Can Yiğit Tunçman’ın ilk kitabı Yazcan Yazıoğlu, isminden de anlaşılacağı üzere “yazmak”la içli dışlı bir roman. Her ne kadar temposu yüksek bir polisiye gibi okunsa da edebi değeri pas geçilmeyen kitabın en önemli özelliği yazarın, “yazıyı” kutsamadan metnin merkezine oturtarak fantastikle “gözle görülü” olanı aşırıya kaçmadan aynı ipte başarıyla yürütüyor olması.
Yazının, yazarın gücünü kendi eserinde kullanan bir yazarın bu işi yaparken aşırı haz aldığını düşünmüşümdür hep. Zira bu durum yazıyla hemhal olmuş birinin otobiyografik olmasına gerek kalmadan kendini satırlar arasında görme halidir. Mevzuya ya da karaktere ucundan kıyısından bir şeyler mutlaka ekler. Yazmanın aynı zamanda tatminsel bir tarafı da varsa eğer, işte kalemi tutan yazım sürecinde en çok bu halden keyif alır. Oyuncak hamuru gibi oynar durur harflerle, sözcüklerle… Can Yiğit Tunçman’ın başkarakterle aynı ismi taşıyan ilk kitabı Yazcan Yazıoğlu da böyle bir kitap.
İşine hasta, tıfıl ama tuttuğunu koparan gazeteci, burnuna konmasına ramak kalan yazarlık çiçeğinin sahibi Yazcan Yazıoğlu, en büyük silahı harfler ve rakamlar olan fantastik bir kahraman. Telefon kulübesinde kostüm değiştirip ellinci kattan düşmekte olan birini kollarının arasına alıp kurtarmıyor belki ama onun da kendi güçleri hesabınca hayatına dokunduğu insanlar var kitapta. Bitirdiği kitabının taslak halini okutup fikrine önem verdiği gazetedeki müdürü Mehmet kaçırılınca Yazıoğlu da 29 harf ve sınırsız rakamdan oluşan silahlarını kuşanıp onu kaçıranların peşine düşüyor. Her ne kadar Yazcan Yazıoğlu kitabı bu kovalamaca içinde geçen macerayı anlatan yüksek tempolu bir polisiye olsa da, Can Yiğit Tunçman’ın “yazmayı” kutsamadan, bu eylemi ortasına oturttuğu roman, güncel, yer yer politik göndermeleri de içinde barındırarak fantastikle “gözle görünür” olanı dengede tutturmayı başarıyor ve bize çok yönlü bir okuma deneyimi sunuyor.
Tunçman’la kitabının detaylarını ve yazarın edebiyata yaklaşımını konuştuk.
Ekşi Sözlük’te hakkında yapılan bir yorum şöyle: “Polisiye ve aksiyonun edebi olabileceğini gösteren yazar.” Polisiyenin edebi niteliklerinin olup olmadığı tartışılan bir konudur. Sen, kitabının edebi nitelikleri karşıladığını düşünüyor musun? Bunu neye istinaden açıklayabilirsin?
Edebi olmak edebiyatın bütün türleri için zordur. Farklı bir fikrin ve şaşırtıcı bir kurgunun estetik bir şekilde anlatılmasının yanında eserin kültürel, tarihi, politik yönlerinin olması ve bunun kelime oyunları ve söz olaylarıyla desteklenmesi gerekir. Belki de Yazcan Yazıoğlu için olaya tersten bakarak polisiye öğeler içeren edebi bir roman diyebiliriz.
Yazcan Yazıoğlu fantastik bir karakter. Ancak onu klasik, süper güçleri olan bir kahraman olarak yaratmamışsın. En büyük “silahı” olan harfleri yeri geldiğinde kullanıyor. Yazcan Yazıoğlu, isminden kitabın konusuna ve kitaptaki diğer karakterlerine kadar yazıyla iç içe geçmiş bir roman. Harflerin ve yazının değerine tıpkı bir kimya formülü gibi vurgu yapmak için mi ona süper güçler bahşettin?
Kesinlikle. Aslında harfleri kullanmak karakterin yazar olduğuna bir gönderme şeklinde okunabilir. Günlük hayatımızda hepimiz bir şeyler söyleyip bir şeyler yazıyoruz ve bu anlattığımız ve yazdığımız şeyler bir şekilde birilerinin hayatlarına etki ediyor. Bir şeyler ortaya çıkarıp bir şeyleri değiştiriyor. Adı yazmak olsa da belki de başka bir şeyler oluşturmak için bir şeyleri siliyor, yok ediyor. Öyleyse bu harflerde ve rakamlarda bir şeyler olmalı.
Bir röportajında, “Yazarın görevi hayatın şaşırtıcılığına kendi şaşırtıcılığını eklemektir,” diyorsun. Yazcan Yazıoğlu’nun klişe deyimle, “herkesin kendinden bir şeyler bulacağı bir kitap” olmadığını düşünüyorum. Senin yarattığın, sana ait bir karakter. Senin şaşırtıcılığın tam olarak nerede devreye giriyor?
Yazcan Yazıoğlu karakterini bulmak için çok fazla insan inceledim. Acaba nasıl bir özellik olsa ya da insanın hangi özelliği ön plana çıkarsam hem hayata hem yazıya uygun olur hem de birden fazla anlam içerir diye çok düşünmüşümdür. Şaşırtıcılığım aslında karakterin özelliği, kurgunun detayları ve üslubun farklılığında. Kitabın sonunda Yazcan’ın esas suçluyu el yazısından buluşu da özel bir nokta. Sherlock Holmes’un katili köpeğin havlamamasından anlaması gibi bir şey. Üstelik kitabın odak konusu olan yazıyla alakalı. Ama en önemlisi özel bir yetenek gibi gözüken harf ver rakamları yönetebilme özelliğinin aslında hepimizin farklı bir şekilde de olsa sahip olduğu bir özellik olduğunu özel bir yetenekle anlatma çabamdır.
Kitap güncel ve politik birçok konuya yerli yerinde değiniyor. Ve esasında bunlar eskimeyen hatta üzerine sürekli bir şeyler eklenen konular. Böyle değerlendirdiğimizde Yazcan Yazıoğlu’nu çağdaş roman olarak ele alabiliriz ki bunu zaten sen de kabul ediyorsun. Ancak ben kitabının bu yönünü senden dinlemek isterim…
Evet, alt yapısal olarak dünyanın herhangi bir yerinde yaşanması muhtemel güncel olayları anlatan bir roman ama aynı zamanda kurgusal anlamda ve edebi derinlikte kendine has detaylar da var. İnsanın karmaşık yapısındaki sorunlar, içsel problemler ve etrafımızda hızla akan olaylar. Sosyal, tarihi ve kısmen politik öğeler barındırıyor. İnsan ilişkilerinin akıl almaz çıkmazlarına kahramanlar arasındaki diyaloglarla tanık oluyoruz. Anlatım ve kurgu teknikleri, sözcük kullanımı psikolojik ve sosyolojik konular kafa yorduğum ve kullanmaya çalıştığım öğeler. Ancak çağdaş edebiyatın da bir süre sonrası klasik edebiyat.
Şu sıralar yeni bir kitap projen var mı? Biraz ipucu verebilir misin?
Şu an ikinci romanım üzerinde çalışıyorum. Eğer her şey yolunda giderse önümüzdeki yıl okurlarla buluşacak diye umuyorum. Aynı zamanda önümüzdeki yıl şiir kitabım da raflarda olacak. Şiir kitabının adı belli: Katilin Adı Aşk