Yazarların kendi yazma süreçlerini, kitaplarına konu seçme, hazırlanma, araştırma ve eyleme dökme aşamalarını aktardıkları kitapların önemli olduğunu düşünüyorum. Binlerce, onbinlerce adet satan, yüzlerce baskı gören kitapların yaratım süreçlerinin anlaşılmasının, bu eyleme heves eden yazar adayları açısından görülmesinin faydalı olacağını da düşünüyorum. Yazar olma çabasının, ülkemizde her ne kadar bir “meslek” statüsünde karşılığı olmasa da toplumda bir saygınlık kademesi olduğu bir gerçek.
Hazırladığım podcast serisi Yazı Hariç’te ülkemizde mesleklerin saygınlık düzeyine dair bir araştırmayı “Yazmak öğrenilir mi?” başlığıyla konu edinmiştim. 2020 yılında yapılan bu araştırmada 26 ilde 2711 kişiyle yüz yüze görüşülerek bir mesleki itibar sıralaması yapılmış. Yazarlık mesleği tespit edilen 133 meslek arasında en itibar gören 22. meslek olarak yer alıyor. Birinci sırayı merak edenler için söyleyeyim, tıp doktorluğu. İkinci sırada hâkim, üçüncü sırada ise üniversite profesörü var.
Hâl böyleyken insanlar yazmayı öğrenmek istemeleri bana doğal geliyor. Bu sebeple yazmaya dair yapılan atölye çalışmalarının çok fazlalaştığını gözlemlemek mümkün.
Osman Balcıgil, Kurgu ile Gerçeğin Aşkı isimli deneme kitabında, kendi kurmaca kitaplarını merkeze alarak deneyimlerini paylaşıyor ve çalışmalarının temelinde yatan motivasyonu, kaynakları, yazma sebeplerini anlatıyor.
Ekonomi eğitimi alan Balcıgil, çeşitli gazete, dergi ve televizyonların haber bölümlerinde muhabir, editör, genel yayın yönetmeni, daire başkanlığı gibi neredeyse her kademesinde görev almış birisi. Gazetecilik mesleğinin yüklediği maddi ve manevi sorumlulukların getirisiyle, uzun yıllar boyunca heybesinde pek çok gerçek, hüzünlü, acılı, sinir bozan, umut kıran, heyecanlandıran, mutlu eden biriktirmiş. Bunları ilerleyen zamanlarda, yazarlığında sık sık kullandığını ve romancılığını besleyen asıl faktörün bu olduğunu söylüyor.
Roman başta olmak üzere (bunları kendi deyimiyle üçe ayırıyor Balcıgil: biyografik, dönem ve dinsel/ezoterik) araştırma, röportaj, novella, hikâye, deneme ve çocuk kitapları türlerinde eserleri var Osman Balcıgil’in. Hatrı sayılır bir okur kitlesi de olduğundan, yazdığı metinlerin nasıl yazıldığının okurları tarafından merak edilmesi pek normal. En başta da söylediğim gibi, bu tür anlatıların yazma çabası içindeki kişiler tarafından da okunmasını faydalı görüyorum.
Kurgu ile Gerçeğin Aşkı’nda yazdığı romanları üç ana başlık altında irdeliyor Balcıgil. Her bölüm öncesinde, o tür romanların yazımlarında nelere dikkat ettiğini, araştırmalarını, karakterlerini ve kurgu dünyasını nasıl oluşturduğuna dair kıymetli aktarımları bulunuyor.
Dönem romanları başlığının altında Melek Terörist Fahişe, Avuçlarımda Hâlâ Sıcaklığın Var, En Hüzünlü Eylül, Putlar Yıkılırken ve Ters Kanatlı Şahin romanlarının yazılma süreçlerini aktarıyor. Özellikle Melek Terörist Fahişe romanın yazılma serüveninde gazetecilik döneminde yaşadığı ve çaresiz kaldığı bir haberin konu edinilmesi, o hikâyeye dair aktardığı anekdotlar sizi de üzüveriyor. Yine En Hüzünlü Eylül kitabına dair kendi çocukluğunun geçtiği sokakta yaşayan Rum, Ermeni ve Yahudi vatandaşlarımızın 6-7 Eylül pogromunda vahşice katledilmeleri, yerlerinden yurtlarından edilmelerine dair aktarımları oldukça etkileyici ve hüzünlü.
Yazdığı önemli biyografik romanlarla ülkemizde unutulmuş önemli isimlerin yeniden hatırlanması ve hak ettikleri değerleri yeniden görmelerine vesile olması kıymetli bir husus. Bölüm başlığı altında Kızıl Çengi, Nefesi Tutku Olan Kadın, İpek Sabahlık, Yeşil Mürekkep, Ela Gözlü Pars romanlarının serüvenlerini aktarıyor Balcıgil. Özellikle Suat Derviş’i anlattığı İpek Sabahlık romanının yazılma hikâyesi, Osman Bey’in İthaki Yayınları’nın sahibi Ünal Koçak’la yaptıkları Suat Hanım’ın kitap satışlarına dair sohbet iç burucu… Böyle önemli bir yazarın, ülkemizde neredeyse unutulmuş olması insanı yaralıyor.
Kitabın son bölümünde de Balcıgil’in yazmış olduğu 53. Risale, Mason Locasında Aşk ve Kılıç, Pisagor Tepkisi, Dante’nin İstanbul Cehennemi, Zerdüşt’ün Sırrı, Bilginin Efendisi dinsel ve ezoterik romanlarına dair anlatımları mevcut. Bir söyleşi için gittiği müzede müze müdürüyle yaşadıklarını aktardığı anekdot, ülkemizin bugünlerine dair aslında pek çok şeyi özetleyen bir anıydı. Pisagor Tepkisi’ni yazdığı vakitlerde Gezi Direnişi’nin başlaması ve olayları bu kurgunun içerisinde nasıl kullanmaya karar vermesi, güncel olayların kurmaca metinler içerisinde nasıl kullanılabileceğine dair bir örnek olarak metinde gösteriliyor.
Kurgu ile Gerçeğin Aşkı, bir deneyim paylaşımı kitabı. Önemli ve çok okunan bir yazarın, kendi kitapları üzerinden okurlarını, henüz okumamış olanları ve yazmaya meraklı olanları kendi dünyasına davet ettiği bir metin.
- Kurgu ile Gerçeğin Aşkı – Osman Balcıgil
- Destek Yayınları
- 224 sayfa