Yapı Kredi Yayınları’nın Kâzım Taşkent’in anısını yaşatmak amacıyla başlattığı Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar Dizisi’nde birbirinden kıymetli ve önemli klasikler dilimize kazandırılıyor. Yayınevinin ayrı bir değer ve önem verdiği seriye seçilen kitaplar dilimize daha önce kazandırılmamasının yanı sıra, dünya edebiyatından önemli düşünür ve yazarların az bilinen önemli yapıtları dilimize çevriliyor; özenli bir baskıyla okurun beğenisine sunuluyor.
Sizler için Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar Dizisi’nden birbirinden kıymetli 11 kitap seçtik.
1. İngiliz Posta Arabası
“İngiliz Posta Arabası” 19. yüzyıl İngiliz deneme yazarı ve eleştirmenlerinden Thomas de Quincey‘nin başından geçen olaylardan yararlanarak yazdığı ilginç yapıtlarından biridir. Adını ilk kez 1821’de yayımladığı bir “İngiliz Afyonkeşin İtirafları” denemesiyle duyuran De Quincey, “İngiliz Posta Arabası”nda gençlik yıllarında kılpayı kurtulduğu bir araba kazasında ölümle yüz yüze gelişinin düş gücünü nasıl harekete geçirdiğini çarpıcı bir çağrışım zenginliğiyle dile getirir. Oxford Üniversitesi’nde öğrenci olduğu yıllarda yaptığı araba yolculukları onun için yalnızca üniversite öğrencileriyle öbür yolcular arasındaki sınıfsal ayrımların ayrıntılarını değil, aynı zamanda arabanın hızı, oturma yerlerinin özellikleri ve şiddetin korkunçluğunu gerçeküstücü bir dille anlatması için bir çıkış noktasıdır. Gene böyle bir posta arabasının İngiliz sarayı tarafından Çin İmparatoruna armağan edilmesinin yol açtığı garip olaylar De Quincey’nin elinde nerdeyse “Bin Bir Gece Masalları”nın sürükleyici anlatımıyla okurlara aktarılır.
2. Leviathan
İngiliz filozof ve siyaset kuramcısı Thomas Hobbes‘un (1588-1679) başyapıtı kabul edilen Levithan, özellikle, bir “din ve dünya devleti”nin oluşturulmasında bireyler arası toplumsal sözleşmeye verdiği önem ve ahlak kurallarını tamamen laik ve doğal bir temele oturtuşuyla dikkat çeker. hobbes, 1651’de yayımladığı bu kitabında, “Tanrı’nın buyrukları” olan doğa yasalarından yola çıkarak, ideal devletin oluşturulması yollarını gösterir; ayrıca hem dinsel, hem de toplumsal-eğitimsel gerekçelerle çağının üniversite sistemine eleştiriler yöneltir. Leviathan, Batı siyaset biliminde Machiavelli’nin Hükümdar’ı ölçüsünde önemli bir başyapıttır.
3. Ulysses
James Joyce, Ulysses’ı ilk kez, 1906 yılında Roma’da bir bankada çalışırken Dubliners’a eklenecek bir öykü olarak düşünmüştü. Bu öyküyü hiçbir zaman yazmadı; bunun yerine 1914’te roman olarak yazmayı tasarladı, aynı yıl içinde de kitabı yazmaya başladı. Ulysses, Mart 1918’de ABD’de çıkan Little Review dergisinde dizi biçiminde yayımlanmaya başladı; Joyce bir yandan yazarken bir yandan da yazdıklarında değişiklikler ve düzeltiler yapmayı sürdürüyordu. Roman, dergide yayını sürerken, 1920’de yasaklandı ve kitap olarak ancak 1922’de Joyce’un yaş günü olan 2 Şubat’ta Paris’te Shakespeare and Co. kitabevinin sahibesi Sylvia Beach’in çabalarıyla yayımlanabildi. Joyce ertesi yıl, son romanı olan Finnegans Wake’e başladı. Bu roman 1939’da yayımlandı. Joyce 1941’de öldüğünde, Finnegans Wake’in ilgi görmemesi yüzünden düşkırıklığı içindeydi. oysa bugün, bu kitap hem Joyce’un hem de 20. yüzyıl edebiyatının başyapıtlarından biri kabul edilmektedir.
Ulysses, yılar boyunca, kimine birkaç kez olmak üzere, Fransızca, Almanca, İtalyanca gibi bellibaşlı dillere, bu arada Çince gibi “uzak” dillere de çevrildi; üzerine onlarca kitap yazıldı. Türk okuru ise, şimdiye kadar ancak, içlerinde özellikle Doğu ve Uzakdoğu gizemciliği ve Geştalt terapisi üzerine çeviri vb. etkinliklerinden tanıdığımız Nevzat Erkmen’in de bulunduğu, bir iki çevirmenin, deyim yerindeyse “cüret ettiği” deneme niteliğindeki “parça” çevirileriyle yetinmek zorunda kalmıştı. Kitabın “tam ve tekmil” çeviri serüveni, 1991’de Yapı Kredi Yayınları Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar Dizisi’nin kurulmasıyla başladı. Ulysses, danışma kurulunun dizide yayımlanmak için ilk seçtiği kitaplar arasındaydı. Yarışmaya gönderilen deneme çevirelerinden Nevzat Erkmen’in çevirisi yayımlanmak için uygun bulundu ve Nevzat Erkmen yoğun bir şekilde çalışmaya başladı (1992). Dört yıl süren zorlu bir uğraştan sonra, geçtiğimiz aylarda biten çeviri, Enis Batur’un da redaksiyonundan geçtikten sonra yayımlanmaya hazır duruma geldi. Kitap, Enis Batur’un “Joyce’un Kulesi” başlıklı “Ön-Söz”ü ve “1992’de Bir ‘Ulysses’, 1984’te Bir Başka ‘Ulysses'” başlıklı “Arka-Söz”ü ile sunuluyor.
4. Gecenin Sonuna Yolculuk
Yayımlanmasından tam yetmiş yıl sonra Türkçe’ye kazandırılan Gecenin Sonuna Yolculuk, edebiyat tarihinde bir dönüm noktası oluşturan, romanda konuşma dilini ve argoyu kullanarak devrim yaratmış bir başyapıt. Louis Ferdinand Céline’in, bugün hâlâ güncelliğini koruyan, insanı derinden etkileyen, içine çeken bu başyapıtı, “İşte böyle başladı” diyerek okuru Birinci Dünya Savaşı’ndan Afrika’daki Fransız sömürgelerine, oradan Amerika’ya, derken Paris’in varoşlarına ve gecenin sonuna kadar uzanan ürpertici bir yolculuğa çıkarıyor. Céline’in kullandığı dil, özellikle de konuşma dilini yazıya geçirme uğraşı, bugüne dek yapıtlarının Türkçe’ye çevrilmesinin önünde büyük bir engel ve dokunulmazlık yarattı. Yiğit Bener’in iki yılını vererek Türkçe’ye kazandırdığı bu eser, gerek çevirisiyle gerekse okurun yüzüne vurduğu gerçeklerle uzun süre konuşulacak…
5. Yazınsal Uzam
Maurice Blanchot (1907), çağımızın en iyi gizlenen, oysa yapıtı en etkili olmuş yazın adamlarından biri. Anlatıları, denemeleri ve eleştirel denemeleri ile bir “edebiyat düşünürü” kimliği ortaya koyan blanchot’nun “Yazınsal Uzam” başyapıtı sayılıyor.
6. Pierre ya da Belirsizlikler
Bu kitap 1852’de yayımlandığında Amerika’da fırtınalar koparmış, Melville’e inanılmaz saldırıların yapılmasına, onun sonunda roman yazmaya küsmesine neden olmuştu. Saflığın ve iyi niyetin ölümcül erdemler olabileceğini anlatan bu roman, okurunu ancak 20. yüzyılın ortalarında bulabildi.
7. Çiftçilik Sanatı
Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar Dizisi’nden çıkan Çiftçilik Sanatı; çiftçiliğin savaş, siyaset ve insan emeğiyle ince ince dokunduğu ve her bir ilmeğinde Roma’nın ve Romalı olmanın gururunun duyumsatıldığı görkemli bir yapıt, yazarın doğa karşısında duyduğu derin saygıyı yeniden dirilten bir doğa şiiri…
8. Dua Saatleri Kitabı
1904 yılında yayımlanan Dua Saatleri Kitabı (Das Stundenbuch) Rainer Maria Rilke’yi Alman şairler arasında yirminci yüzyılın ilk büyük şairi katına yükselttiği gibi Modernist şiirin de köşe taşlarından biri olmuştur. İlkinden sonuna, adeta bir uzun şiir gibi anahtar sözcüklerle, bir tür iç kopçalarla birbirine bağlanan bağımsız ama başlıksız şiirlerden oluşan bu başyapıt şimdi bütünlüğü içinde okunabilecek Türkçe’de de…
9. Niteliksiz Adam
“Ben niteliksiz adamım, sadece kimse bunun farkında değil. Bütün iyi, biçimsel duygulara sahibim, nasıl davranacağımı elbette biliyorum, ama içsel özdeşleşme yok.” (1928) Musil-Tereke, Dosya II 4, s. 120 Franz Kafka, James Joyce ve Hermann Broch ile birlikte yirminci yüzyıl romanının büyük ustaları arasında yer alan Avusturyalı yazar Robert Musil (1880-1942), 1921 yılından başlayarak ölünceye kadar Niteliksiz Adam üzerinde hemen her gün çalışmış ve romanın ilk kitabı 1930’da, üçüncü kitabı ise 1933’te yayımlanmıştır. Tamamlanmadan kalan dördüncü ve son bölümün yayımlanması ise ancak aradan neredeyse yirmi yıla yakın bir süre geçtikten sonra gerçekleşebilmiştir. Niteliksiz Adam, gerçek anlamda bir çağ ve geçiş dönemi romanıdır. Yazar tarafından “İmpkralya” diye adlandırılan, gerçekte 19. yüzyılın sonunda ve 20. yüzyılın başında artık çöküş sürecine girmiş olan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nu simgeleyen bir ülkede Musil, modernizm sürecindeki bir toplumun ve bireyin tüm çalkantılarını sergilemeyi amaçlar. Bu çalkantılar, romanın başkişisi, yani “niteliksiz adam” olan Ulrich’in kimliğini aracılığıyla sergileniyor. Ulrich, bir ayağıyla eski’de, öteki ayağıyla yeni’de durmaktadır. Bütün sorun, onun bu geçiş konumunun doğal sonucu olan çelişkilerin üstesinden gelip gelemeyeceği sorusunda odaklanır. Niteliksiz adam Ulrich’in kişisel çatışmaları aracılığıyla Avrupa’nın Birinci Dünya Savaşı’yla birlikte başlayan tinsel çöküşünü anlatan Musil, geleneksel tarzdan uzaklaşarak, romanın olayları anlatım örgüsüyle de okuru şaşırtır. Yaşanan bunalımı ele alış ve aktarış tarzıyla çağdaş edebiyatın başyapıtlarından biri olarak kabul edilen Niteliksiz Adam’ı Ahmet Cemal Türkçeye çevirdi.
10. Şiirler – Cesare Pavese
Cesare Pavese (1908-1950) çağdaş İtalyan edebiyatında öykü ve romanlarıyla önemli bir yer tutmaktadır. Bizde ve dünya edebiyatında da usta bir öykücü ve romancı olarak tanınır. Pavese’nin şair kimliği uzun bir süre göz ardı edildikten sonra yavaş yavaş ortaya çıkmaktadır. Bu kitapta, şair Pavese’nin bütün yönlerini ortaya koyan en geniş derlemeyi sunuyoruz. Şair Pavese nihayet hak ettiği bütünlüğe kavuşmuş oluyor.
11. Lanetli Çocuk
Türkçeye ilk kez çevrilen Lanetli Çocuk, her ne kadar aile sırları, aşk, derebeylik üstüne bir roman gibi gözükse de, ilk basıldığında Felsefesel İncelemeler’in içinde yeralıyordu. Tek yönlü bir okuma ile sınırlandırılamayacak tuzaklı bir metin, gizemci bir dille yazılmış bir dehşet öyküsü.
Fiziksel birleşme, ahlak, düşüncenin bilinçaltı çalışması üstüne bir düş. Süregiden bir içsavaş içinde çelimsiz bedenler, cahil yürekler, çiçekleri ve denizi okuyabilen ama insanlarla yaşayamayan çocukların öyküsü.
Onaltıncı yüzyıl Normandiya’sında acımasız bir derebeyinin erdemli, kırgın ve zarif karısının fırtınalı bir gecede doğurduğu çocuk, babası tarafından lanetlendikten sonra insanlardan uzakta, içinde sadece annesinin, okyanusun ve müziğin varolduğu bir yaşam sürer, çiçeklerin dilinden anlayan, gerçek yaşamdan kopuk yaşamış diğer bir çocukla karşılaşana kadar. İkisinin beden ve ruhları birbirine karışarak Platon’un o nefis hayalini gerçeğe dönüştürürler; “ikisi tek bir varlık olup onu tanrısallaştırırlar”.