Mayıs 2004 tarihinde ilk bölümü yayınlanan “Çemberimde Gül Oya” dizisinin bir bölümünde geçmişti bu kitap.
“12 Eylül Darbesinde bütün kitapların toplandığı hatta yakıldığı zamanda Yurdanur öğretmen ders verdiği üçüncü sınıf öğrencilerine kitap dağıtır. Müdür teneffüste çocukların elinde kitapları görünce bütün öğrencileri sınıfa toplar. Kitapların zararlı olduğunu, çocukları zehirlediğini ve Samed Behrengi’nin anarşist olduğunu söyler. Bu konuşmanın üstüne çocuklar korkup kitapları yere atarlar ama bir tanesi kitabını saklar. Müdür okul görevlisine bütün kitapları toplatır ve bahçeye götürmesini söyler. 12 Eylül Darbesi dedik ya ibret-i alem olsun diye okul müdürü kitapları çocukların gözleri önünde ateşe verir. Kitapların yandığını gören Yurdanur öğretmen gözyaşlarını tutamaz. Okul çıkışı kitabını saklayan miniğimiz, öğretmeninin yanına gidip kitabını sakladığını söyleyip kitabı öğretmenine verir. ‘Zehirli bir kitap olsaydı babam almazdı ki bana.’ der. Öğretmeniyle çok güzel bir konuşma geçer arasında. Ve yıllar sonra bu miniğimiz öğretmeninin karşısına Çağan Irmak olarak çıkar.”**
”Beni hatırladınız mı? Ben küçük kara balık”
Arkadaşım anlattığında hatta izlettiğinde çok etkilenmiştim. Hiç izlemediğim diziye karşı bir ilgi duydum adeta. Kitabı da ondan duymuştum. Anlatması yetmedi üstüne bir de bana hediye etti. Kitabı herkes bilsin diye beraber bu yazıyı yazmayı teklif ettim ve beni kırmadı.
Küçük Kara Balık ve bir sürü kitap 12 Eylül Darbesi yüzünden Türkiye’de yasaklandı. İranlı bir yazar olan Samed Behrengi’nin bu kitabı İran’da hâlâ yasak. Türkiye’de ilk basımı 1975 yılında olmuştur. Kırmızı Kedi Yayınları’nın çocuk kategorisinde ki bu kitabın çevirisini İlknur Özdemir yapmıştır. Masal kategorisinde ve içinde resimlerinde bulunduğu 60 sayfalık bir kitap. Bütün çocuklar için unutulmaz bir masal, bir başucu kitabı.
Masal, kış mevsiminin çok soğuk bir gecesinde, yaşlı mı yaşlı bir balık ninenin, sayıları on iki bini bulan torunları ve yavrularına bir masal anlatmasıyla başlar.
Küçük Kara Balık annesiyle bir derede yaşar. Ve bir sabah erkenden annesini uyandırıp ona bu dereden gitmek istediğini söyler. Annesi itiraz etse de Küçük Kara Balık ısrar eder. Her şeyin bir başı ve sonu olduğunu, hayatının yaşadığı yerden ibaret olmadığını, başka yerlerde neler olduğunu merak ettiğini söyleyip durur. Komşuların da dahil olduğu bu tartışmadan sonra Küçük Kara Balık bulunduğu dereden gider. Yaşadığı maceralar, karşılaştığı yaratıklar bir köşede dursun Küçük Kara Balık toplum normlarını yıkarak özgürlük yolunda ilerler. Kitapta karşılaştığı zorluklara karşı direnerek yaşamı pahasına amacına ulaşmasını ve onu engellemeye çalışan bütün balıklara yol gösterici olması anlatılır.
Ayrıca bizim sevimli Küçük Kara Balığımız her yaştan okuyucuları tarafından “Dünyanın en devrimci balığı” olarak yorumlanır.
Ne kadar çocuk kitabı desek de her yaştan okuyucuya hitap eder. Hayatın yaşadığımız yerden ibaret olmadığını görülecek, öğrenecek daha çok şeyimiz olduğunu bize hatırlatır.
Umutsuz insanlara bir umut ışığı, yaşamdan sıkılmışlara yaşamın güzelliğini, en önemlisi de herkese cesareti aşılayan bu minik balığın hikâyesini eminiz hepiniz öğrenmek istersiniz.
Balık ninemiz masalın sonunu anlattıktan sonra binlerce küçük balık uyumaya gitmişler. Sadece içlerinden bir tanesinin, küçük kırmızı balığın, gözlerine uyku girmemiş ve bütün gece denizleri düşünmüş durmuş.
Kitabı okuyup, kapağını kapattıktan sonra belki siz de derin bir nefes alır ve küçük kırmızı balık gibi denizleri düşünürsünüz. Yaşamınızı tekrar gözden geçirirsiniz. Meraklarınızın, tutkularınızın ve özgürlüğünüzün peşinden gitmek için cesaretlenirsiniz, bir umut ışığınız olur.
Peki, siz kendi masalınızın denizleri düşünen ve uyuyamayan küçük kırmızı balığı mı yoksa özgürlük yolunda ilerleyen, hep yaşadığı dereden uzaklaşan küçük kara balığı mı olmak istersiniz?
**Bu bölümleri izlemek isteyenler benimle iletişime geçebilir ya da internetten bakabilir. (İzlemenizi kesinlikle tavsiye ediyorum.)
Not: Bu yazıyı yazmam da yardımcı olan canım arkadaşım Gizem Tunçöz’e teşekkür ederim.