Doğu Ekspresinde Cinayet, polisiyenin kraliçesi Agatha Christie‘nin en bilinen romanlarındandır. Kara saplanmış hareket edemeyen bir tren, sınırlı sayıda kişi, bir cinayet, Hercule Poirot… Buyurun efendim…
Doğu Ekspresi 1800’lerin sonundan itibaren Paris-İstanbul seferi yapan meşhur trendir. Avrupalı yolcular bu trenle İstanbul’a gelmeye başlayınca konaklayacakları lüks bir yere ihtiyaçları olmuştu. Hala Beyoğlu’nda arz-ı endam eden Pera Palas bu ihtiyaç üzerine yapıldı. Pera Palas 1895’te açıldığında İstanbul’da Osmanlı sarayları dışında elektriğin verildiği, elektrikli asansörü olan, sıcak suyu olan ilk binaydı. Agatha Christie de Pera Palas’ta kalanlardan biriydi. Doğu Ekspresinde Cinayet’i Pera Palas’ta kaldığı sırada yazmıştı.
1930’ların ortalarında geçen romanda İstanbul’dan, bizlere bayrakları astıracak kadar çok bahsedilir. Zira Hercule Poirot romanın başında İstanbul’a gelir ve Tokatlıyan Oteli’nde kalır. Tokatlıyan Oteli, Pera Palas gibi dönemin lüks otellerinden biridir ki şu anda bir işhanıdır kendisi. Neyse biz romanımıza dönelim. 1930’ların ortalarındayız. Doğu Ekspresi bir grup yolcu ile İstanbul’dan yola çıkar. Tren Belgrat’tan geçtikten sonra kara saplanır ve hareket edemez. Tam da o sırada bir cinayet işlenmesin mi? İşlenir ve katil, tren kara saplandığı için kaçamamış olduğundan ötürü yolculardan biridir. Ancak endişeye mahal yoktur zira ünlü dedektif Hercule Poirot da trendedir. Klasik bir, sınırlı sayıda kişinin olduğu tek bir mekan cinayetiyle karşı karşıyayızdır ve Hercule Poirot izlerin peşine düşer. Mesele çok karışık görünür ancak Poirot’un dediği gibi “Olanaksız olanaksızdır. Olanaksız görünse de öyle değildir.” Ünlü dedektifimiz soruşturmayı yürütürken elbetteki hemen hemen her Agatha Christie kitabında olduğu gibi okuyucudan bilgi saklar. Sonra da “Hmm, demek benden başka kimse fark etmedi” der. Ama olsun, biz yine de severiz onu.
Doğu Ekspresinde Cinayet’in 1974 yılında filmi de çekildi. Kadrosunda Ingrid Bergman ve Sean Connery gibi isimlerin yer aldığı filmin başında birkaç yolcu trene binmeden önce Salacak sahilinden vapura biner. Bizler de kısa süreliğine de olsa ahşap evleriyle 1970’lerin Salacak’ını görme fırsatı buluruz. Bir yolcu kıyıda bir çobanın otlattığı koyunların arasından geçerek biner vapura. Aslında romanda Salacak sahnesi yoktur. Konya istasyonunda geçen sahneler vapura aktarılmış ve bize eski İstanbul’u görmek için bir vesile yaratılmış. Filmde 1974’te çekildiği için 1970’lerin İstanbul’unu kısa bir süre için de olsa bulabilirken kitapta da bir iki cümleyle 1930’ların İstanbul’u hakkında bilgi ediniriz.
“İstanbul’da pazarlar bu sahte Doğu işi hançerlerle dolu.” ( sf 165 )
“İstanbul gerçekten de yokuşlarıyla, kalabalığıyla insanı şaşırtan, bir yandan da hayal kırıklığı yaratan bir şehir. Camileri, tarihi eserleri, ama bir yandan da ayakkabılarınıza yapışan o çamurlar…” ( sf 169 )
Doğu Ekspresinde Cinayet polisiyeseverlerin çok iyi bildiği klasik bir roman olarak hâlâ yolunuz kesişmediyse okumanız için sizi bekliyor.
- Doğu Ekspresinde Cinayet – Agatha Christie
- Altın Kitaplar – Roman
- Çeviri – Çiğdem Öztekin
- 254 sayfa