Germinal, Fransızcada cumhuriyetçi takvimin yedinci ayına verilen ad olmakla birlikte, kökeni olan Latince “germe” kelimesi “her şeyin en başındaki hali, tohum, fetüs” veya “kök” anlamlarına gelir.
Natüralizme gerçekten anlamını vermiş yazarlardan olan Zola, kapıldığı akımın en önemli özelliğini de çok iyi yansıtır. Söz konusu Zola ise tüm gerçekler gözler önüne serilir ve Zola’ya göre romancı, olguları yalnızca saptayarak yazmakla yetinen bir gözlemci değil, roman kişilerinin iç dünyalarını, duygusal ve toplumsal olguları bir dizi deneyden geçiren bir deneycidir.
Étienne Lantier’in bir madenci kasabası olan Voreux’ye gelişiyle başlar Germinal ve işte o an bir devrimin tohumları atılır. Étienne’in düşünceleri zamanla gelişirken bu devrimin tohumları da filizlenecektir. Toplumsal eşitsizliğe karşı çözüm yolunun sosyalizmden geçtiğini düşünen ve dostu Pluchart’ın da etkisiyle sosyalizm üzerine çalışan ama kendini daha tam yetiştirememiş Étienne’in omuzlarına çok ağır bir yük binecektir.
Okuyucu içinse Germinal okunduğunda çok farklı anlamlara gelebilir. Kesin olan bir şey varsa, o da şudur ki Germinal’i okuduğunuzda parçalanmış cesetler görürsünüz rüyalarınızda, kulaklarınızda size ölümün şarkısını çalan grizunun ıslığını duyarsınız ve en önemlisi düşünmeye başlarsınız yudumladığınız her kahvede, sizin çöpe döktüğünüz tortuyu sulandırıp içen bir ailenin dramını. Zaten düşündürmek için yazılmaz mı kitaplar?
Germinal, aynı zamanda bir eleştiri niteliği de taşır; Zola’nın hayatını ele aldığınızdaysa bunun çok şaşırtıcı olmadığını göreceksiniz. Yüzbaşı Dreyfus’u savunmak için Fransa devlet başkanını eleştiren bir makale yazmış ve bu yüzden ülkesinden sürülmesine rağmen davasını desteklemekten vazgeçmeyen bir yazardır Zola. Germinal’de ise eleştirilen insanlıktır. İnsanın açgözlülüğüne, bencilliğine ve samimiyetsiz doğasına yazılmış bir eleştiridir Germinal. Zola, insanın doğası hakkındaki bu düşüncelerini şu cümlede özetler :
“Çok defa, aldatmamak fırsat bulamamaktır.”
Zola, eleştirirken kendi kafasındaki soruları da sorar okuyucuya. Bir agnostik olarak Zola’nın Tanrı’nın varlığı hakkında yaşadığı ikilemin ortasında da bulabilirsiniz kendinizi ya da onun toplumsal kaygıları, bireysel kaygılara kurban eden insanlara olan öfkesini de paylaşabilirsiniz aynı sayfalarda.
Toplumdaki ayrımı açık sözlülükle eleştiren bu eser, aynı zamanda toplumda oluşmuş önyargıları da yıkmak ister. Germinal’de kiracısıyla yatıp kalkan evli ve çocuk sahibi işçi kadınlar da vardır; kocasını yeğeniyle aldatan parfüm kokan kadınlar da. Toplumdaki ahlaki bozulmanın sadece toplumun alt kesimiyle sınırlandırılamayacağını da anlatır Germinal.
Ve belki de en önemlisi Zola, roman boyunca sürekli bir haykırış içerisindedir ve okuyucuya hâlâ parayla satın alınamayacak şeyler de olduğunu anlatmaya çalışır. Bunu bazen tarlalarda şehvetle sevişen çiftlerde görürsünüz, bazen bir annenin sakat çocuğuna olan merhametinde ve bazense sürekli insanlık için mutlu bir gelecek hayali kuran Étienne’in şu sözlerinde:
“İnsanlar, mutlu olmak için dünya üzerinde kendi kendilerine bir mutluluk yaratamazlar mı?”
Ve ölüm lambayı üflediğinde bu romanın da sonu gelmiştir. Geriye sadece kömür karası ve kan kırmızısı kalır bu tuvali süsleyecek ve bir de bu renkleri sulandıran gözyaşları. Ölümün sessiz gölgesini hissettiğinizdeyse her şey sizin için bitecektir; tıpkı onlar için bittiği gibi ama sadece bedenlerinizde.
Zola, bilir ki ölümlü olan sadece insandır ve ölmeyen tek şey ise düşünceler olarak kalacaktır. Belki bir asır sonra belki de yarın yepyeni bir devrimin tohumları filizlenecek ve Germinal bir sözler bütünü olmaktan çıkıp anlam bulacaktır.
- Émile Zola – Germinal
- Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları – Roman
- 556 Sayfa
- Çeviri: Bertan Onaran