Bir röportajda okumuştum. Şöyle soruyordu gazeteci: “Böyle bi’ dairede böyle bir manzaraya neden sırtınızı dönüp, kanepeyi yerden tavana kadar uzanan pencerenin önüne yaslıyorsunuz?” Kendisi ile söyleşilen ünlümüz ise, “Yıllarca aynı evde oturduğunda, aynı manzaraya baktığında, bir süre sonra o manzara duvardaki bir tablo oluyor. Gözün alışıyor, dikkatini çekmemeye huzuru orada aramamaya başlıyorsun. Sana şu an cazip gelen Boğaz manzarası da, kanepenin arka duvarındaki tablo artık benim için.” diye yanıtlamıştı. Tabii ünlümüzün cümlelerini ben biraz genişletip kısmen daha afilli hale getirdim, kabul! Ama anlatmak istediği tam olarak buydu. Duygunun sözlü haliydi onunkisi. Yazılısı da az evvel okuduğunuz.
Kimi zaman da Cihangir’deki bir apartmanın Boğaz’a bakan 5 dairesinin 5 ayrı salon penceresine, karşısındaki bir başka apartmanın arka odasından bakıldığında; “Pencerelerin öyküleri yaşamın tüm sırlarını içinde saklar. İddiasız, mütevazi ama derin anlamlar taşıyan ve kurgusuz gelişen hayatlar, sayısız pencerede bir hayal gibi oynar biter.” hissi verir. “Pencereler, kimi zaman bakmasını bilene ya da aklını çeldiği gözlere inanılmaz şeyler gösterir.” Tıpkı Mine Söğüt’ün Beş Sevim Apartmanı romanında olduğu gibi.
Rüya’lara inanır mısınız? Ya da cin ve perilere? Peki kedilere, kedilerin hissetme becerisine, insanların zihinlerinin derinliklerine?
Roman, daha en başından ismi ile merak uyandırmayı başarır. Özel isimli apartmanlar boldur ama neden 5 dersiniz. Daha onu çözme aşamasına ilk adımınızı dahi atamamışken alt başlık çarpar gözünüze. “Rüya Tabirli Cin Peri Yalanları” … Kitabın kapağını aralayıp şöyle bir başparmağımın kenarından atlata atlata göz gezdireyim sayfalara deseniz anlatılan hayatlara teyellenmiş rüya yorumları, alt başlığın hiç de boşa konmadığını fısıldayıverir. Hani kiminin çok inandığı, kiminin hiç önemsemediği, kiminin net hatırladığı, kiminin seneler var görmedim dediği ama mutlaka gördüğü, sembollerin her hâlükârda anlamlı olduğu, duruma göre tahtalara vurulduğu, kimine kahve falı kıvamında, kimine gerçek hayatın kesiti, bazen de severse gördüğü rüyayı -hani uyku sinemasında niyet filmi seyretmiş gibi- ‘’aman olur inşallah’’ diyerek kimselere anlatmadığı ve her koşulda hayırlısını dilediği Rüya…
Aslında çok basit ama basitin içinde de karmaşık bir kurgusu var Beş Sevim Apartmanı‘nın. Karmaşası, kurgunun teknik boyutundan ziyade ruhsal boyutunda. Ruhun en derin kuyusunda. Dışarıdan göremediğiniz, sezemediğiniz aklınızın o en dış ince yüzeyinden bile geçemeyecek, dolayısı ile zihninizin labirentinden uzak tutmayı yeğleyeceğiniz belki de, özellikle geceleri konuşmaktan, konuşursanız çağırmaktan, korkanın çok, korkmadan bahsedebilenin az olduğu bir iç dünya… Rüyalı, cinli, perili bir dünya. Kabuğu dikkat çekmeyecek kadar basit, içi ise katman katman açılan bir dünya!
“Olduğuna inanmadığınız bir şeyi yok edemezsiniz.” Önce var olduğuna inanmalı, korkuttuğu aşamada yüzleşmeli ve korkunuzu öldürmelisiniz. Peki ya bunu yapayım derken, sizi rahatsız eden korkunun daha fazla yaşam alanı bulmasına olanak verirseniz?
Bu güzel ve farklı roman şu şekilde de anlatılabilirdi; gayet kitabın içinden bir yerinden, apartmanın adının gerisindeki hikâyenin en ince detayından başlayıp mesela, pencerelerin çerçevelediği hayatlardan kesitler sunarak ipuçları verilip sonra, hayal ile gerçek arası gidip gelinen, günlük tutan bir doktordan ve araştırmasından -doktor mu demişim-, uzun uzun bahsedip, yahut işte daha psikolojik daha alt benlik daha akademik hatta tinsel ve dinsel boyutu da ihtiva eden bir yazı yazılabilirdi pekala. Benim pek harcım olmayan bir yazı…
Benimse tek diyebileceğim, Apartmanın Beş Sevim’ini okuyunuz! ‘’Deli ya, bu kitap’’ derseniz, “Deli Kadın Hikâyeleri”ndeki öykülerine geçiş yapınız yazarın. ‘’Safsata bunlar safsata’’ mı dersiniz yanılıp! Peki, gerçekçi bir şeyler sunalım, -isim vermek reklama girermiş derler ya hep, geçelim o yüzden- ‘’Adı lâzım değil gazetesi’nde yazdığı köşeyi okuyunuz. Ama mutlaka Mine Söğüt okuyunuz. Yazıları ile tanışmanın rüyasına yatınız ve bir yerden başlayınız derim!
Gerisi mi? Gerisi;
“İdrak yanılması, düş kayması, can tehlikesi… kaybetme riski…”
“Zaman dik bir yokuş, hayat güçsüz bir yolcuymuş… Sırlar insanı değerli kılarmış.”
Beş Sevim Apartmanı
Rüya Tabirli Cinperi Yalanları
Mine Söğüt
YKY Yayınları, 8. Baskı, 2015
(ilk baskı 2003) 127 Sayfa
fotoğraf idefix.com’dan alınmıştır.