklıgil
- Can Yayınları – Roman
- 424 Sayfa