“Kaotik bir dünyada sükunet arayışı”
Kapakta gördüğüm bu yazı, “Popüler kültürü eleştirmek de popüler kültürün bir parçası oldu artık…” eleştirisini hatırlatmıştı bana. Neden derseniz, bugün “günlük hayatın keşmekeşinden” kaçmanın yollarını gösteren, biçare beyaz yakalıların durumuyla hem inceden alay edip hem de onlara nasıl ufaktan bu karmaşadan kaçacaklarının yöntemlerini gösteren yazılar en az bu cümle kadar klişe artık. Bu mesajı içeren bir yazı ile ürününüzü pazarlamak da haliyle oldukça sıradan geliyor kulağa.
Ancak bu sloganın hemen üzerinde yer alan kitabın ismi, bu klişeyi bir anda özgünlük listelerinin üst sıralarına taşıyıvermişti gözümde: Eşeklerin Bilgeliği. Bir eşek ile sükunet arayışı nasıl bir araya gelir sorusu da işte o sıralarda zihnime takılıp kalmıştı. Bu kitabı okumaksa artık kaçınılmazdı. Çünkü merak unsuru devredeydi artık!
Hikâye, yazının başında da bahsettiğim gibi sıradan başlıyor. Yoksul bir hayattan gelip azmederek akademisyen olan yazarımız Andy Merrifield, New York’ta yıllarca sürdürdüğü akademisyenlik kariyerinden sonra geldiği noktada o kadar gürültülü bir hayatı olduğunu fark ediyor ki, kendi sesini duymak için hep ilgi duyduğu Fransa’nın Auvergne bölgesinde bir köye yerleşiyor. Burada tanıştığı eşeği Gribouille ile civar köyleri, dağları, bayırları dere tepe dümdüz gezerek bir yolculuğa çıkıyor.
”Oysa şu anda sabit durmaktan, artık hareket etmeye heveslenmemekten, aksiyon peşinde koşmamaktan, nereye gittiği meçhul bir yolun yanında gündüz düşlerine dalmaktan ne kadar da mutluyum.”
Kahramanımız yollarda, biz de satırlar arasında ilerledikçe görüyoruz ki aslında Merrifield’ın amacı yolun sonuna varmak değil, bizzat yolculuğun ta kendisi. Eşeklerin Bilgeliği de işte bu yüzden tam anlamıyla bir yol hikâyesi. Gribouille de bu hikâyedeki şahane yol arkadaşı. Belki de ikisi, Sancho Panza ve Karakaçan’ın ucundan kıyısından değiştirilmiş ve modernleştirilmiş hali.
Hikâye, yol boyunca büyük çoğunlukla yazarın kendi iç dünyasına ve geçmiş yaşantısına dair yaptığı öz eleştirilerle geçse de, yadsınamayacak büyüklükteki bir kısımla da mitolojik hikâyelere, efsanelere, yazarlara, müziğe ve sinemaya (tabi her birinin baş kahramanı bir eşek olmak şartıyla) olan göndermelerle dolu. Kaotik bir dünyada sükûnete bu kitap sayesinde kavuşur musunuz, bilemem ama hikâyenin sonuna geldiğinizde imkân olsa, hem sağduyusuyla hem tarih boyunca gördükleri zulümlerle bugün bir filozoftan farkı olmayan bu olgun hayvanlardan eve alıp beslemek isteyeceğiniz kesin!
”Ama bu sakinliğin, sabrın ve huzurun arkasında zor zamanlar yaşamış, trajediye ve ıstıraplara maruz kalmış bir hayvan var. Eşekler makus talihlerini kabullenmekten ziyade ona katlanarak yaşarlar. Tüm hayvanlar içinde en felsefi hayvan eşektir; üstelik kaderleri konusunda insanlardan bile felsefi bir tutumları vardır.”
Her yol gibi bu yolculuk da belirli bir sürenin sonunda sona geliyor. Ancak, her yolculuk kendi içinde bir gün bitse de, gidilecek başka yollar her zaman kapıda bekler, diyor yolcumuz. Kendinize bir yol arkadaşı seçmek isterseniz de kimi seçeceğinizi artık biliyorsunuz.
”Mücadele başka bir yerde değil, tam burada, kendimle, kendi içimde; ebedi bir diyalog adeta. Umarım artık hep şimdi olur; umarım hep bu sonsuz anı yaşar, hep bu an için mücadele ederim.”
Unutmadan şunu da ekleyeyim, Eşeklerin Bilgeliği Aylak Kitap’tan 2014 yılında çıkmış. Ben biraz geç fark etmişim. Geçtiğimiz Ocak ayında kaybettiğimiz John Berger ise, bu hikâyeyi geleceğin klasiklerinden biri olarak gösteriyor. Sükûnet arayışımızın her sene biraz daha artacağını düşünürsek, bu öngörüyü şimdiden haklı bulmak mümkün.
- Eşeklerin Bilgeliği – Andy Marrifield
- Aylak Kitap
- 256 Sayfa
- Çeviri: Akın Terzi